Makale

PKK’siz çözüm ve Türkler

Her gün bombalar patliyor, silahlar atesleniyor, gencecik insanlar ölüyor, ölüm siyasetin yerini aliyor. PKK büyük kayiplar veriyor ama Suriye kriziyle birlikte elinin güçlendigi hesabiyla saldiriyor. Asker, polis, güvenlik güçleri yanit veriyor. Son dönemde 500 PKK’linin etkisiz kilindigini haberlerden dinliyoruz. Son kertede kazanani olmayacak bir savas bu. PKK tercihini yapmis gözüküyor: Siyaset ve müzakere yerine terör ve siddet yoluyla öldürmek ve ölmek, kazanamayacagi bir savasta, kazançli durumda olmak. Dolayisiyla savas ve terör yoluyla Kürtler üzerinde baski kurmak, Kürt sorununun tek ve belirleyici aktörü olmak, Kürtlere ‘Ben olmasaydim size hiçbir zaman bugünkü haklariniz verilmezdi’ demek, uluslararasi topluma da ‘Türkiye ‘yi istikrarsizlastirmak ve köseye sikistirmak istiyorsaniz beni kullanabilirsiniz’ isaretini vermek.

PKK ölümleri

Açtigi savasla ve yaptigi terör eylemleriyle sivilleri de öldüren PKK, Türkiye’de istikrarsizlik, korku ve nefret ürettigi sürece, kaybedecegi savastan belli kazançlarla çikabilecegini düsünüyor. Bunun için de, çok büyük kayiplar vermekten çekinmiyor. Kendisine katilimlar sürdükçe, ölüme gönderecegi gençlerin olacagini biliyor. Kendisine bölgesel ve küresel dis destek geldikçe, bir örgüt olarak yasam sansinin artacagini hesap ediyor. Ne kadar PKK’li öldürülürse öldürülsün, ‘kendisine katilimi ve dis destegi sagladigi sürece’, PKK yasayacagini, etkisinin ve kapasitesinin devam edecegini biliyor.

Denklem nasil bozulur?

Bu saptamalar dogruysa, o zaman, ‘bu denklemin nasil bozulacagi’ sorusu kilit önem kazaniyor. Yanit çok net: PKK’nin ortaya çikis ve güçlenme nedeni Kürt sorunu ile PKK’nin baglantisini keserek, PKK’yi Kürt sorununun çözüm sürecini Kürt vatandaslarimizin siyasal ve sivil aktörlerine birakmaya zorlamak. PKK’nin su gerçegi kavramasini saglamak lazim: Kürt sorununa çözüm PKK’siz ama Kürtlerin siyasi ve sivil aktörleriyle birlikte ve silahla degil de basta parlamento olmak üzere, kamusal müzakere alaninda olacaktir. PKK’siz Kürt sorununa çözüm, bugün tümüyle etkisizlesmis, siyaset degil savas ve siddet dilini konusan BDP’nin tekrardan siyasi alana girmesini, siyaset dilini konusmasini, demokratik müzakerenin aktörü olmasini saglamayi gerekli kiliyor. PKK’nin silahi birakmasi ve BDP’li ve Kürt sivil toplumlu bir çözüm sürecini tercih etmesini saglamak, Kürt sorununa PKK’siz çözümün kilit noktasi.
Süphesiz ki, PKK’siz çözümü PKK’nin görmesini saglamak, sadece güvenlikçi siyasetle, sadece PKK’lilara karsi silahli mücadeleyle olmayacak. Bunun olmayacagini biliyoruz. Güvenlikçi siyaset ve silahli mücadele, gençlerin ölümüne, insan acilarina, daha da önemlisi siyasetin ve uzlasmanin yok olmasina ve toplumun korku ve nefret arasinda kutuplasmasina neden oluyor. Bu nedenle de, PKK’siz çözümü PKK’nin görmesini saglamanin en etkili yolunun ve yönteminin, PKK’ya karsi Kürt vatandaslarimizi kazanmak ve bu ülkede, farkli kimliklerimiz içinde baris içinde birlikte yasama kültürünü güçlendirmek oldugunu, basta karar vericiler olmak üzere, tüm toplumun görmesi gerekiyor. Kürtlerin kültürel kimlikleriyle ilgili hakli kimlik taleplerinin karsilandigi ve esit vatandaslik temelinde birlikte yasama kültürünün güçlendigi bir Türkiye’de, hem PKK’nin silah birakmaya zorlanacagini ve BDP ile iliskisini yeniden düsünecegini hem de BDP’nin kullandigi siddet dilini birakarak, yüzünü siyasete dönecegini bilmeliyiz.
Basta Aysel Tugluk olmak üzere, sürekli siddeti, ölümü, öldürmeleri, savasi, korkuyu, nefreti, bölünmeyi konusan BDP’nin, tekrardan yüzünü siyasete dönmesini beklemek naiflik olarak görülebilir. Ama karsilastirmali etnik çatisma çalismalarindan biliyoruz ki, PKK ve BDP bu karari almaya zorlanabilir, demokratik siyasi ve anayasal reformlarla Kürtleri kazanmak ve onlarin hakli kimlik taleplerini yerine getirmek kosuluyla. Anadilde egitimden esit vatandasliga, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden örgütlenme hakkina ve ülke barajinin demokratik bir sinira düsürülmesine uzanan, kendimiz için normal gördügümüz haklara ve özgürlüklere, Kürtlerin de sahip olmasini kabul ettigimiz an, PKK ile Kürt sorunu arasindaki baglantiyi kopartabiliriz.

Türkler ne istiyor?

Bu noktada, kabul etmemiz gereken gerçek su: PKK’siz çözümü, Kürtleri kazanarak PKK’nin görmesini saglamanin esas aktörü ne BDP, ne Kürt sivil toplum aktörleri ne de Kürtler. Aksine siyasi ve sivil aktörleriyle ve bu ülkenin egemen ve çogunluk kimligi olarak Türkler ve onlarin Kürt sorununu çözme iradesidir. Bu baglamda da, esas yanitlanmasi gereken,Ahmet Insel ‘in Radikal ‘deki yazisinda (18 Eylül 2012) sordugu sorudur: ‘Türkler ne istiyor?’ Türkler, Kürt vatandaslarimiza kültürel kimlik haklarini verecek, onlarla ve diger farkli kültürel kimliklerle ‘haklar, özgürlükler ve sorumluluklar temelinde esit vatandaslar’ olarak birlikte yasayacaklari ‘yeni bir toplumsal sözlesme’ istiyorlar mi ya da hazirlar mi? Hepimizin esit ve özgür olacagi bir Türkiye istiyor muyuz?
BDP milletvekili Sirri Sakik ‘in oglunun ölümüne sevinerek, PKK’nin elini güçlendirmis olmuyor muyuz? Kürtlere sürekli nefret söylemiyle yaklasarak, terörün bitecegine mi inaniyoruz? Almanya ‘daki, Bulgaristan ‘daki vb. yerlerdeki Türkler için istedigimiz esit vatandaslik ve kültürel kimlik hak ve özgürlüklerini, kendi ülkemizde Kürtlerden esirgedigimiz zaman, Kürt vatandaslarimizi PKK’ya ittigimizin farkinda degil miyiz? Siyasi partiler PKK’ya karsi ve Kürt sorununun demokratik çözümü için ortak tavir almiyorlarsa, teröre karsi mücadeleyi partiler üstü görmüyorlarsa, PKK’ya karsi mücadele basarili olabilir mi? Yeni anayasa sürecinde siyasi partiler hâlâ haklar ve özgürlükler alaninda anlasamiyorlarsa, diger bir deyisle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarina haklar ve özgürlükler vermeyi sakincali buluyorlarsa, o zaman nasil bu partilerden teröre karsi demokrasi ve demokratik hukuk normlari temelinde mücadele etmelerini bekleyecegiz? Kendi toplumuna güvenmeyen partilerden demokrasi çikar mi?
Ölümlere ve savasa, teröre ve siddete, nefret söylemine ve ötekilestirmeye, kosulsuz ve kategorik olarak karsi çikalim. Ölüme karsi siyaseti, nefrete karsi birlikte yasamayi, güvenlige karsi demokrasiyi savunalim.
* Istanbul Politikalar Merkezi ve Sabanci Üni.
——————————
Radikal-23 Eylül

Fuat Keyman

Back to top button