Makale

Artik Dirilerin Kanlari Doyurmuyor, Ölülerin Kanlarini Içiyorlar!…

Ziya Laçin
Savaslarda, iç çatismalarda yasanan vahsetin hangi boyutlara ulastigini, iletisim teknolojisinin sagladigi imkanlarla Suriye´de gördügümüzde dehsete düstük.
Farkli bir yere ait olmak disinda hiçbir „suçu’ olamayan silahsiz-savunmasiz insanlarin koyun gibi kesilmeleriyle irkildik; sonra daha korkunç olaylara tanik olduk: Çocuklara ve kadinlara yapilanlara…
Ama hiçbirinin karsininda, dini bir seremoninin içinde adeta kendinden geçmis birinin, düsmaninin yüregini, cigerini çig çig yemesiyle ürkülmedik.
Bütün bunlarin komsu bir ülkede oldugunu düsünerek rahatladik; bir korku filminden çikarken ya da bir kabustan uyanirken aldigimiz derin bir nefesten sonra bu ülkede yasiyor olmamiza binlerce kez sükrettik.
Bir 12 eylül günü, 80 yasina gelmis Dersimli bir Kürt annenin mezarindan çikarilarak parçalanmak istenmesiyle, bize „bu ülkede bu da oldu’ dedirten tehlikenin hiç de uzaklarda bir yerde olmadigini farkettik.
Aslinda bu her zaman olan bir seydi; fark, bu kez sadece cenazenin cezaevindeki taninan bir kadin milletvekilinin annesi olusuyla daha çok görünür olmasindaydi.
Ya ötekiler?…
Ayni günlerde Dr. Said´in Bingöl´deki henüz bitirilmemis anit mezari tahrip edildi, hem de „birkaç kendini bilmez serseri’ tarafindan degil, bizzat güvenlik güçlerince…
Bir süre önce de Lice´de koca bir mezarlik savas uçaklarinca tahrip edilmisti.
Savci Mehmet Selim Kiraz’in rehin alinmasi olayinda öldürülen Safak Yayla’nin mezari, ‘çikarip dereye atacagiz’ tehdidi yüzünden ailesi tarafindan üzerine ve çevresine beton dökülerek koruma altina alindi ancak risk hala devam ediyor.
Bu ülkenin tarihindeki kara deliklere yapilacak kisa bir tur, daha nelerle karsilasacagimizi bize açikça gösteriyor.
6-7 Eylül Pogromunda henüz yeni kazilmis mezarlarin açilarak cesetlerin parçalanmasi, ölenlerin kemiklerinin mezarlardan çikarilarak atese verilmesi, Doktor Ilyasko’nun birkaç gün önce topraga verilen cesedinin çikarilip agaçlara asilmasi, ve Türk futboluna önemli basarilar kazandiran ünlü Rum futbolcuyu alaya almak için ‘Lefter gol, gol, gol!’ diye bagirarak kafataslarindan top oynanmasi… http://bianet.org/bianet/insan-haklari/189832-tugluk-un-cenazesine-saldiri-6-7-eylul-de-sisli-mezarligi-nda-yasananlari-animsatiyor
‘Bu geçmiste kaldi’ diyorsaniz, iste sorun tam da burada. Çünkü bugün olup bitenler, hesabi verilmemesine ragmen, „mazideki vakalar’ olarak görülüp tolere edildigi için gerçeklesiyor. Oraya kiskirtilmis olarak traktörlerle gelen yüzlerce kisi bunca nefreti birkaç ayda, bir kaç yilda edinmiyorlar; „bekasi’ için o mezarliga gelenlerin devleti de çatismada öldürdügü gencecik bir kiz çoçugunun çirilçiplak bedenini tanklarin arkasinda o kizin yakinlarinin oturdugu sokaklarda sürüklüyor.
„Bu kördügüm eski bir yara
Ta çocukken kestiler beni
Bir gün bile iyilesmedi ki
Ben kopardim hep kabugundan’
Aslinda Sezen´in bu sarkisinin bir baska misrasinda geçtigi gibi onlarin bir katil mi yoksa bir kurban mi olduklari da ayri bir konu.
‘Burasi Kürt mezarligi degil’, ‘Burasi Alevi mezarligi degil’, ‘Burasi Ermeni topragi degil’ diyenler Hatun Hanim simdi Dersim´de, kendi vataninda yatiyor. O Dersim ki nice zulümden, nice melazimden kaçip siginanlara yurt olmus, orada nice agitlar, kelamlar, eskiya destanlari yazilmis.
Bu dünyada mazlumlar için birkaç karis toprak her yerde bulunur.
Asil siz nereye gideceksiniz?
Hangi cehennem sizin küllerinizle kirlenmeyi göze alir?
Aslinda beni ne piyonlar, ne de bu oyundaki kaleler, vezirler, hatta sahlar ilgilendiriyor.
Iktidarda kim olursa olsun, Kürtler, azinliklar ve Aleviler sözkonusu olunca aralarindaki çizgiler tümüyle kayboluyor.
„Analar aglamasin’dan „analar gömülmesine’ kadar gelinen yol, hiç kuskusuz bu oyunda sahlari da, vezirleri de yöneten bir üst akil, bir baska ifadeyle 1920´lerde kurulan devletin „beka’si, „milli çikarlar’ ve „kurulus felsefesi’dir.
Yazili olmasa bile Anayasasinin „degismez, degistirilmesi teklif dahi edilemez’ maddeleridir bunlar!
Katiller, getirdikleri traktörü devletten almiyorlar elbette, ama cesaretlerini, cürretkarligini iktidarlardan aldiklari kesin; çünkü bu olaylar, hiçbir iktidar döneminde toplumlar arasinda kopusa, kirilmalara neden olan ve uygar dünyada „nefret suçu’ olarak görülen bir vaka degil, basbakanin ifadesiyle „3-5 serserinin’ basit kriminal olayi olarak görülüyor.
Sivas´ta onlarca aydini yakan da birkaç serseriydi, Malatya´da Zirve Kitapevi´nde Hiristiyanlari bogazlayarak öldürenler de öyle…
Ve nihayet her olayda en kisa sürede onlarca-yüzlerce „serserinin’ aninda görünür oldugu bir çapulcular ülkesine dönüstü burasi. Geçmisi de, gelecegi de bu:
Artik dirilerin kanlari doyurmuyor,
ölülerin kanlarini içiyorlar!…

Ziya Laçin

Back to top button