Siyasi cinayetler ve Tahir Elçi

Diyarbakir Baro Baskani Tahir Elçi’nin öldürülmesi nedeniyle, siyasi cinayetler üzerine bir kere daha düsünmek ihtiyacini duydum.
Aile, insanlik aleminin en küçük sosyolojik birimidir. Devlet ise en karmasik toplumsal organizasyondur. Iki birim arasinda önemli benzerlikler var. Sorunlarin ortaya çikmasinda, yayginlasmasinda, çözüm konusunda bir parelellik var.
Bir erkekle bir kadin evlenerek ailenin ilk adimini atarlar. Ilk sorunlar bu iki kisi arasinda çikar. Daha sonra aileye çocuklar karisir. Bu nedenle sorunlar ve çözüm yollari biraz daha karmisik hale gelir.
Aile, bir ekip çalismasidir. Aile içinde herkes gücü kadar üretime katilir, ihtiyaci kadar hizmet alir. Örnegin çogunlukla anne yemek pisirir, baba sofrayi kurar, çocuklar odasini toplar. Eve giren parayla yapilacak masraflar, tartisilarak ortak karara baglanir.
Eger baba eve gelir gelmez tv karsisina oturur, anneye yardim etmezse, çoçuklar odasini toplamazsa, yani evin tüm isleri anneye yüklenirse, buna ilaveten baba, eve girmesi gereken paranin bir bölümünü meyhanede, kumarhanede harcarsa, bu adeletsizlik, bir gerilim ve patlama nedeni olur.
Anne, bu sorunu gündeme getirdiginde örnegin baba, sorunu tartismaktan kaçar, ona ‘Sen anlamazsin, kes sesini’ diye bagirip çagirirsa, çocuklarin gözü önünde anneyi döverse, gerilim daha da artar. Beraber yasamak çekilmez bir hal aldiginda, anne bosanmaya kalkarsa, anne hunharca öldürülürse, baba hapishaneye, çocuklar da bakimevlerine düser.
Yani, cins kimligi üzerinden bölücülük yapan, aileyi erkek egemen ideolojiyle yöneten, kendini evin krali sanan babanin yüzünden, bu aile dagilir gider.
Devlet yöneticilerinin mantigi da böyledir. Sayin(!) devlet yöneticileri ne yaparlar? Yandas olduklari millet, sinif, cins, din ve mezhep kimlikleri araciligiyla kendilerini toplumun efendisi, diger toplumsal gruplarini da köle konumuna getirirler. Tipki hanzo erkekler gibi, kendi çikarlarini koruyan bir düzen kurarlar. Toplumu da bu sinirlar içine tikistirirlar.
Bu hanzo yöneticiler ihanetleri belli olmasin diye, kitle önünde ülkesini talan eden yabancilara posta atarlar. Kapali kapilar arkasinda ise, el ve ayaklarini öperler. Bunu desifre etmeye kalkanlara karsi da, hanzo erkekler gibi gazaba gelirler ve siddet uygularlar.
Yani kurulu düzeni elestirmeye kalkanlara ‘Sen sus, sen bu islerden anlamazsin’ diye bagirirlar. Sesini kesmezsen iskence ederler, hapishanelere doldururlar. Düsünmeyi yasakliyarak insanlari sürülestirirler. Insanlarin tüm yaraticiligini yok ederler. Ülkeyi bir korku tapinagi haline getirirler.
Kurulu düzene muhalefet edenleri, toplumdan saygi görenleri, insan haklari savunucularini, demokrasi ve baris yanlilarini hedef haline getirirler. Bunlari kurduklari özel timler eliyle öldürürler.
Toplumu korkutmak ve sindermek için, bu siyasi cinayetleri kitle önünde islerler. Böylece düzen karsiti olan insanlara ‘Kes sesini yerine otur, bana bas eg, yoksa seni ortadan kaldiririm anladin mi????’ mesajini verirler.
Bu duruma gelmis yönetici ve siyasi anlayislarla ilgili bir kaç laf söylemek istiyorum. Isi siyasi cinayetlere vardiran bu kisiler ve anlayislar , ciddi bir travma içindedirler. Bunlar, zanedildiginin tersine, çok korkaktirlar. Asagilik duygusu içindedirler. Insan haklari, demokrasi, hukuk ve baris yanlisi olan temiz ve cesur insanlar karsisinda eziktirler.
Bu niteliklerini gizlemek için, sürekli olarak toplumu kutuplasmaya, kavgaya, siddete, çatismaya iterler. Kan dökerler ve bu kan üzerinden siyaset yaparlar. Burasi, sözün bittigi, kinin, intikamin, vahsetin doruklara tirmandigi yerdir.
Bunlar, insaf, merhamet, sevgi, hosgörü, din, Allah gibi, insani insan yapan kutsal degerleri ayaklarinin altina alirlar. Bunlara deger verenleri zavallilikla, korkaklikla itham ederler. Bunlari, yok edilmesi gereken sülüklere benzetirler.
Türk devlet yöneticileri, Kürtlere, emekçilere, kadinlara, Alevilere, dindarlara, yönelik asagilama, horlama, yasak, baski, siddet, cinayet ve katliamlarini, iste bu siyasetin temeli üzerine bina etmislerdir.
Kisacasi Tahir Elçi’nin öldürülmesi, kisisel bir konu degildir. Ona sikilan kursun, Kürtler basta olmak üzere, düzen karsiti olan tüm toplumsal gruplara sikilmis bir kursundur.
Ve tarih bize gösteriyor ki, bu asamaya ulasanlarin sonu gelmis demektir. Hanzo bir erkek aile yuvasini nasil yikiyorsa, hanzo yöneticiler de devletini öyle yikar yok eder.
Eskiden baba ve dedelerimiz, Kemalist rejimin diktatörlerine ve zorbalara söyle seslenirlerdi, ‘Zülmün artsin, zülmün artsin’
‘Baba! Dede! niçin böyle söylüyorsun?’ diye sordugumuzda, bize su tarihi cevabi verirlerdi. Derlerdi ki ‘Evladim! Zorbanin zülmü artsin ki yikilma günü çabuk gelsin.’ Bu nedenle ben de ‘Zülmün artsin, zülmün artsin…..’ diye bagiriyorum.
Yilmaz Çamlibel