Makale

Içimizdeki fasizm

Bazen su veya bu nedenle toplumsal gerçekligimizi bir parça gözler önüne seren anketlerin sonuçlarini gördügümüzde sasiriyoruz. Son olarak Bilgesam’in geçen mayis ve haziran aylari içerisinde gerçeklestirdigi arastirmanin sonuçlari, siyasi, etnik ve dinî temelli kutuplasmanin tehlikeli boyutlara ulasmis oldugunu ortaya koymustu. Kürtlerle, Alevilerle beraber yasamayi ‘problem’ görenler mi dersiniz, bir Kürt veya Alevi’nin basbakan ya da cumhurbaskani olmasina tahammülü olmayanlar mi… (‘Sükür’ mü demek gerekir, basörtüsü konusunda keskin önyargilari bulunanlarin orani artmiyor, azaliyor.)

Nedense kimseler üzerine alinmiyor. Oysa kendimizden baslamak üzere çevremize söyle bir sorgulayici gözle baktigimizda dahi bütün zamanlarda siyasilerin en revaçta klisesi olmayi sürdüren ‘birlik ve beraberligimizin’ temellerinin aslinda ne denli çürük oldugunu görmemiz de mümkün olacak. Ayni zamanda kusaktan kusaga tasidigimiz inkârci resmî ideolojinin tahribat ve hastaliklarindan arinmanin sanildigi kadar kolay olmadigini anlamamiz da. Bu sorgulamayi yapmaniza naçizane yardimci olmak isterim.

Kürt komsulariniz olmasi sizi rahatsiz eder mi? Varsa bir Kürt komsunuz ve hele ki çocuklarinin ismi ‘bilmediginiz bir dilde’ ise, onlara bakisiniz ‘terörist olabilirler mi acaba?’ bakisi midir?

Malum, Ramazan ayi, komsularinizin sahurda isiklarinin yanmadigini tespit ettiginizde ‘Alevi olmasinlar?’ diye düsünüyor ve onlara baska bir gözle mi bakmaya basliyorsunuz?

Sokakta bir roman vatandas gördügünüzde, mesela çiçekçi kadin, mendil satan çocuk, suratinizi eksitiyor musunuz? Otobüste kucaginda bebegiyle ayakta kalmis bir roman anneye yer verdiniz mi hiç?

Ermeni deyince, Rum deyince ve hele bugünlerde Yahudi deyince içinizde adini koyamadiginiz kötücül duygular uyaniyor mu?

Anket sirketlerine ilham vermesini diledigim bu soru listesi daha da uzatilabilir. Tabii bu sorulari bir de tersinden sormak gerek. Zira çogu zaman farkinda bile olmadigimiz bir aliskanlikla bu meseleleri ‘Türk’ merkezli bir yerde durarak ele aliyoruz. Bunu ’empatinin’ önemine isaret etmek için bile yapiyor olsak temelinde devlet ideolojisinin empoze ettigi yanlisliklarin izi oldugu kanisindayim. Burasi Türk yurdu, Sünni Müslüman yurdu ve ‘digerleri’, kendilerine icazet verildigi, hosgörü gösterildigi kadar yasayabilir, var olabilirler seklinde bir zihni önkabulden besleniyor çünkü. Dolayisiyla bu cografyanin bu topraklari yurt bellemis herkes için ‘vatan’ oldugunu ne kadar idrak etmis oldugumuzu da soru listesinin sonuna eklemek geregi var…

Tersinden bakildiginda bulunacak cevaplar degisik tonlarda önümüze korku ve takiyye kavramlarini çikartacaktir. Tabii, Kürtler bu cendereyi astiklari için biraz farkli bir konumda ve bu nedenle bütün ‘ötekilerin’ umut ve beklentilerini tasimak gibi bir misyonla karsi karsiyadirlar.

Israil Gazze’de organize bir insanlik suçu isliyor. Israil devletini kinamak ve saldirilarini durdurmasi için ugras vermek, Müslümanliktan önce insanlik görevimiz. Ancak Israil’in katliam politikasini lanetleyeyim derken Hitler’i ‘rahmetle’ yâd eden ve ruhunu çagiranlar var. Sayilari az da sayilmaz.

Eger bu ‘biz’ isek, o zaman yukaridaki sorularin ve cevaplarinin bir kiymet-i harbiyesi de kalmiyor. ‘Içimizdeki fasizm’ ile barisik, kendimizi ve birbirimizi aldatmaya, siyasilerin ‘birlik-beraberlik’ masallarini alkislamaya ve ilk firsatta karsi mahallelere hücum etmek için içten içe nefret biriktirmeye devam edelim…

Ama bana sorarsaniz ‘içimizdeki fasizm’ ile yüzleselim derim. Zor olabilir ama baska türlü sahiden ‘biz’ olma sans ve imkânimiz yok…

———————————————

Taraf-21 Temmuz

Cafer Solgun

Back to top button