Yine basa döndük
Asker mimarlari, 28 Subat darbesini, postmodern darbe olarak nitelendirmislerdi.
Zira, bu kez diger darbelerden farkli olarak silah kullanmadan 1997 yilinda bir iktidari yani Refahyol koalisyon hükümetini yönetimden uzaklastirmayi basarmislardi. Bu anayasal suç niteligindeki basarinin! arkasinda, dönemin TSK komuta kademesinin, karargaha kosa kosa giden yargi, basin mensuplari, akademisyenler ve kimi sivil toplum kuruluslarini, ‘irtica geliyor,’ brifingleri ile adeta ates altina almis olmasi, dönemin Cumhurbaskani Demirel’i de etkilemis olmasi yatiyordu. Böylece generaller, psikolojik savas yoluyla ‘güya irticayi bertaraf etmislerdi.’ Kimi darbelere dayanak olusturan ‘irtica tehlikesi iddiasi,’ aslinda toplumun mütedeyyin kesimlerini hedef aliyor, militan laikligi körüklüyor, dönemin Hizbullah’i, asiri sol örgütleri ve terörle akilci mücadeleyi perdeliyordu.
Geriye dönüp baktigimizda ‘irtica geliyor,’ söyleminin aslinda statükonun ayricalikli konumunu olanca gücüyle sürdürmesinin bir araci olarak ortaya çiktigi artik okunabiliyor kimi kesimlerce. Keza, PKK silahli ayaklanmasinin onlarca yil devam etmis olmasinda da ayni okuma yapilabilir. Önceki gün gece yarisina sarkan 10 saat 25 dakikalik MGK toplantisi, 28 Subat postmodern darbesinin önünü açan 2009’daki yaklasik 9 saat süren toplantidan daha uzun sürmüs ve yayimlanan bildiride, bu kez, irtica degil ama paralel yapi adi altinda Gülen Cemaati ya da Hizmet Hareketi iç tehdit olarak kayitlara geçirilmis.
Cumhurbaskani Erdogan, aylardir paralel yapi diye nitelendirdigi Gülen Cemaati’ne yönelik linç kampanyalari sirasinda zaten, hukuk devletinde yeri olmayan ve kabi kirmizi oldugu için Kirmizi Kitap diye anilan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde, ülke güvenligine tehdit olarak bu hareketi kayda geçirtecegini ilan etmisti. Böylesine bir tasarruf, ülkenin ulusal güvenligine gerçek tehdidi olusturan, örnegin, ISID gibi örgütlerle Türkiye’nin mücadelesini zayiflatacak tipki 28 Subat döneminde oldugu gibi.
Iktidarin, 17 Aralik yolsuzluk sorusturmalarini bir yandan kapattirirken diger yandan Gülen Hareketi’ni neden hedef aldigini biliyoruz. Dolayisiyla, bu noktada benim en merak ettigim konu, son zamanlarda, ‘belgesiz, somut kanit olmadan, (Cemaat yanlisi olduklari iddia edilen) askerleri ordudan tasfiye etmeyiz,’ mealinde açiklama yapan Genelkurmay Baskani Orgeneral Özel ve silah arkadaslarinin MGK’da nasil bir tavir aldiklari. Orgeneral Özel’in, yukarida vurguladigim sözleri göz önüne alindiginda, su sorular da akla gelebilir; MGK toplantisinin olagandisi bir biçimde uzun sürmesinde, acaba, Erdogan’in, Gülen Hareketi’ni iç tehdit olarak yazdirmasina askerlerin sicak bakmamalari mi rol oynadi, ya da tam tersine, sicak baktilar da belki de gazete kupürleri ile de olsa sivil kanadin, iddialarini ispatlamasini mi uzun uzun dinlediler?
MGSB’yi askerlerin dikte ettigi dönemlerde, Fetullah Gülen’in, kalin ve büyük harflerle iç tehdit unsuru olarak, örnegin, 2011 belgesinde yazildigini ben gördüm. Ama o günden bugüne askerin de kimi konularda, geri tepmesinden ötürü ders çikarttigini zannediyorum.
Yine basa döndük. Bir dönem varliklarini sürdürmek için irtica geliyor gibi bahanelerle anayasal suç teskil eden darbeleri gerçeklestirenlerin yerini, otoriter bir yönetim insaasi yolunda hizla ilerleyen seçilmisler aldi. Nasil Türkiye, darbeler yüzünden demokratik bir devlet insa edemediyse bu kez de siviller üzerinden gelecekteki nesilleri de etkileyecek ve onarimi çok zaman alacak tahribat dönemine girmis bulunuyor.
———————————————
Taraf-1 Kasim
Lale Kemal