Hep ayni sablon
Suriye trajedisinde Esed karsiti tutuma sahip olanlar ile Esed’ci bir kisim yurdum insani arasinda, Yetmez Ama Evet döneminde yasananlarin aynisi tekrarlaniyor. Esed’in gitmesini isteyenler, bundan sonra muhaliflerin veya El Kaidecilerin yaptigi tüm suçlardan mesul olacaklar.
Bu sablona uyan bir sürü örnek verebilirim.
AK Parti’nin linç edilmesine karsi çikarsin, ayni sablon.
Darbeler arasinda hiyerarsi kurmazsin, ayni sablon.
Basörtülülere yapilan haksizliga karsi çikarsin, ayni sablon.
Dersin ki, sike var ayip olmuyor mu, ayni sablon.
Hep bir ama’lari vardir; itiraza itiraz edemezler pek; neyine edecekler ki! 15 ayda 20 bin sivil öldürmüs bir katili mi savunacaksiniz açik açik. Ya da, isime öyle geliyor, darbeciyim mi diyeceksiniz? Basörtüsü takan kadinlari ikna odalarina alinmasini mi savunacaksiniz? Yok, o kadar da degil. O lüks, Cumhuriyet’in ilk yillarindan 90’larin sonuna kadar yasandi ama, simdi daha estetik ve latant bir tavir almak gerekiyor içimizdeki irkçilari gizlemek için.
2007’de muhtiraya, yargi darbelerine, AK Parti’ye kapatma davalarina karsi çikarken, sanki Erdogan’i nüfusumuza geçirdik! Hayati boyunca yapacagi her seyi öngörüp öyle karar vermeliydik. Esed’e karsi çikarken de, muhaliflere gönül vermistik, onlarin Suriye’ye Isveç tipi bir demokrasi getireceklerini düsünüyorduk veya zaten satilmistik. Emperyalistlerin oyununu görüp, bunun için 20 bin kisinin bogazlanmasina ses çikarmamak daha dogru olurdu. Seriatla bin yil geri gidecegimize, darbeyle elli yil gerileyelim mantigi, hiçbir fark yok.
Öcalan baris için bir manivela gibi kullanilabilir diye düsünür, müzakerelerde Imrali yer alsin diye de yazarken, bir çocuk daha ölmesin düsüncesiyle degil, Öcalan’in Mandela oldugunu zannettigimizdendi bu tavrimiz.
Hep ayni sablon.
Hep ayni tembel ve ahlaki olmayan durus. Risk almayan, alayci, güya ironik, ama aslinda sadece kendi menfaatini düsünen kötücül bir kafa yapisi. En çekilmezi ise tembel, yeni bir sey üretmiyor.
Esed katliam yapiyorsa karsi çikarsin. Baris mümkünse seytanla bile masaya oturursun. Haksizliga ugrayanin kimliginden bagimsiz olarak onun yaninda yer alirsin. Ilkeli durus budur. Sonra önüne baska bir sorun gelir. Özneler degisir; sen yine kendi ilkelerinle ayni durusunu bu kez yeni meselede gösterirsin.
Simdi mesela AK Parti’nin, Basbakan’in bir sürü yanlisini elestiriyoruz. Esed yikildiktan sonra yerine geçecek olanlar cinayetlere devam ederlerse, Esed için ne yazdiysak onu yazariz yine.
Bunun neresini anlamak zor ben hiç anlayamayacagim.
AK Parti kendisine yapilanlari bugün baskalarina yapiyor. Yeniyi insa etmek yerine, eskinin içine yerlesiyor. Totaliter, tekçi, hosgörüsüz bir dünya algisi her yanindan siritiyor. Uludere’den sonra ikinci büyük golü Suriye’de düsen F-4 jetiyle yediler. Ilk günden beri bu olayda bir gariplik oldugunu yazdik. Ama hükümet hakli oldugu pozisyonda nedense bir yalanin arkasinda durmaya çalisarak kendisini rezil etti. Ama bunu yazinca Erdogan’in linç ettigi bizler oluyoruz. Sedat Selim Ay meselesinde de aynisi. Kibir ve dedigim dedimcilik. Hata yaptigini kabul edememe hastaligi. Böylelikle hasar daha da büyüyor sürekli.
Basbakan’in gözde gazetesi Akit, bir grup gazeteciyi manset manset hedef gösteriyor. 28 Subat’ta darbeci generallerin yaptigini, simdi bu tetikçiler yapiyor. Yine Semdin Sakik’i kullaniyorlar. Bu insanlar PKK’li diye afise ediliyorlar. Danistay üyelerinin de resimlerini böyle çarsaf çarsaf yayimlamislar, Ergenekoncularin yapacagi ve sorumlulugu Müslümanlara atacaklari operasyonlara katki saglamislardi. Nasil bir külüstür, ahlaksiz kafadir, anlamak mümkün degil.
Türkiye bir degisim sarmalinin içinden geçiyor ve tozlar yerine oturana kadar da birçok gariplik yasayacagiz. Bu toz dumanda, insani insan ve gerçek muhalif tutan sey evrensel ilkelerdir. Haksizligi kimin ve kime yaptigina bir an bile takilmadan, aklin ve gücün yettigince sessiz kalmaz mücadele edersin. Bu arada, sorunlar sorunlu alanin disina çikmadan çözülemeyecegi için, eskinin paradigmasini tamamen terk edersin. Amacin iktidari devralmak, çesmenin basina biraz da ben geçeyim degilse bu böyledir.
Ama görülüyor ki, geçmisin zor günlerinde yasadigimiz en büyük kayip, vicdan, akil ve ahlak muvazenemiz olmus. Devreler karismis. Herkes kendi magduriyetini önemsiyor. Baskasinin hakkini savunmanin aslinda kendi hakkimiza sahip çikmanin en etkili yolu oldugunu unutmusuz.
Tehlike âninda herkesin eli yine siddet butonuna gidiyor. Hele magdurun öfkesi, bazen magdur edeninkini aratiyor. Bu esnada olusan genis bir rant alaninda yer kapmak isteyenler ise, sahiplerinin önünde sürekli ihtirasla zipliyorlar en yagli kemik için.
Ahmet Altan, ‘Allahtan bu ülkede kötülüge esdeger bir akil yok’ demisti. Tarihî bir sözdü. Ama bazen düsünüyorum da, kötülüge esdeger bir akil ile daha mi dürüstçe mücadele ederdik acaba?
Bilemedim dogrusu.
———————————————————–
Taraf-13 Agustos
Markar Esayan