Demirkirat ve intikam tarihi

Menderes’in hatalari bir yana ama onun ve arkadaslarinin Yassiada’da maruz birakildiklari kalleslik insanin içini parçaliyor.
Son birkaç haftadir hummali bir sekilde Mehmet Ali Birand’in hazirladigi belgeselleri izliyorum. Ilk olarak, internette arama yaparken 12 Mart belgeselinden bir klip izledim. Içimde büyük bir merak uyandi, gittim belgeselin orijinalini satin aldim ve bir solukta izledim. Kâh derin düsüncelere gark oldum kâh gözlerim doldu izlerken. Gençler, isçiler, sagcilar, solcular ayaklaniyor, kendi düslerinin pesinden kosuyor ama bütün yollar gelip bir darbe heyulasinin önünde kesisiyordu. Askeri darbeye çikiyordu bütün sokaklar.
12 Mart belgeselini bitirince, bu defa ‘Niye öncesini seyretmedim’ diye hayiflandim. Demir Kirat belgeselini buldum, bu defa onu izlemeye koyuldum. Zaten kafamin bir kenarinda dolasan, ‘Bugünün Türkiyesi 60 öncesine benziyor’ düsüncesi, belgeseli izledikten sonra epey bir boyut kazandi. Sürekli olarak Menderes’e serzenis ederken buldum kendimi: ‘Yahu tek parti diktatörlügünden çikarmissin ülkeyi, her sey ama her sey yoluna girmisken neden sürekli olarak gerginlik yarattin, neden demokrasiyi derinlestirmek varken diktatörlüge heves ettin?’ ‘Ekonomi tikirinda, oylar geliyor, Meclis’te ezici çogunlugun var, neden ileriye bakmak varken gittikçe daha da otoriterlesen bir rejim olusturmaya kalktin?’ Keske AK Partililer de oturup bu belgeseli kisa bir zaman diliminde izleseler, benzeri saçmaliklarin bugün de yapiliyor oldugunu görüp, sasiracaklarini düsünüyorum.
O dönemle baska paralellikler de kurdum kafamda. Biliyorsunuz 6-7 Eylül olaylari Menderes döneminde gerçeklesti.
Hani Sabri Yirmibesoglu’nun ‘Muhtesem bir Özel Harp örgütlenmesiydi’ dedigi pogrom. O gün Menderes bu utanç verici olayi örtbas etmek yerine, pesini kovalasa, o isin gerçekten nasil oldugunu anlamaya çalissa, kendisini ögütmek üzere dönen çarklara da çomak sokmus olacakti diye düsünüyorum. Bugünün 6-7 Eylül olayi da Roboski katliami gibi görünüyor bana, sanki tarih sinsi bir sekilde tekerrür ediyor.
Menderes’in hatalari bir yana ama onun ve arkadaslarinin Yassiada’da maruz birakildiklari kalleslik insanin içini parçaliyor. Bu mahkemenin kurulmasi ve idamlara giden yolda Türk aydinlarinin oynadigi rolü ve nasil kraldan çok kralci kesildiklerini görmek midenizi bulandiriyor.
Bu iki darbeden sonra, Birand’in 12 Eylül belgeselini izliyorum. Keske bu belgeseli de oturup CHP’liler dikkatli bir sekilde izleseler. Ecevit’in kontrgerillaya karsi savas açtiginda geçtigi önlenemez yükselisin, ‘oyunu Türkiye gerçeklerine göre oynamaya’ kalktiginda nasil keskin bir inise geçtigini görebilseler? Keske, Ecevit’in dilinden düsürmedigi Özel Harp Dairesi’nin kapaginin neden açilmadigini bugünün CHP’lileri sorsa ve sorgulasa.
Bundan sonra da herhalde 28 Subat belgeselini izleyecegim. Iste yilin bu son günlerini Birand’in çok uzun yillara yayilmis zihin emegi ve göz nuru bu belgesellerini izleyerek geçirdim. Bütün bu degerli çalismalari için Türkiye’de demokrasinin yeserip yerlesmesi için çaba gösteren herkes adina Mehmet Ali Birand’a buradan tesekkür etmek istiyorum.
Keske hepimiz oturup bütün bu kanli, puslu geçmise bakip kendi hesabimiza dersler çikarabilsek. Türkiye’nin ‘intikam tarihine’, ‘gücü bulunca hemen tek adam olma heveslerine’, ‘iktidari almak için derin güçlerden medet umma illetine’ bir son verebilsek. Demokrasinin vazgeçilmez ve taviz verilemez tek deger oldugu üzerinde sahici ve samimi bir uzlasmaya varabilsek. Gelecek günlerin daha fazla demokrasi ve özgürlük getirmesi dilegiyle yeni yilinizi kutluyorum.
———————————————
Radikal-31 Aralik
Orhan Kemal Cengiz