Içimiz karariyor

Bizim devletin, karanlik arzularini yerine getirenleri koruyup kollama isinin de çok uzun bir tarihi var.
Kapkaranlik bir bilinçalti var bizim devletin. Aradan ne kadar zaman geçse, ne kadar degistigini iddia etse de, hemen aslina rücu ediveriyor ilk firsatta.
Bu karanlik bilinçalti, onun kapkaranlik emellerini gerçeklestirmek için hareket edenleri, hemen daima bir biçimde kayiriyor, kurtariyor, taltif ediyor. Yine aynisi oldu iste. Hrant Dink, 301. maddeden mahkûm olup, ‘Türklüge hakaret etmistir, görüldügü yerde vurun’ yaftasini gögsünde tasisin diye, Yargitay koridorlarinda sonsuz bir enerjiyle dolasip duran, o karanlik duman, o meshum karari veren yargiçlardan birisini, devletle sorunlarimizi çözsün diye ombudsman olarak seçtirmeyi basardi.
Ödüllendirmek
Hrant Dink’in, Ermenileri içlerindeki Türk nefretinden kurtarmaya çalismak için kurdugu bir cümleyi, Türkleri asagilamak olarak algilayacak kadar ‘yanlis anlayan’ bir adamin, bizlerin devlet karsisinda duydugumuz sikintilari anlayabilecegini, ona meramimizi anlatabilecegimizi düsünmemizi istiyorlar. Belli ki, asil istenen hem bu adamin geçmiste ‘yanlis anlamasini’ ödüllendirmek ve hem de, devletle karsi karsiya geldigimizde bizim sözümüzün sürekli olarak devlet lehine yanlis anlasilmasini teminat altina almak.
Hem bu ‘yanlis anlamalarin’ ve hem de, ‘taltif’ etmelerin oldukça uzun bir tarihi var Türkiye’de. Örnegin, azinliklar söz konusu oldugunda Türk yargisinin tarihi neredeyse bütün olarak bir ‘yanlis anlamalar’ tarihi olarak okunabilir. Mesela, gayrimüslimlerin vatandasligi bile ‘yanlis anlasilmis’ ve yargi kararlarimizda ‘yerli yabancilar’ olarak tescil edilmislerdir.
Hrant Dink’in sözlerini oldugu gibi, gayrimüslimlerin ‘malvarligi’ meselesini de yanlis anlayan Yargitayimiz, 1974 yilindan sonra ünlü ’36 beyannamesi’ karariyla, bu vatandaslarimizin kurdugu vakiflarin neredeyse donlarina kadar soyulmasina sebep olmustur. Geriye dönüp, bu kadar ‘yanlis anlayan’ yargiçlara ne oldu acaba diye baksak, emin olun hepsinin de, Hrant Dink’in sözlerini yanlis anlayanlar gibi ilerletildiklerini görürüz.
Bizim devletin, karanlik arzularini yerine getirenleri koruyup kollama isinin de çok uzun bir tarihi var. Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atip, binlerce gayrimüslim vatandasimizin 6-7 Eylül’de katliam ve talana ugramasina neden olan adam, sonradan devlet içinde isik hiziyla yükselmis ve en son Nevsehir valimiz olmustur.
Abdi Ipekçi’nin katili, vali yapilamamistir belki ama, Türkiye’nin en fazla korunan askeri cezaevinden elini kolunu sallayarak kaçmistir.
Bazen cezaevinden kaçirmaya bile gerek duyulmamis, herkesin gözü önünde beraat ettirilmistir katiller. Mesela, Türk gladyosunu arastirirken öldürülen savci Dogan Öz’ün katili, üç defa ölüm cezasina çarptirilmasinin ardindan beraat ettirilmistir.
Sayisiz katliam ve cinayetlerin failleri, hep bu karanlik bilinçalti yüzünden ya yakalanamamis, ya çok küçük cezalara çarptirilmis veya iste suçlari her nasilsa zamanasimina ugramistir.
Türkiye yüzeyde degisiyor belki ama, bu karanlik bilinçalti ve onun refleksleri hiçbir sekilde degismiyor. Bütün bunlar karsisinda bizim de içimiz karariyor sadece…
———————————————-
Radikal-3 Aralik
Orhan Kemal Cengiz