Avrupa Birligi’nden caymak…
Bogaziçi Üniversitesi Uluslararasi Iliskiler ve Siyaset Bilimi ögretim üyelerinden Prof. Hakan Yilmaz’in önderliginde 16 ilde yapilan Avrupa algisi arastirmasinda çikan sonuçlar, gündemin en önemli konularindan biri, hatta bana göre ilki olmali ve bu konuda tartismaliyiz. Arastirma sonuçlarina göre, AB’ye olumsuz bakisin arttigi, üyeligin dini degerleri asindirip, ahlaki yozlasmaya neden olacagi, Avrupa’nin eskisi kadar cazip olmadigini düsünenlerin oraninda da son on yilda kayda deger bir artis oldugu gözleniyor. Yine; üyeligin, Türkiye’nin bölünmesine sebep olacagini düsünenlerin oraninda da artis söz konusu.
Türkiye AB’ye tam üyelik için 1987 yilinda basvurmus ve 03 Ekim 2005 yilinda müzakerelerin resmen baslanmasina karar verilmisti. Müzakerelerin baslanmasi, ucu açik bir sekilde olsa da, sevinçle karsilanmisti. O günlerde, birlige girmemize karsi çikanlar ile bunu destekleyenler arasinda, yazili ve görsel basinda yogun tartismalar yapilmaktaydi. AKP’nin aydinlarin oyunu almasinda AB üyeligini öne çikarmasinin ciddi bir etkisi vardi. Zaten programda vaad edilen yeni Anayasa ve ekonomik paketler de dogrudan AB üyeligine yol almak demekti. Bu yolda, Kopenhag (siyasi) ve Maastricht (ekonomik) kriterleri, gerektigi gibi yerine getirilip uygulandiginda bir basari öyküsü olacakti AKP için. Hükümet, bunun farkindaydi ancak AB nin de isi zaman zaman yokusa sürmesi, topluluk üyelerinin Türkiye ile ilgili kaygilari ki en basta göç artisi ve Islamofobi gibi korkulari iliskilerin daha mesafeli olmasina, yer yer de sertlesmesine neden oldu.Basbakan Erdogan’in, olmuyorsa ‘Ankara Kriterleriyle’ yol aliriz demeçleri de AB sürecinin sekteye ugrayacaginin habercisiydi. Ayrica ekonomi ve saglikta elde edilen basari, girilen her seçimde tekrar AKP’nin rakip tanimazligi da Hükümetin elini rahatlatti. Askeri vesayetin sona ermesiyle atilan adimlar ve bir takim açilimlar alkislanirken, buna paralel artan PKK’nin eylemleri ve milliyetçi/ulusalci kesimlerin de tepkisiyle Hükümet, iç politikada muhafazakarlasti. AB süreci, bir ölçüde kesintiye ugradi. Avrupa’da patlak veren 2008 ekonomik krizi de AB üyelerinin halkin gözündeki eski degerinin kalmamasina neden oldu.
Erdogan, kivrak zekasiyla, farkli konularda gündem yaratarak, aydinlarin, en azindan bir çogunun ve hatta her yazisiyla gündem belirleyenleri dahi bu kördögüsünün içine çekmeyi basardi. Uzun süredir, köse tasi olan köselerde de tam da Erdogan’in istedigi gibi siyasetin magazinini okurken, halkin AB kriterlerinden bihaber olmasi ve gittikçe artan oranlarda artik bundan vazgeçme istegine sasirmamak gerekiyor. AB’ye üye olmak için gereken kriterlerin yerine getirilmesinin, yasam kalitemizi artiracagini, siyasal açidan yasadigimiz birçok sorunun çözülecegini, korkulanin aksine, bir takim hak ve özgürlüklerin bizi daha da güçlendirecegini hiç durmadan anlatmaliyiz. Aydinlarin, zaten hiçbir sey üretemeyen muhalefet liderlerinin agziyla yazi yazmak yerine, aslinda muhalefetin yapmasi gerekeni yaparak, ne yazik ki, alternatifsiz olan Hükümeti yeniden AB sürecinin canlanmasi için zorlayici yazilar yazmasi ve gündemi artik bu dogrultuda olusturmasi gerekmez mi? Bunu yapacak güçte, yeterince STK ve medyamiz oldugunu biliyoruz.
Kriterlere gelince; siyasi olanlarini kisaca söyle siralayabiliriz: Demokrasi, insan haklari, azinlik haklari ve hukukun üstünlügünü güvence altina alan kurumsal degisimleri gerçeklestirmek. Bu ana çerçeve baz alinarak, tüm sosyal hayatta, saglikta ve egitimden yargiya kadar daha bir çok alanda din, dil, irk, cinsiyet farki gözetmeksizin yapilacak degisiklikler, hayatlarimiza olumlu katki ve refah artisini da beraberinde getirecektir. Kisir çekismelerle sinerji ve zaman kaybina neden olan konularin, AB’ye üyelik perspektifinden bakinca çözümün daha kolay ve kaçinilmaz olacagini kabul etmeliyiz. Kriz nedeniyle, son zamanlarin popüler deyimi, ‘Avrupa balonu söndü’ ye de verilecek bir cevabimiz elbette var. AB üyeligini hak edebilecek çizgiye gelmek, fiziki bir olusumdan ziyade, bir zihniyet degisiminin ve evrensel degerleri özümsemenin en belirgin göstergesidir. Ne yazik ki; demokraside, insan hak ve özgürlüklerinde hala batinin gerisindeyiz
Öyleyse; tek tek ama ayni kapiya çikan konularla ilgilenmek yerine, Kopenhag Kriterlerinin uygulanmasiyla, ‘tek adam’ korkusu, hak ihlalleri ve despot bir yönetimin insasinin mümkün olamayacagini ve bu kriterleri gerçeklestirmeyen bir Hükümetin de kendi sonunu hazirlayacagini, bikmadan usanmadan yazmali, anlatmali ve böylece bir çesit kamuoyu baskisi olusturmaliyiz. Gündeme dair konu ne olursa olsun, bunun AB üyeligi ile baglantisi kurulup, bu süreç diri tutulmali. Aksi halde suya yazilan yazilar yazmaya ve okumaya devam ederiz ki, üzülen yine biz oluruz. AB üyelik kriterleri, daha iyi kriterler bulununcaya kadar vazgeçilmezimiz olmalidir
——————————————–
15 Aralik tarihli Taraf Gazetesi’nden
Güldali COSKUN