Makale

Türkiye neden hukuk üretemiyor ve iki Türkiye

Türkiye Anayasasinin degistirilmesi teklif dahi edilemeyen ikinci ve en önemli maddesinde Cumhuriyetin niteliklerini belirten dört kavram var: Demokrasi, laiklik, sosyal devlet ve hukuk devleti.

Bu dört asli kavram da son dönemde çok tartisiliyor ama muhtemelen tartisilan kavramlarin basinda hukuk devleti kavrami geliyor.

Türkiye tarihinde hiçbir dönem gerçek bir hukuk devleti olamadi ve muhtemelen uzun süre daha olamayacak.

Ve bu durumun da, hukuk devleti olamama keyfiyetinin, nedenleri yeterince anlasilamiyor kanisindayim.

Herkes böyle formüle etmese de, muhtemelen genis kesimlerin, hukuk devleti olamama keyfiyeti konusunda düsüncesi su: ‘Genis kitleler, halk da diyebilirsiniz, hukuk devletini istiyor ama siyasi iktidara, parasal iktidara, enformasyon iktidarina sahip küçük bir zümre, bir oligarsi, hukuk devletini istemiyor, içten benimsemiyor ve bu nedenden de Türkiye devleti hukuk devleti olma özelligini kazanamiyor.’

Acaba gerçek tam da böyle mi?

Türkiye’nin en büyük sehir efsanesi genis kitlelerin, halkin hukuk devleti talep ettigi, istedigi söylencesidir.

Seçmenlerin çok büyük bir bölümünün bati anlaminda bir hukuk devleti talebi yoktur.

Bir seçmenin, bir seyi istemesi için objektif çikari olmasi gerekir.

Tarim sübvansiyonlarini, tesvikleri, her ile üniversiteyi (üniversite için degil, insaat yapilacak, kiralar artacak diye) istedikleri gibi.

Oysa, Türkiye seçmeninin çok büyük kisminin hukuk devletinden kisa ve orta vadede çikari yoktur.

Uzun vade ise kimsenin umurunda degildir.

Seçmen vergi ödemek, beyanname vermek, kamu harcamalarinin saydamligini istememektedir.

Oysa, hukuk devletinin özü beyanname veren gelir vergisi mükellefi olmaktir, bu yoksa gerisi hikayedir.

Seçmen hazine arazilerinin bedelsiz tahsisini, zirt pirt çikartilan vergi, SGK borcu, trafik ceza affi, girtlaga kadar yolsuzluk kokan tesvikler istemektedir.

Yüzde yirmiye yakin seçmen kaçak elektrik kullanmaktadir ama nedense kimse bu paranin kendi faturasina yansimasina da ses çikarmamaktadir.

Seçmen yolsuzluga da çok ses çikarmamaktadir zira herkes kendi çapinda, az ya da çok, yolsuzluk pesindedir.

Bir tasinmaz alirken tapuya aldigi evin fiyatini dogru beyan eden, iki kisi demiyorum, tüm ülkede bir kisi var midir?

Buna basbakanlar, maliye bakanlari falan da mutlaka dahildir.

Zaten isteseniz de yapamazsiniz, tapuda sorun çikar.

‘Yap-islet-devret’ formülüyle yapilan yeni yol ve köprülerde yasanan büyük skandallara da, verdikleri vergi destegine ragmen, kimse ses çikarmamaktadir.

Böyle bir ülkede hukuk devleti olmaz zira parlamentoda gerçek hukuk üretecek bir çogunluk asla olusmayacaktir.

Dini, seri hukuk gökten iner ama seküler çagdas hukuk yerde, toplumda, parlamentoda üretilir.

Üretilmesi için de, her seyde oldugu gibi, talep gerekmektedir, talebi olmayan malin mesela hukukun arzi da olmaz.

Kimse hukuk için mal denmesine tepki göstermesin, mal kötü bir sey degildir, üretilen yani arzi ve talebi olan her seye mal denir, hukuk da üretilir, öyleyse hukuk da bir maldir, ama talebin gücüne bagli olarak bazi yerlerde çok ve kaliteli, bazi yerlerde az ve kalitesiz olarak üretilir.

Sekilde, Türkiye’de, görüldügü gibi.

Talep olmayinca hukuk üretilmiyor, hukuk üretilmeyince de hukuk talebi olgunlasamiyor, gelisemiyor, tipik bir kisir döngü.

Bu kisir döngü nasil kirilir?

Çok ama çok zor bir soru.

Eskiden, çok degil on sene önce falan, AB üyelik ihtimali az da olsa bir çikis yolu idi, kendi üretemedigimiz ve meçhul bir süre de üretemeyecegimiz çagdas hukuk bize sistem olarak disaridan dayatilacak idi, bu da çok iyi bir sey idi.

Simdi bu ihtimal de kisa, orta vadede sifirlandi ve biz de bu vadelerde hukuksuzluga mahkum olduk.

Yazimin basliginda ‘Iki Türkiye’ diye bir ifade kullandim.

Türkiye’ye bakanlar ama iyi tanimadan bakanlar bu ülkede siyasi pozisyon çesitliligine sasabilirler.

Aslinda yanilmaktadirlar çünkü hukuk üretememeye bagli olarak, bizim ülkemizde sadece iki ana siyasal pozisyon vardir, gerisi, mutlaka bu iki pozisyondan birinin türevidir.

Birincisi hukuktan zerre kadar bile hazzetmedigi artik çok netlesen muhafazakar, din bezirgani, kent ranti dincisi, ihale muhafazakari siyasal pozisyon.

Ikincisi de, hukuktan din bezirganlari kadar bile hazzetmeyen sözde seküler, sözde çagdas pozisyon.

Muhafazakar, din tüccari, rant ve kamu ihalesi dincisi kesimin akil hocalarinin hirsizlik-yolsuzluk anlayisina, farkli cinsel tercihlerin yasama hakkina yani baskasina, kendine benzemeyene saygisina, ifade özgürlügüne, adalete iliskin görüslerine, KHK uygulamalarina, bu çok çirkin uygulamalara sahiplenislerine bir bakin, bu kesim, bu pozisyon için fazla söze artik zaten gerek yoktur, daha fazla söz ceza hukuku kapsamina girebilir.

Kendine çagdas seküler diyen kesimin de askeri darbelere, muhtiralara yönelik engin müsamahakar anlayisini, çok yakin geçmisteki katsayi adaletsizliklerine, türban zorbaligina destegini bir hatirlayin, AB tam üyelik hedefine koyduklari mesafeye vs. bir göz atin, bu kesimin de çagdas seküler hukuktan ne kadar kopuk oldugunu çok iyi göreceksiniz.

Nihai analizde bizim ülkemizdeki her vatandas, her siyasi pozisyon,mensubu çok çok az sayida bir grupçuk disinda, bu iki berbat ana akimin bir biçimde ya içinde, ya en küçük krizde içine girmeye aday ya da çok yakinindadir.

Türkiye bu iki belirleyici, adeta bütünü kapsayan iki ana akim belasindan nasil kurtulur, üzerinde durmamiz gereken temel mesele budur ama çözümün çok zor oldugunu söylemek kehanet olmayacaktir.

Bu iki ana akimin da ortak paydasi çagdas, evrensel hukuka karsitliklaridir.

Türkiye’de, hukuk üretilemedigi için siyasi konulara bakista ayrisma maalesef kimliksel bir ayrismadir ve kriz günlerinde bu ikili ayrisma daha da öne çikmaktadir.

Hukuk yoksa kimliksel ayrisma da kaçinilmazdir.

Gerisi oyundur.

Seç seç, begen begen al.

Türkiye tarimini çok iyi özetleyen o muhtesem ifade gibi.

Biraz bugday, biraz koyun, gerisi oyun.

———————————————–

Arti Gerçek-4 Temmuz

Eser Karakas

Back to top button