Kefen edebiyati

Türkiye tarihinin en gerilimli dönemlerinden birinden geçerek bir seçime dogru ilerliyor. Bu gerilimin böylesine artmasinin çesitli nedenleri var; ama en önemli nedenlerinden biri Tayyip Erdogan ‘onun var olma ve siyaset yapma üslûbu. Gerilim, Tayyip Erdogan’in besini.
Erdogan bir süreden beri bir ‘kefen edebiyati’na sardirmis durumda. Olur olmaz her yerde, her firsatta, ‘Kefenimizi giydik geldik’ diye bir diskur tutturuyor. Bir da ‘yanki’si var Tayyip Erdogan’in ‘Ahmet Davutoglu adinda. Erdogan ‘kefen’ dedi mi Davutoglu’ndan da bir kefen yankisi geliyor hemen.
Böyle bir dil elbette gerilime katki yapar; daha dogrusu, gerilimi yaratir. Nitekim yaratiyor.
Herhangi bir medeni memlekette böyle bir siyasi söylem düsünebiliyor musunuz? Amerika’nin cumhurbaskaninin White House’la Pentagon arasinda kefenine sarinmis olarak gidip geldigini hayal edebilir misiniz? Herhangi bir Avrupa ülkesinde bir siyaset adaminin bu gibi kelimeler ve imgelerle konusacagi havsalaniza sigar mi?
Ama Tayyip Erdogan iki günde bir kefenine bürünüp çikiyor karsimiza. O böyle konustukça adamlari da cosuyor. Biri celallenip mermi saymaya basladi, bir baskasi onu geçmeye kalkisti. Sanirsiniz Mohaç Meydan Muharebesi’ne hazirlaniyorlar.
Meydan Muharebesi falan yok. Bir seçim olacak. Muhtemelen birinci parti olarak çikacaksiniz, önemli oranda oy kaybetseniz de. Ne oluyor? Neyin korkusu bu? Nedir bu kefen edebiyati?
Basimizi çevirip ‘memleket ahvali’ne baktigimizda, bu ‘kefenli zevat’in birtakim kurumlari ele geçirme manevralarini görüyoruz. Yargi kurumlari, güvenlik güçleri hukuku filan bir yere birakmis, iktidarin olmadik taleplerini karsilamakla mesgul.
Bir yanda hukuk ya da sagduyu siniri tanimayan bir iktidar kullanimi, bir yandan da magduriyet edebiyati ve ‘kefen’ söylemi!
Söylenenle gerçekte olan arasinda gittikçe açilan bir makas var. Bu, süphesiz, bir mugalata, bir demagoji. Ama bir politikaci demagoji yapiyorsa, demagojiden bir beklentisi vardir, onun için böyle yapmaktadir. Nedir Tayyip Erdogan’in beklentisi?
Tayyip Erdogan Türkiye’nin geçmisini kullaniyor. ‘Kefenimi giydim de geldim’ sözlerini telaffuz ettigi zaman, bu toplumda yasayan insanlarin Menderes’i, Zorlu’yu, Polatkan’i hatirlayacagini tahmin ediyor, hatirlamalarini bekliyor. O günleri kendi gözleriyle izlemis ve görmüs olanlarin sayisi azalsa da, bu anilar kusaktan kusaga aktariliyor, dolayisiyla hatirlaniyor.
12 Mart’i hatirlayan elbette daha çok, 12 Eylül’ü hatirlayan daha da çok, 28 Subat’i hatirlayan daha daha çok.
Ama oralara dönmek bile o kadar gerekli olmayabilir. 2002’de AKP’nin seçimden birinci parti olarak çikip hükümet olmasiyla Tayyip Erdogan’in ‘Ipler artik benim elimde’ dedigi an arasinda geçen olaylari izlemis olmak da yeterli. Cumhurbaskani seçiminde gerekli oy üstüne yapilmis ‘hukuk’ yorumlarini, parti kapatma davalarini hatirlamak yeterli. Daha iki gün öncesine kadar genel gündemi belirleyen bu olaylari izlemis biri ‘bir AKP taraftari’ gözünde, zihninde, Tayyip Erdogan’in ‘kefen edebiyati’ birtakim somut olgulara hemen dayaniyor, bir yanki buluyor.
Ve tabii yakinimizda olanlar, Misir’da olanlar, Tayyip Erdogan’in seçtigi bu ‘magduriyet’ dilini destekleyen bir baska etken oluyor.
Türkiye’nin geçmisinde bunlarin olmus olmasi ya da yakinimizda Misir’da bunun olmasi Tayyip Erdogan’in ve silahsorlarinin bu söylemini demagoji olmaktan çikarmiyor. Çünkü Türkiye’nin bugünkü yapisinda bu söylemi hakli gösterecek bir sey yok. Olmadiginin en saglam kaniti da AKP’nin on üç yildir süren iktidari ve bu sürenin son yillarinda bizzat Tayyip Erdogan’in davranislari. Tayyip Erdogan sinir, kural, hukuk, mantik dinlememekte eski sikiyönetimlerin en keyfî uygulamalarini, en karakusi kararlarini solladi geçti. Yaptigi islerle ve yaptigi edebiyatla mesruiyetin dibini herkesten fazla oyan da o.
———————————————–
Taraf-23 Mayis
Murat Belge