Makale

Süreci dogru okumak

Yasanan bu süreci dogru okumak için, ise yakin geçmisten baslamak gerekiyor. Bunun için 1960 yillarina gidelim.

1961 Anayasasi’nin sagladigi göreceli özgürlük ortaminda, Türkiye genelinde büyük bir toplumsal uyanis baslamisti. Ülkedeki düzen karsiti muhalefet gruplari, hak, adelet, esitlik ve özgürlük taleplerini yüksek sesle dile getiriyorlardi.

Özellikle Kürt ulusal muhalefetiyle, Türkiye isçi sinifi muhalefeti, düzen sahiplerini ve onlarin arkasindaki dünya kapitalist sistemini köseye sikistirmaya baslamislardi. Basbakan Demirel ‘Ben bu anayasayla devleti yönetemem’ diyordu.

Her hangi bir ülkede eger düzen sahipleri mesru zeminlerde kalarak, ülkedeki toplumsal muhalefeti ezip kontrol altina alamiyorsa, dünya kapitalist sisteminin icadi olan bir projeye devreyi sokarlar.

Bu projeyi su biçimde özetliyebiliriz. ‘Muhalefeti illegaliteye it, siddete yönlendir, kan dökülsün, sonra vatan elden gidiyor diye bagir, fasist bir cuntayi basa getir, muhalefete savas aç, üstün silah gücüne dayanarak muhalefeti ezip yok et.’

Türkiye’de bu proje 12 eylül cuntasiyla hayata geçirildi. Isin ön hazirligi kisaca söyleydi. Seferberlik Tetkik Kurulu, Kontur Gerilla, Ergenekon’ diye adlandirilan Türk derin devleti, ülkücülere TSK’ne bagli Bolu ve Egridir’deki kamplarda askeri egitim verdi. Bu paramiliter güçleri sosyalist gençlere saldirtti.

Sol ögrenci gençligin büyük bir bölümü legal, demokratik zeminlerde siyaset yapiyorlardi. Sonra nasil olduysa -nasil oldugunu söyleyecegim- üniversitelerde Güney Amerika FUCO’culugunu anlatan brösürler dagitilmaya baslandi. Gençler, ‘Cici demokrasi’ diye alay ettikleri legal demokratik mücadeleyi terk ettiler.

DEV-GENÇ kuruldu. Sosyalist gençlik, ‘Devrimci Halk Savasini’ stratejik amaç haline getirdiler. Alt rütbeli subaylar, -Mahir Kaynak ve benzerleri- fakülte ve yurtlari gezip ‘Tabancamla emrinizdeyim’ demeye basladilar. ‘Ordu gençlik elele, milli cephede’ sloganlari atilmaya baslandi.

Hazirlanan proje geregi, sinirlar açildi ve sosyalist gençler, Filistin kamplarina akin ettiler. Silah yüklü gemiler Varna ile Trabzon limanlari anrasinda gidip gelmeye basladilar. Ve neticede sag-sol kavgasi basladi.

Simdi de Kürt tarafina bakalim. Meydana gelen toplumsal uyanis sonucunda Kürt aydinlari kendi aralarinda önce liberal ve sol biçimde ikiye ayrildilar. Sonra solcular kendi arasinda siddet karsiti ve siddet yanlisi biçiminde ikiye ayrildilar. Türk derin devleti’nin hazirladigi projenin tesiriyle Kürt ögrenci gençligi de illegalite, radikalizm ve siddete yöneldi.

Burada durup, eski ülkücü ve gazeteci Avni Özgürel’in, Nese Düzel’e verdigi röportajin bir bölümünü sizlere hatirlatmak istiyorum. Özgürel söyle diyor ‘Mit, Ankara Yenisehir’de, basin-yayin isi yapan bir yer açmisti. Ülkücülerin kitap, brösür ve bildirileri de burada basiliyordu. Ben, bunlari matbaadan alip arkadaslara ulastiriyordum. Orada, orta islerine bakan, esmer tiknaz bir genç dikkatimi çekiyordu. Öcalan’nin resmiyle haberleri artik gazetelere yansimaya baslamisti. O resimlerle basimevinde gördügüm genç, ikiz kardes gibiydiler. Onun Öcalan olduguna inanmam mümkün degildi.

Sonra, Öcalan’la röportaj yapmak için Sam’a gittim. Ayni kisiyi karsimda görünce çok sasirmistim. MIT’e ait basimevinde çalisan birisinin Kürt hareketinin önderi olmasina inanmam mümkün degildi. Dayanamayip durumu kendisine sordum. Hiç tereddüt etmeden bana ‘evet, orda gördügün kisi bendim’, dedi.’

Sizin anlayacaginiz ülkücülerin bildirilerini basan MIT’e ait yayinevi, ayni zamanda sosyalist gençlerin elinden düsürmedigi FUCO’cu brösürlerini de basip dagitiyordu. Ilaveten, Kürt Ulusal Baskani olacak kisiyi de, ayak islerinde kullaniyordu. Bu yayinevinde basilan dükümanlar, taraflarin ideolojik ve politik alt yapisini olusturuyor ve taraflari iç savasa dogru sürüklüyordu.

Bu tuzak projeyi yapanlar, bu gruplari asimetrik askeri gücüne dayanarak, çok kisa bir sure içinde, ezip yok edeceklerine inaniyorlardi.

Bu tahmin, Türk sosyalistleri için tutu, ama Kürt konusunda basariya ulasamadi. Çünkü ülkede, sinif bilincine sahip, sosyalist devrimin gerçeklesmesini isteyen bir isçi sinifi yoktu. Ama kaderini tayin etmek isteyen, bu ugurda büyük bedeller ödeyen savaskan bir Kürt halki vardi. Bu halk günümüzde de, devletin tüm saldirilarina, PKK’nin tüm beceriksizlik, hata ve ihanetlerine ragmen mücadelesini inatla sürdürmeye devam ediyor.

Simdi ‘baris ve çözüm sürecine’ gelelim. Dünyayi yönetenler, akilli insanlardir. Yaptiklari bir proje eger basarili olamiyarsa, onun yerine yeni bir proje hazirlarlar.

‘Mademki inkarla ve savasla Kürt ulusal muhalefetini ezemiyorum, o zaman onlari, insan haklari, demokrasi, baris projesiyle içinde oyaliyarak kontrol altinda tutmaliyim’ dediler ve öyle de yaptilar. Günümüzde atilan tüm adimlar, bu projenin bir parçasidir.

Elinde her türlü araç, gereç, silah ve yarim milyonu askin askeri bulunan Türk ordusu, neden elinde sadece tüfek bulunan 2-3 bin Kürt gerillasini yenemiyor? Bu sorunun dogru yaniti, Kürt ulusal mücadelesinin stratejik anahtaridir.

Bana göre sorunun dogru yaniti sudur, ‘Kürt sorunu, ulusal bir sorundur ve ulusal bir birlikle çözülür. Sorununun özü, Kürt halkinin kaderini tayin etmesidir. Yani hangi toprak üzerinde, hangi bayrak altinda, hangi sosyo- ekonomik kalkinma rejimi içinde yasiyacagina karar vermesi ve bunu uygulamaya koymasidir. Bu nedenle Kürt ulusal bilinci ve kararliligi, Kürtlerin en büyük silahidir. Kürtler, ancak bu silahla mücadeleye kazanabilir. ‘

Türk devlet yöneticileri iste bu yüzden PKK yöneticilerinin ulusal bilincini karartiyorlar. KCK’yi ulusal taleplerden uzaklastirip, baris, kardeslik, milli misak, anayasal vatandaslik, Çanakale ruhu laflariyla teslimiyete dogru sürüklüyorlar.

Ulusal özlem, istem ve talepleriyle ortaya çikacak yeni bir seçenegin yaratilmamasi durumunda, Kürt ulusal mücadelesi kahramanlikla teslimiyet arasinda gidip gelmekten kurtulamayacak ve mücadeleyi kaybedecektir. Kürt halki bu yenilginin yaratacagi hayal kirikligi nedeniyle, silahli mücadele dönemini arar hala gelmesi, ihtimal dahilindedir.

Yilmaz Çamlibel

Back to top button