Makale

Kürtleri tanimaya hazir misiniz?

Bir gazeteci olarak Kürt sorunu hakkinda yazarken ve konusurken çaresizligimi ilk defa geçen yil Ocak ayinda Uludere’ye gittigimde hissettim. Yazarimiz Hilal Kaplan’la birlikte gittigimiz Uludere’de geçirdigim saatler Kürt sorunu ve terör konusunda köselerimizde yazdiklarimizin, televizyonlarda konustuklarimizin tamamen bosluga söylenmis olan sözler oldugunu hissettirdi.

Olanca çaresizliklerine ve acilarina ragmen bizi misafir eden Alma ailesinin evinde, mezarda dua ederken, ellerinden kaybettikleri çocuklarinin resimleri olan annelerle konusurken aklimdan geçen tek sey yukardaki ‘bosluk’ duygusu oldu.

Uludere’yi görünce, onlarin yasadiklarini dinledikçe; yazip, söylediklerimizin disardan ahkam kesmekten baska bir sey olmadigini kavradim.

Oysa bu duyguya yabanci olmadigimi düsünürdüm. Okmeydani’nda otururken komsularimizin yasadiklari zorluklari yakindan biliyordum. Birden fazla ailenin iki odali, rutubetli ve bodrum kati evlerde kaldiklarini biliyorum. Çocuklarin saglik, egitim gibi pekçok haktan yararlanmadiklarini biliyordum. Genç kiz ve erkeklerin asgari ücretin altinda, sigortasiz is oldukça çalistiklari konfeksiyon atölyelerini biliyordum. Yasadiklari bölgelerden göç eden yaslilarin Fatma Girik (Sibel Yalçin) Parki’ndaki betonlar arasinda Atatürk heykeli altinda parkin yesilliklere bakarken Dicle’yi, Firat’i, köylerini konustuklarini biliyordum. Biliyordum, çünkü onlarin içindeydim.

Daha dogrusu Uludere’ye gidinceye kadar bildigimi saniyormusum. Meger bilmiyormusum.

PAKER’IN GERÇEKLERI

Uludere’de hissettigim boslugun bir benzerini geçen hafta konustugum TESEV Vakfi Baskani Can Paker ifade etti. Akil Insanlar Heyeti’nde Dogu Anadolu Bölgesi grubunun baskani olan Can Paker ile yaptigim söyleside söyledigi; ‘TESEV olarak Kürt sorunu, zorunlu göç, terörün maliyeti gibi pek çok konuda çalisma yaptik, bölgeye pek çok kez gittim. Kürt sorununu bildigimi sanirdim. Ama yanilmisim. Akil Insanlar Heyeti olarak gittigim, Hakkari ve Van’da gördüklerimden sonra bu konuda meger hiç bir sey bilmedigimi hissettim. Kürt sorununun gerçek yüzünü görmem ancak sorunu birebir yasayan insanlarla konusmam, acilarin taraflarini dinlemem, onlarin acilarina dokunmam ile oldu’ sözleri bence çok sey anlatiyor. Paker’in söyledikleriyle benim Uludere’de hissettiklerimin ayni duygu oldugunu biliyordum. O anda hissettigimiz sadece çaresizlikti.

Türkiye’nin batisinda bu çaresizlik yeterince bilinmiyor. Hükümetin bu çaresizligi ortadan kaldirmak için baslattigi sürece; ‘ne aldik, ne veriyoruz’, ‘süreçte ne oldugunu bilmiyoruz’ diyerek karsi çikiyorlar.

Çözüm süreci Türkiye’nin ‘büyük çaresizligi’ ile yüzlesmesidir. Bu çaresizligi ortadan kaldirmak için atilan adimlardir.

Hükümetin bu çabasina PKK da karsilik verdi. 8 Mayis’ta baslayacak çekilme süreci bu çaresizligin ortadan kaldirilmasi için büyük firsat. Siyasete düsen bu firsati kullanmak ve barisi kalici hale getirmek.

Bu firsat, anayasa tartismalarina, seçim süreçlerine, baskanlik tartismalarina kurban edilmeyecek kadar önemli. Bu süreç, gerçeklerle yüzlesme ve PKK’yi silahli mücadeleye iten sorunlari ortadan kaldirma süreci.

MHP’nin, CHP’nin, IP’nin ve ‘yeminli Erdogan düsmanlari’nin söylediklerine kulak asmayin. Ortada kimsenin kimseye ‘ödün’ olarak verdigi bir sey yok. Süreç, haklarin ve özgürlüklerin her Türkiye Cumhuriyeti vatandasi için esitlenmesi süreci. Gerçekten toplum olma, Türkiye’yi yeniden kurma süreci.

Bu süreç siyaseten ne kadar zengin olursa o kadar saglam olur. Sürecin içinde olmak, kurulusu demokratiklestirip, güçlendirir. Disinda kalacaklar için yapabilecegimiz bir sey yok.

—————————————-

Yeni Safak

Murat Aksoy

Back to top button