Makale

Balyoz Davasi sonuçlandi; ‘Adalet yerini buldu!’

Silivri’de görülmekte olan Balyoz Davasi dün (21 Eylül 2012 günü) sonuçlandi. Mahkeme 360 kadar saniktan üçüne (1. Ordu Eski Komutani Çetin Dogan, Hava Kuvvetleri Eski Komutani Ibrahim Firtina, Deniz Kuvvetleri Eski Komutani Özden Örnek) 20’ser yil, bir bölümüne 18’er yil, bir bölümüne 16’sar yil ceza verdi, 34 tanesi ise beraat etti.

Ceza darbeye tesebbüsten verildi. Saniklar, karar açiklanmadan 10. Yil Marsi ile Harbiye Marsi’ni, karar okunduktan sonra ise Istiklal Marsi’ni okudular, karari protesto ettiler. Sanik yakinlari bagirip çagirdilar, bir bölümü bayildi…

Saniklar, yakinlari, avukatlari kameralara ve mikrofonlara bu kararin adil olmadigini haykirip duruyorlar, ‘Silivri’de hukuk yok!’ diyorlar…

Onlarin daha basindan tutumu buydu. Haklarinda açilan sorusturmayi, böyle bir davanin açilmasini, yargilanmayi haksizlik saymislardi. Tutuklananlarin çogu hastalanivermis, kriz geçirmis, ambulanslarla hastanelere tasinmislardi.

Bir davada, bir ülkenin bunca komutan ve subayinin bunca agir cezalara çarptirilmis olmasi elbet ilginçtir. Üstelik daha devam eden baska davalar ve o davalarda yargilanan bir dizi komutan ve subay daha var.

Ama açilan dava darbeye tesebbüstü. Ülkenin seçilmis parlamentosunu ve hükümetini yikmaya yönelikti… Ve mahkeme bu suçu sabit gördü.

Bir ülkenin ordusunun, onun komutanlarinin, subaylarinin bunu yapmaya hakki var mi? Görevleri bu mudur? Onlarin kendilerine verilmis silahlari ve yetkiyi bu sekilde kullanmaya haklari var mi?

Elbet, biz yapmadik etmedik diyebilirler, kendilerini bu sekilde savunma haklari var. Ama acaba bu inandirici mi?

Biz bu ülkede kaç darbe ve darbe girisimi gördük. Bazilari basarili oldu (27 Mayis, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Subat) ve ülkenin alti üstüne getirildi.

Bu darbelerin ardindan ‘Yüce Türk Adaleti’ dedikleri sey solculara, demokratlara, Kürt yurtseverlerine kan kusturdu. Iskence evleri fultaym çalisti. Insanlara bok yedirildi, irzlarina geçildi. Cezaevlerinden nice cenazeler çikti. Avukatlar bile içeri alinip ayni muameleye ugratildilar. 17 yasinda gençlerin yasi büyütülüp idam edildiler. Ülkenin sokaklarinda ve kirlarinda nice yargisiz infaz yapildi.

Neyse ki bu kez sansimiz varmis! Bu kez vatan kurtaran aslanlar hedeflerine ulasamadi ve kendileri mahkemelerde hesap verir oldular. Böylece ‘Yüce Türk Adaleti’ belki de hayatinda ilk kez hayirli ve dogru bir is yapiyor oldu.

Darbeciler basarsalardi kim bilir bu kez neler yapacaklardi. Herhalde 12 Eylül’ün eksik biraktigini tamamlayacaklar ve su ‘Yüce Yargi’ya bile gerek duymadan islerini kisa yoldan kendileri göreceklerdi. Zaten belgelerde bunlari açik açik söylüyorlar. ‘Istanbul’un ümmügüne çökme’ tutkularini dile getirmisler. Darbe ortami olusturmak için Beyazit ve Fatih camilerinde bomba patlatma, Ege’de bir Türk jetini düsürüp Yunanistan’a yükleyerek kitleleri galeyana getirme vb. acimasizca planlar yapmislar…

Simdi ‘hukuk ve adalet yok’ derken neden sikâyet ediyorlar ki? Iskence mi gördüler? Kendilerine hakaret mi edildi? Aksine mahkemeye rest çeken, yargiç ve savcilara hakaret eden, onlari tehdit eden kendileriydi. Avukat efendiler yargi sürecini isletmemek, oyalamak için elden geleni yaptilar, durusmalari terk ettiler. Simdi ise avukatsiz karar verildi diye çiglik atiyorlar. Utanmazlik, sarlatanlik bu derece olur.

Ve bir kez daha isin en komik yani, dünün darbe magdurlarinin bir bölümünün bu yeni darbeciler için gögüslerini siper etmeleri, yirtinmalaridir. Insan pusulayi sasirir, ama bu kadar olmaz. Diyalektikteki karsitina dönüsme diye iste buna derler.

Hem komik hem hazin!

22 Eylül 2012

Hüseyin Azad

Back to top button