Gül de susuyor, Hasim Kiliç da
Ülke öyle kritik bir süreçten geçiyor ki, suskunluga bogulan bazi seyleri ne kadar yazsaniz az.
Anayasal düzenin yerle bir, siyaset ahlakinin tarumar edildigi bugünlerde tarihe not düsmek farz.
Türkiye’de ilk kez halkoyuyla düzenlenen Cumhurbaskanligi tercihi ardindan, basbakanliktan Cumhurbaskanligi’na geçis sürecinde izlenen ‘yol haritasi’ eskiden pek çok temel konuda birbiriyle çeliskiye de düsmüs belli basli anayasa hukukçularini birlestirdi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhurbaskanligi seçiminin kesin sonuçlarini açiklayali üç gün oldu.
Üç gündür Türkiye, hukuka sayginin iyice eridigi bir los sürece girmis durumda.
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Ibrahim Kaboglu diyor ki:
‘YSK tarafindan seçim isleminin kesinlestirilmesi, Anayasa’nin 101 ve 102, Cumhurbaskani Seçim Kanunu’nun 20. maddesine göre adayin seçilmislik aninin saptanmasidir. Bunun da sonucu, basbakanlik görevinin sona ermesi, partisiyle iliskisinin kesilmesidir. Bu tarih de 15 Agustos’tur.’
Erdogan’in basbakanligi birakmamasiyla ilgili olarak da sunlari söylüyor:
‘Bu, bir tür anayasal darbe. Anayasa’nin askiya alinmasi, ülkenin 28 Agustos’a kadar ara rejime girmesi anlamina gelir.’
Prof. Erdogan Teziç de diyor ki:
‘Istifa gibi baskaca bir isleme gerek yoktur. Çünkü zaten Yüksek Seçim Kurulu karari yayinlandigi anda is bitmistir. Resmî sonuçlarin açiklanmasindan itibaren kongreye gitme, kabine kurma gibi bir çalisma yapamaz. Girdigi takdirde ise hukuki bir zemini olmadigi için o islemler geçerli sayilmaz.’
Istanbul Sehir Üniversitesi’nden -Venedik Komisyonu Üyesi- Prof. Ergun Özbudun uyariyor:
‘Erdogan’in bu süre içerisinde (15-28 Agustos arasinda) basbakan sifatiyla ibraz ettigi kararnameler daha sonra dava konusu olabilir ve iptalleri de mümkün.’
Atilim Üniversitesi’nden Prof. Levent Köker de ayni kanaatte.
Tarihsel kirilma
Partizan hukukçularin bunlara karsi görüslerinin ise ikna edici bir yani yok.
O ‘argümanlarda’, Erdogan’in dokunulmazliginin kisa bir süreligine kalkmasi ve parti üzerinde kontrolünün zayiflamasi gibi endiseler hukuksal aklin hayli önüne geçmis durumda.
Ama siyasi sistemin genlerini bozan böyle bir ‘fiili durum’ karsisinda, hele hele ileride berbat emsalleri hazirlamaya gebe bir ‘su-i misal’ konusunda, Erdogan’i yegâne sorumlu ilan edemeyiz.
Böyle tarihsel kirilma anlarinda, yetki sahibi olup da susanlar ve ‘hiçbir sey yapmayanlar’ da ayni ölçüde sorumludurlar.
Cumhurbaskani Abdullah Gül’ün, Anayasa bu denli açik oldugu halde, bu geçis sürecinde bir ‘vekâleten basbakan’ atamada pasif kalisini tarihe not düsmeliyiz.
Keza yine ayni ölçüde dikkat çekici, endise verici olan bir nokta, ‘yangin ve mal’ ortadayken; bunca hararetli Anayasa tartismasina ragmen Anayasa Mahkemesi Baskani Hasim Kiliç’in mahkeme adina hiçbir yorum yapmamis ve -eger sorun görüyorsa- uyarida bulunmamis olmasidir.
Kiliç’in bu sessizligi de ileride anilacak sorumluluklar hanesinde, tarihe not düsme anlaminda yerini almalidir.
Keskin soru isaretleri yaratan bir baska gelisme, TBMM’nin apar topar 1 Ekim’e kadar tatile girmesiyle ilgili.
Bu kararin ardinda Erdogan’in ‘talimatinin’ oldugu iddia edildi. Buna göre AKP, muhalefetin görevden cumhurbaskanligi yeminine kadar çekilmeyi tartismaya açma ve Ahmet Davutoglu hakkinda gensoru önergesi vermesini önlemeyi amaçladi ve basardi.
Öyle veya degil. Türkiye, tarihinin en kritik geçis sancilarindan birini ve keyfiligin zirvesini yasarken, bunu kamu adina açikça tartismasi gereken Meclis kapali.
Bakin, Anayasa’nin 93’üncü maddesi ne diyor:
‘Meclis, dogrudan dogruya veya Bakanlar Kurulu’nun istemi üzerine, cumhurbaskaninca toplantiya çagrilir. Meclis baskani da dogrudan dogruya veya üyelerin beste birinin yazili istemi üzerine, Meclis’i toplantiya çagirir.’
Meclis, en çok konusmasi gereken bugünlerde kapali.
Ve açma konusunda ne Gül’den bir kipirti var ne TBMM Baskani Cemil Çiçek’ten.
Bir ihlale dolayli olarak ortak oluyorlar.
Onlar da sorumludur.
Çünkü susuyorlar.
———————————————————
Bugün-18 Agustos
Yavuz Baydar