Haber

Kemal Burkay’in dönüsünü degerlendiriyorlar…

Kemal Burkay’in dönüsünü degerlendiriyorlar…

6. Bölüm: Berivan Burkay Kaya, Azad Ziya Eren, Fikret Baskaya, Kamer Beysülen, Adnan Gerger, Mehmet Ali Kestan ve Bûbê Eser

Hayirlayan: Mehmet Ünlüdere

Gelen yazilar, degerlendirmeler çogaldi, ama heyhat zaman da azaldi. Bu yazi dizisini 30 Temmuz’dan önce bitirmeyi planlamisim. Öyle de yapacagim. Bir-iki bölüm sonra noktalamak durumundayim. Bundan sonra gelecek kimi yazilari bu dizinin içinde yayimlayamazsak dostlar kusura bakmasin.

Bu bölümde konuk sayimiz daha fazla. Bunlardan bir tanesi de Kemal Burkay’in kizi Berivan Burkay Kaya. Babasini, babasinin dönüsünü ve hülasa hissiyatini kaleme almis o da. Örnegin Kemal Burkay’in su alttaki siirini ilkin okumak ve daha sonra Berivan Abla’nin yazisina geçis yapmak zannimca daha anlasilir kilacak, daha tamamlayici olacaktir.

Su siir ki…

Helin, Evin, Berivan

Helin, Evin, Berivan
Sizi ve bahari düsünürüm
Sular ki aktir ülkemde
Sizi ve sulari düsünürüm

Firat’in ötesi bir aladuman
Türküler sardi dagi tasi
Kavga günleri gelip çatti
Sizi ve ülkemi düsünürüm

Topragin gözyasi dinsin
Kuslarin ve çiçeklerin
Gün vursun tarlalara
Mutsuz halkimi düsünürüm

Iste karanligin kaleleri
Bir bir yikilip düsüyor
Bir yeni çagdir baslayan
Özgür insanlari düsünürüm

Türkülerimiz nice aydinlik
Sevdamiz büyük olacak
Insani insan yapan
Güzel günleri düsünürüm

Bir karadumandir dagilir
Açlik, kin ve kavga
Yeni sözcükler bulacagiz
Yeni bir dünya düsünürüm

Yeryüzü öyle genis ki
Öyle dogurgan ki toprak
Öyle hünerli ki ellerimiz
Evler, çocuklar düsünürüm

Yasamaya böyle sevdali
Ve ölmek yarinlar için
Kavga günleri dogmusuz
Hayatin anlamini düsünürüm

Ben ki aydinliga sevdaliyim
Kardeslige ve topraga
Paralanan zincirler
Demirsiz bilekleri düsünürüm

Helin, Evin, Berivan
Bilirim sizler büyüyünce
Mahpushane külleri üstünde
Açan gülleri düsünürüm

Evet böyle. Yazi dizimiz sürüyor. 30 Temmuz’a ramak kaldi. O gün Istanbul Atatürk Havaalani’nda çocuklari, yakinlari, dostlari, yoldaslari, arakadaslari saat 16.45 civarinda uçaktan inecek olan Kemal Burkay’i bekleyecekler…

O gün yüzleri de, gözleri de Gülümse’yecek herkesin.

Yazi dizimiz sürüyor. Bu altinci bölümde Burkay’in kizinin yani sira, yine muteber ve mahir kalemler, Burkay’in dostlari, yoldaslari, arkadaslari var. Sair Azad Ziya Eren, Prof. Dr. Fikret Baskaya, Deng Yayinlari’ndan Kamer Beysülen, gazeteci ve yazar dostumuz Adnan Gerger, HAK-PAR yöneticilerinden Mehmet Ali Kestan ve Kürtçe yazdigi yorumla yazi dizimize renk ve tat katan yazar/nivîskar Bûbê Eser konugumuz oldular.

Mehmet Ünlüdere

***

Berivan Burkay Kaya (Yazar ve Kemal Burkay’in kizi)

“Kavgami
güzel günlere adayacagim”

Babamla ilk ayrilisimizi hatirlamam! Ilk bulusmamizi hatirlarim; yani, ilk tanismamizi…

Gittiginde 2 yasindaydim, döndügünde ise 4.

1974 Affiyla yurda döndü, Istanbul’da bir tren banliyösü semti olan Kanarya’daki evimize geldi. Ikizim ve ben kedi gibi kaçip, kapi girisinin hemen karsisindaki karyolanin altina saklandik. 8 yasindaki ablam Helin saklanmadi; gururlu, magrur, merakli kapinin girisinde annemle birlikte dikildi; babasini tek hatirlayan oydu.

Ikizim Evin’le, saklandigimiz yerden karyolanin yere kadar uzanan örtüsünü kaldirip göz ucuyla olan biteni görmeye çabaladik. Gelenler kalabalikti; peki, hangisi babamdi? Zayif ve uzun boylu oldugunu biliyorduk ama o an sadece içeri girenlerin bacaklarini görebiliyorduk.

Annem gelip saklandigimiz delikten bizi çikardi, sürükleyerek koltukta oturan bir amcanin yanina götürdü:

‘sarilsaniza babaniza’

Bize ‘aglayan bebek’ getirmisti; o yillar için inanilmazdi. Dizlerinde oturup bebeklerimizle oynarken sikilganligimiz ve utangaçligimiz bir nebze hafifledi. Babami böylece tanimis oldum.

1980 darbesi ve ikinci ayrilisimizda10 yasindaydim… Babami tekrar gördügümde ise 25’imde…

Üniversiteyi bitirmis, evlenmistim; yedi aylik hamileydim. Yurtdisina çiktigimda görebildim onu. O ise hala ülkeye dönemiyordu.

Simdi 41 yasindayim. Bu süre içinde üç kez daha Isveç’e gittim ve bu sekilde görüsme firsatimiz oldu.

Bu hikaye bildik! Benim hikayem degil sadece!

Emperyalist- kapitalist dünyanin her bölgesinde, yakin tarihte milyonlarca benzer hikâye var ve hala yasanmaya devam ediyor.

Yüksek insanlik idealleri tasiyanlar ülkelerinden, topraklarindan kovuluyor…

Haksizliklara- sömürüye karsi çikanlar sevdiklerinden, dostlarindan kopartiliyor…

Tutsak halklar, ezilen siniflar için özgürlük ve esitlik isteyenler sürgüne, göçe zorunlu birakiliyor…

Istesek bölüsürdük dogan günü
Birlesirdi ellerimiz ve türkülerimiz
Istesek bölüsürdük bir dilim ekmegi
Ama ne çogalirdi yapraklarin sevinci
Ne mutlu büyürdü çocuklar

Ben kimin aglamasini istedim ki
Yok ki benim kursunlarim
Dikenli tellerim, tas duvarlarim yok ki

1963 de yazdigi Prangalar siirinde bu dizeler var Kemal Burkay’in.

Yasamin özüne insani koyan; bölüsmeyi, birlikteligi, dayanismayi yasam nedeni ve sevinci gören Kürt siyaset önderi, sairi, düsünürü, aydini Kemal Burkay 31 yil ülkesinden, topraklarindan ayri birakildi; çocuklarinin, sevdiklerinin, dostlarinin sevinçlerini, hüzünlerini duyumsayamadi, yasamlarina katilamadi.

31 yil bir ömrün yarisi neredeyse…

Ama bu uzaklik Kemal Burkay’i yildirmadi, karamsarliga düsürmedi; Kürt ve Türk halklarinin özgürlesmesi, halklarin kardesligi, insanin insana zumlunun son bulmasi temelinde politik mücadelesini soguk, günessiz, karanlik o kuzey ülkesinde de sürdürdü; siyasetçi, sair ve yazar kimligiyle ülkesinden çok uzaklarda umut ekmeye; isik vermeye devam etti.

Kirgin umutta
Keder tortusunda
Acida, zehirde, pusuda
Yilma
Dogan günü bekle

Çünkü hayat dönen, kivrilan
Yanan bir ibrisimdir
Tutar getirir
Dogan gün

Bu dizeler onun Dogan Gün siirindendir. Her yeni gün yeni bir umuttur, sevinçtir ve o bize bunu yanan bir ibrisim olarak sunar; Yilginlara, umutsuzlara, karamsarlara yasamin devinimindeki isigi gösterir.

Son röportajlarindan birinde, kimseye kirgin veya kizgin olmadigini söylüyor. Evet, 31 yildir ayri birakildigi yurduna, insanlarina, dönüyor ve kimseye kirgin degil. Çünkü tasa dönüsen insanda biraz bahar yeli, karanlikta bile biraz isik görebilen biri o; umuda, yasama, insana inancini hep sürdüren biri.

Kötürüm Sehrin Kapilari siirinde tasa dönüsen insanin karanligi için bakin neler hissediyor;

Ama bilirim aptalligin toplamini
Bilirim
Tasa dönüsen insani
Her tas biraz çimendir ve bahar yeli
Her karanlik biraz isiktir, biraz isigin anlami
Ve ey kötürüm sehrin kapilari

Ve yine ayni siirde, sevdaya dönüsen kavganin güzel günlere adanmasi ne anlamlidir.

Yine de bir sevda gibi tasiyacagim
Içimdeki tomurcugun gerilimini
Kavgami
Güzel günlere adayacagim

Kemal Burkay’in dönüsü ülkemizde, Türk ve Kürt Halklarinin özgürlük, esitlik ve demokrasi mücadelesi açisindan yeni bir soluk ve umut olacaktir.

Son olarak yine onun çok sevdigim siirlerinden biri olan Sesler’ den bir bölüm ile dönüsünü anlamlandirmak istiyorum.

Acilar da anilar da eskir
Yüze sinen keder silinir
Bak iste
Sevincin melodisi bu
Senin bir büyüden çikagelisindir…

30 Temmuz’da Atatürk Havaalani’nda Kemal Burkay ile bulusmak üzere…

***

Azad Ziya Eren (Sair ve Yazar)

KEMAL BURKAY’I BEKLERKEN

Özgürlük kalb ve beyne demirli koca bir kadirgadir, yüzer halklarin sularinda. Kemal Burkay halkinin sürgün dali, fedakâr ozani, içinde açik zamanlarin kadirgasi olan bir siyasa pahasi olarak, hasretligini, hasretligimizi bitirmeye geliyor.

Kemal Burkay’in sürgüne gitmek zorunda kaldigi dönem, bizlerin Sivan’in ve Aram’in kasetleriyle birlikte sol kitaplar ve Burkay’in’Prangalar’ kitabini da gizli çekmece gözlerine saklamak, karartmalarda okumak dinlemek zorunda kaldigimiz mesakkatli ve travmatik bir dönemdi.

Travma hiçbir zaman bitmedi, zorluklar misli misli artti, ölümlerin gün geçtikçe nicel anlamda çogaldigi, ölümün ölümü kovaladigi ama ölüm olgusunun ne yazik ki kaniksandigi, çözümün sürekli baltalandigi zamanlardan geçtik. Hala bu zamanlarin devamligini ve kan dökmenin inatla sürdürüldügü daginik savas zamanlarini kat ediyoruz. Umuda ve inanca daha çok ihtiyacimiz var. Insanin kutsal yasam haklarinin tümünü tavizsiz ve fakat diyalogdan caymadan söyleyecek agizlara, içine baktikça kenetlenebilecegimiz gözlere ihtiyacimiz var, hem de simdi daha çok var. Kemal Burkay geçmisiyle de simdisiyle de çok dogru bir referanstir ihtiyaçlarimiz için. Umutvar bir duygulanima girmem için çok güzel bir haber ozanin topraklarina dönüsü.

Burkay, uzun yillardir, ya iki sarki sözünün sairi gösterilip pasifize edilmeye, ya Taha Akyol gibi saldirgan ve düzeysiz yazarlarin ‘uç ve tavizsiz bir milliyetçi’ tanimlamasiyla suyu bulandirilmaya ya da kimi egemen Kürt agizlarinin, siddet karsitligi ve diyalogu önceleyen tavrindan ötürü ‘ihanetçi’ olarak lanse ettigi, Türk ve Kürt kamuoyundan izole etmeye çalistigi bir isim olarak tanitilmaya çalisildi. Oysa hakikatin rüzgâri dizginlenemez, onurlu mücadelenin hasadi engellenemezdir. Burkay’in yazilari, kitaplari, konusmalari kisacasi yasanmisligi takip edildiginde, hem istikrari hem de uzun yillarlik öngörüsünün, uzun erimli bir siyasa pratiginin saglamligi görülecektir.

Kemal Burkay topraklarindan uzakta ama kökleriyle sarmas dolas, mücadeleyi hiçbir zaman birakmayan, Kürt sorununun siddetten uzak, barisçil ve hakkaniyetle örülü esitlikçi bir algiyla çözüme kavusmasi için, ömrünü halkina vefa eden bir aydin-siyasetçi-sanatçi olarak tutarliligi ve tavriyla benim her zaman takip ettigim, düsüncelerini dikkate aldigim, çok yönlülügüyle saygin bir Kürt özgürlükçüsü olarak gördügüm bir büyügüm, kiymetim oldu. ‘Prangalar’ini okudugum onüç yasimdan bu yana uzakta sürgün bir akrabam gibi gördügüm naif ve saygin bir Kürt entelektüeli, özgün ve büyük bir sair evine dönüyor nihayet.

Kemal Burkay hiçbir zaman elinde sihirli bir degnek oldugunu iddia etmemis, hak ve özgürlükler mücadelesinin uzun soluklu ve esitlikçi birlikteliklerle, örgütlü mücadeleyle ama özgürlükten taviz vermeksizin sürdürülürlügüne isaret etmis, insan hayatini kutsamis, bu yönde yazmis, yasamis ender bir sahsiyettir.

Yol açici bir kar makinesi olmustur bizim için.

Siirinden ögrenmisligimiz, kültür hizmetlerinden faydalanmisligimiz, siyasetçi ahlakinda yetkiyi kendi birakabilme özelliginin de olurlugunu su Ortadogu’daki putlarin ve diktatörlerin arasinda ondan görmüslügümüz vardir. Ama bunca uzakliktan ancak bu kadarini ögrenebildik. Eminim ki asil bugün daha fazlasini ögrenebilecek, topraklarimizdaki siddet olgusunun bitmesi için ondan daha fazla katki alabilecegiz.

Simdi otuz yili askin süredir uzak düstügü topraklarina geri dönüyor ve okudugum açiklamalari izledigim tv röportajlari gösteriyor ki, inanci ve umudu ilk gittigi günkü kadar diri ve saglam bir moral gücüyle geri dönüyor. Buna bu ülkenin bütün kesimleri olarak hepimiz sevinmeliyiz. Hamaset ezberinin disinda, akliselimin varligina çok ihtiyacimiz var. Baris, kardeslik ve huzuru oldugu kadar, esitligi, özgürlügü ve halklarin haklarini adaletlice kullanabilecegi bir ülkenin özlemini duyan insanlar olarak sevinmeliyiz Burkay’in sürgünlügünün bitisine.

Çünkü senelerdir adini sadece Gülümse sarkisiyla zikreden ve dezenformasyona ugratan medyanin da ‘kismi’ degisimiyle geliyor Burkay, Kürt halkindan senelerdir gizlenmis, uzaginda tutulmaya çalisilmis bir paha olarak geliyor Burkay, sorunlarin çözümü için siddetin ötelenmesi ama siddet ötelenirken agza bal sürerek yalanci çiçekler açtirilan baharlarla çözülmeye çalisildigi düzeneklere karsi bizi ortak kilmaya geliyor Burkay, umudum o ki sevgili Kemal Burkay’in dönüsünü anlamlandirarak, sahiplenerek, kadirsinaslik göstererek; bir sairin inceligini, bir kültür ve tarih insaninin derya birikimini, bir siyasetçinin uzun soluklu ve tavirli durusunu, bütün yasami boyunca hakkiyla tasimis bu güzel insani karsilamak, yaninda durmak, topragina dönüsünü kutlamak boynumuzun borcudur. 30 temmuz’da havaalaninda heyecanla gelisini bekleyecegiz, çünkü umudumuz ve özgürlük inancimiz bu beklemeyi sabirsiz birer çocuga dönüstürdü bizde.

Hos geldin ‘Spartaküs’ün ve ‘Prangalar’in sairi, hos geldin halkinin özgürlükçü insani diyebilmek için, elimizde bir tas Munzur suyu, Harçik’in kir çiçekleriyle bekleyecegiz onu.

***

Prof. Dr. Fikret Baskaya (Arastirmaci – Yazar)

Kemal Burkay’a bak anlarsin!

Kemal Burkay tam otuz yil ülkesinden, topragindan, vatanindan uzakta yasadi ve o bu duruma düsürülen yüzlerce, binlerce kisiden biriydi. Herhalde sürgün yasaminin ne demek oldugunu sadece onu yasayanlar bilirdi… Almanya’da bir karsilasmamizda Fakir Baykurt’un: ‘sürgün yasami ölüm disinda ikinci kötü seydir’ gibi bir sey söylemisti… Söyledigini tam hatirlamiyorum ama, hiç aklimdan çikmadi… Oldum olasi, sürgün etme, sürgüne zorlanma, sinifli toplumlarin cezalandirma, etkisizlestirme, yok etme yöntemi olmaya devam etti. Ve toplum siniflara bölünmeye, ve sistem sinif temeline dayanmaya devam ettikçe, ezen-ezilen, sömüren-sömürülen çeliskisi de var olmaya devam edecek…

Bu yüzden ifade özgürlügü (düsünce özgürlügü) sorunu ve genel olarak özgürlük sorunu, dogrudan sinif mücadelesini angaje eden bir seydir. Egemenligin devami, rejimin tabularinin, yalanlarinin, ‘remî dogrularinin’ devamina baglidir. Egemenligin vazgeçilmez kurali, gerçegi gizleyebilmektir. Her kim ki, o yalanlarin, tabularin üzerine gider, her kim ki, gerçegi gizleyen, görünmez/bilinmez kilan örtüyü kaldirmaya cüret eder, sömürü/baski ve zulüm düzeninin hismina ugramaktan kurtulamaz. Son tahlilde özgürlük ‘sorunu’ gerçegi görünmez kilmak, saklamak isteyenlerle, onu görünür kilmak, açiga çikarmak isteyenler arasindaki mücadelede varlik kazaniyor. Durum böyledir ama, simdilerde egemenler cephesinin sözcüleri, akil hocalari, özgürlük, demokrasi, insan haklari gibi kavramlari dillerinden düsürmüyorlar… Lâkin, her söz her agiza yakismaz denmistir! Eger, kimin gerçegin açiga çikarilmasina, kimin gerçegin gizlenmesine neden ihtiyaci oldugu bilinirse, egemenlerin söyleminin ne demeye geldigi, neyin hizmetinde oldugu da netlesir. Bu yüzden ideolojik mücadele son derecede önemlidir. Özgürlüge, demokrasiye asil ihtiyaci olanlarin, bu kavramlari özgürlük ve demokrasi düsmanlarinin elinde söküp almalari gerekiyor.

Tüm modernist, ‘ilerici’ söylemine ragmen, Türkiye’deki rejim hep otokratik ve yari-otokratik bir rejim olarak varoldu. Demokrasi retorigi kitleleri ama daha çok da ‘okumus kesimi’ aldatmanin hizmetindeydi…Söylemin misyonu rejimin gerçek niteligini gizlemekti. Rejime dair uydurulan yalanlar ‘aydin’ denilen diplomali, ‘mektepli taife’ tarafindan içsellestirildi. Öyle bir ‘modernlik’, ‘ilericilik’ ve ‘demokrasi’ timsâli rejim ki, muhalifi düsman, farkli düsüneni hain sayiyor, lânetliyor ve bunu hep yapiyor. Bu arada rejimin niteliginin anlasilmasi, bagnaz resmi tarih ve resmi ideoloji tarafindan engellendi. Siz modernist söyleme ve görüntüye bakmayin, Türkiye’de özgürlük, demokrasi ve haklar alaninin bunca dar olusunun köklü tarihsel nedenleri var: Zira, bu ülkenin tarihinde ve o tarihin hiç bir asamasinda bir ‘aydinlanma çagi’, bir ‘modernite devrimi’ yasanmadi… Baska türlü söylersek, hiç zaman ‘Eski Rejimle’ ve onun ideolojisiyle cepheden bir hesaplasma olmadi… ‘yenilikler eksiye yapilan yamalardan’ öte geçemeyince, seylerin karekteri de degismedi, velhasil görüntü gerçegin kendisi sayildi… Öyle olunca da ‘eski sarabi yeni sisede sunmak’ kolaylasti… Aksi halde üçüncü bin yilin basinda bile ve hâlâ insanlarin düsüncelerinden dolayi, farkli düsündüklerinden dolayi, tâkibâta ugramalari, yargilanmalari, cezalandirilmalari, hapse atilmalari, sürgüne zorlanmalari söz konusu olmazdi…

Onun için resmi tarih ve resmi ideoloji disinda ve Avrupa-merkezli de olmayan yeni bir tarih versiyonuna, yeni bir bakisa ve entellektüel perspektife ihtiyaç var. Bu da sadece kendi tarihimizin degil, insanlik tarihinin de yeniden yazilmasini gerektiriyor. Ve artik bu is baslamis sayilir…

Türkiye’de rejimin niteligi hakkinda fikir sahibi olmak için uzaga gitmeye gerek yok, Kemal Burkay dostumuzun serüvenine bak anlarsin denecektir… Ve her seye ragmen Kemal Burkay hos geldin, safa geldin… Erdemli yasamin hepimiz için büyük önem ve deger tasiyor… Ne mutlu o insanlara ki, her kosulda erdemli yasamayi basariyorlar, ayni sevgili Kemal Burkay dostumuz gibi…

***

Kamer Beysülen (Deng Yayinlari Istanbul Sorumlusu)

Kemal Agabeyin dönüsüyle ilgili olarak siyasi bir degerlendirme yapmayi düsünmedim, buna gerek de yok zaten.

Herkesin bildigi nedenlerden dolayi ülkesinden, ailesinden, dostlarindan ayri kalmis bir bilge, bir yol gösteren, bir ‘ru sipî’dir, Kemal Agabey.

O, çok uzun süre gurbette kalmis bir aile büyügü, biz de hep umut ve özlemle bekleyen aile bireyleriyiz. Ayri ülkelerde yasiyor olsak da Kemal Agabey hep bizimle birliktedir. Her sohbetimizde, toplantimizda, aci ve tatli anlarimizda mutlaka bas konuktur o. Gecelerimizi, senliklerimizi onun siirleri süsler ve yitirdiklerimizi de yine onun siirleriyle anariz…

Yillardir dönüsünü hep bekliyor olsak da 30 Temmuz’da dönüyor olmasi bizi saskina çevirdi dogrusu. Hepimizde hem tatli bir telas, hem saskinlik hem de acemilik var tabi. Üstelik birçogumuz O’nun yüzünü ilk kez görecegiz, bu da ayri bir heyecan.

Simdi, çocuklugumda, yatili okuldan eve döndügüm günlerdeki kadar heyecanliyim…

Kemal Agabey, yillar sonra ülkesine dönüyor. Biz onu tüm aile bireyleri, dostlari, yoldaslari ve aileye yeni katilan çocuklarimizla karsilamaya, onunla birlikte bütün dünyanin katilacagi bir ‘Halay’a durmaya hazirlaniyoruz…

***

Adnan Gerger (Gazeteci – Yazar)

Kemal Burkay’in gelecegini ögrendigimde sevinçle kederin ve endisenin harmanlastigi duygular yüregime çöreklendi.

Ayrilik zordur, bilirim. Insanin sevdiginden ayri kalmasi, hele hele memleketinden özgürlügü elinden alinmis biriymis gibi hissederek yasamasi kolay olmasa gerek…

Nice degerler yad ellerinde heder olmus, unutulmus, bir tek basina bu dünyadan göç etmisti. Bu nedenle sevinçliydim. Dostlarinin arasinda olacakti, Kemal Burkay. Sevenleri onunla ayni cografyada nefes alacakti. Kederli ve endiseliydim… Burkay, geldiginde ayrilik hasreti sona erecek miydi? Bu ülke, Burkay’in beklentilerine yanit verecek miydi?

‘…Çocuklari kiliçla büyütmeyelim / çocuklari aglamaya büyütmeliyim / agaçlari küstürmeliyim kendimizden / bombalari çogaltmasak sevinçler çogalirdi / kinleri bilemesek ne güzel gülümserdik…’ dizelerinde oldugu gibi o gülümsemeyi yakalayacak mi? Bunu zaman gösterecek.

Burkay’in devrimciligi ve sairligi üzerine söylenecek söz kalmis miydi bilmiyorum? Ama onun karninda inci olusturan bir midye, hayati en güzel ve alçakgönüllülügüyle yorumlayan bir usta oldugunu söylemekten kendimi alikoyamayacagim.

‘Siir yazmak bana türkü söylemek gibi geliyor.’ diyen Kemal Burkay, diliyorum ki bu ülkede daha nice seneler türkü söyleyesin, senin türkülerinle nice govende durur bu halk…

Simdiden hos geldin, basim gözüm üstüne geldin…

Seni hasretle kucakliyorum.

***

Mehmet Ali Kestan (HAK-PAR Adana Il Baskani)

Uzun zamandan beridir özlemini duydugumuz Kemal Abi vatanina dönüyor…

Kemal Abi’yi ilk kez, 1978 yilinda yurt disina gitmeden önce Adana’ya yaptigi bir ziyaret sirasinda Apê Selim’in (Mustafa Budak) evinde görmüstüm.Gerek Kemal Abi gerekse Apê Selim’in durus, davranis ve kisilikleri dünyayi algilamada, siyasette tutarli bir çizgi göstermede benim kisiligimin sekillenmesinde çok yardimci olmuslardir. Onlarin bana ögrettiklerinden hiç vazgeçmeden bu yolda yürümeye devam ettim.

Kemal Abi’nin usta kalemi, edebiyatçi kisiligi, siyasetteki tutarliligi yolumuza isik olmustur hep. Düsünce ve ideolojisi bizlere rehber olmustur.

Biletimi aldim. 30 Temmuz’da Istanbul’da 31 yilin verdigi özlemle Kemal Abi’yi karsilamaya hazirim.

Siyasetin Kürtler ve Türkiye demokrasisi için tikandigi bu asamada ciddi katkilar sunacagina olan sonsuz inancimla…

Hosgeldin Kemal Abi.

***

Bûbê Eser (Nivîskar)

Brêz Kemal Burkay; bi vegera xwe ya fizîkî wê bibe hîmekî azadî û berxwedanê…

Li gor bîr û raya min ne ku brêz Kemal Burkay vedigere, ji ber ku ew tim li welatê xwe bû, ji bona azadî, rehetî û demokrasiyê ew tim di nava kar û xebatê de bû. Ew kar û xebatên wî yên bi salan hemî ji bona azadiya welêt bûn û hê jî berdewam e. Ew mirovekî dûrbîn, bîrewir, bêhnfireh, zana û çalak e. Loma dema dijmin ev aliyên wî dîtin, xwestin ew jî weke gelek welatparêzan ji welatê xwe dûr, ji mirovên xwe dûr bijî da ku ji bîr û rayên xwe yên ji bona welêt, vegere. Lê wan nikarîbûn ev bikirana. 31 yek sal in ku ew qet û qet ji xebatê aciz nebû û heta sax be nabe jî. Pîbarî gelek heval û dostan ve rabû da ku ew jî bê zar nebin. Ew bi van xebatên xwe bû bawerî, bû moral, bû hêz û qaweta xebata ji bona azadiya welêt û bû kelemê ber çavên dijminê xwe.

Wî bi ked û xebatên xwe, bi bîr û rayên xwe, bi cehd, bi berxwedan û bi berhemên xwe tenê karê azadiya welatê xwe kir. Gelek ji ray û baweriyên wî li ser erda welêt weke gulên bi bêhn sîn hatin, mezin bûn. Wan bêhna xwes dan welêt. Wan gulana bêhna azadî û berxwedanê rê gelê xwe dan. Loma jî ew yanî brêz Kemal Burkay ji welatê xwe dûr nemaye. Mirov dikare gelek tistan, gelek gotin û peyvan li ser birêz Kemal Burkay bêje. Mirov çiqasî bêje jî têrî wan xebatên wî yên bi salan e kirî ye nake. Loma jî naxwazim zêde bikim…

Li gor min, vegera wî ya fizîkî wê bibe xwesî, bawerî û cehda kar û xebatê. Bi vegera xwe ew ê bibe hîmê azadiya gelê xwe. Ew ê bibe rênîsandana gelê xwe, ew ê bibe aqilmendê gelê xwe. Loma jî divê gel jî xwedî li kesekî weha derkeve, wî bi tenê nehêle û pêsewaziyeke layiqê wî bike. Ji ber ku wî temenê xwe hemî ji bona azadiya gelê xwe feda kir. Gel jî divê ji bona wî ji tu fedekariyan gavê bi pasve navêje.

Bi xêr here brêz Kemal Burkay

Bi xwesî here brêz Kemal Burkay

Em ê li benda xebat, ray û dîtinên te yên nû bin.

***

Degerlendirmeler sürüyor, yazi dizimiz devam edecek..

23 Temmuz 2011

Dengê Kurdistan

Back to top button