Nereye Gidiyoruz?

Ortadogu’da kan gövdeyi götürüyor. Bir çok devlet, millet, ideoloji, din ve mezhep girtlak girtlaga gelmis bulunuyor. Insanlar, milletler ve partiler, haraç mezat alinip satiliyor. Siyaset ve savas meydani toz duman içinde. Ne oluyor? Nereye gidiyoruz?
1789 yilinda gerçeklesen Fransa Burjuva Demoktatik Devrimi, eski dünyayi yikip yerine yepyeni bir dünya kurdu. Dünyamiz, feodalizmden kapitalizme dogru evrilmeye basladi. Bu tarihi degisim ve dönüsüm nedeniyle, Osmanli Imparatorlugu gerileme ve çözülme sürecine girdi.
Sürece müdahale etmek isteyen Osmanli aydinlari, iki ana eksen üzerinde saf tutmaya ve örgütlenleye basladilar. Basini Jön Türklerin çektigi Ittihat ve Terakki Firkasi, Türk milliyetçiligini merkezine alan, bir ulus devlet kurmak istiyordu.
Prens Sabahattin’in basini çektigi Hürriyet ve Itilaf Firkasi ise, Osmanli kimligini merkezine alan yeni bir devlet kurmaktan yanaydi. Zira milli ve üniter bir devletin, çok halkli, çok dinli, çok mezhepli Osmanli devletini kaosa ve parçalanmaya sürükliyecegini söylüyorlardi.
Milliyetçilik ve ulus devlet kurma özlemi, Osmanli halklari arasinda da hizla yayildi. Birinci Dünya Savasi, bu yeni dünya görüsünün daha hizli ve güçlü olarak yayilmasina neden oldu.
Hürriyet ve Itilaf Firkasi’nin tahmin ettigi gibi, Osmanli Devleti parçalandi. Kürtler hariç tüm Osmanli halklari ulus devletlerini kurdular. Kemalistlerin ‘Iki Müslüman halk olarak ülkeyi yabancilardan kurtarmak ve ortak bir devlet kurmak’ sözüne inanan Kürtler, bu tarihi firsati kaçirdilar.
Ittihat ve Terakki Firkasi’nin mirasi üzerine oturan Kemalistlerin öncülügünde Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Devletin kurulmasiyla birlikte, Kürtlerin varligi ret ve inkar edildi. Türk milliyetçiligi olabildigince kiskirtildi. Kürtler basta olmak üzere, tüm Osmanli halklarinin milliyetçiligi ise, olabildigince bastirildi. Bu da hastalikli bir toplum ile irkçi militarist bir devletin ortaya çikmasina neden oldu.
Ittihat ve Terakki Firkasi ile Hürriyet ve Itilaf Firkasi’nin siyaset anlayisi ve biçimi, bazi degisikliklere ragmen varligini günümüzde de sürdürmeye devam ediyor. CHP araciligiyla Ittihat ve Terakki gelenegi, Demokrat Parti, Adelet Partisi, Dogru yol Partisi ve nihayet AKP araciligiyla da Hürriyet ve Itilaf Firkasi gelenegi yasamaya devam ediyor.
Süreç içinde bu iki ana siyaset, kangiren olmus sorunlarini çözmek için, Türk-Islam Sentezine dayanan bir cephe olusturmaya basladilar. Son günlerde, AKP ile MHP arasinda yasanan diyalog, bu çabanin çarpici bir göstergesidir.
Çok halkli, çok din ve mezhepli Osmanli ülkesinde, altmisi askin dil konusuluyordu. Bu sayi günümüzde onun altina inmis bulunuyor. Yani Türk resmi ideolojisi, elli civarinda dil ve halki, içinde eritip yok etmistir. Bu, dünyada esi görülmemis bir jenosittir.
Bu vahsi uygulamaya sadece Kürtler karsi çikiyor, direniyor ve gerektiginde savasiyor. Bu da Türkiye’de çözülmesi gereken basat sorunun Kürt sorunu oldugunun çarpici bir göstergesidir. Bu nedenle Kürt sorunu çözülmeden, Türkiyede hiç bir sorun çözülemez.
Iste bu nedenle, kendisini çagdas, demokrat, ilerici, devrimci biçiminde nitelendiren kisi, kurum, parti ve ideolojilerin Kürt ulusal mücadelesine omuz vermesi ve sorumluluk almasi gerekiyor.
Bunu yapanlarin hiç bir zaman halayin basina geçmemesi, isbirligi, güçbirligi, cephe adina Kürtleri ulusal mücadeleden uzaklastirip, kapitalizmin, sosyalizmin, Islamiyetin, Aleviligin ve feminizmin kuyruguna takmaya kalkmamasi gerekir.
Kürt sorununun ulusal bir sorun oldugunu, ulusal projelerle çözülecegini, Kürtlerin de her halk gibi, bagimsiz bir devlet kurmaya hakki oldugunu söylemeyenlere asla güvenmemek gerekiyor.
Aslinda durum gayet açiktir. Türk-Islam sentezinin toplumu götürecegi yer fasizmdir. Bu gidisi ancak Kürt ulusal mücadelesiyle önlenebilir. Bu nedenle toplumda ezilen tüm etnik, sinif, cins, kültür, din ve mezheplerin, Kürt ulusal mücadelesine yandas olmasi ve aktif görev yüklenmesi gerekiyor. Bu durum, hangi kisinin demegog, yalanci, sahtekar, hangisinin dürüst, güvenilir ve samimi oldugunun göstergesidir.
Kimsenin bir digerine ‘Hemsehrim nereye gidiyoruz?’ diye sormasina gerek yoktur. Durum apaçik ortadadir. Sürece müdahale etmememiz halinde gidecegimiz yer bellidir. Bu yer fasizmdir.
Yilmaz Çamlibel