Makale

Adalet için açlik grevi

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça bugün açlik grevlerinin 118. günündeler. Açlik grevinin 75. gününde gözaltina alinmislardi. 43 gündür tutuklu olduklari cezaevlerinde açik grevlerine devam ediyorlar. Gerekçesi açiklanmadan, herhangi bir yargi karari olmadan, idari bir kararla, dolayisiyla bütünüyle keyfi biçimde, biri üniversitedeki digeri ilkögretimdeki islerinden atilmalarini protesto etmek için, 238 gün önce Ankara’da sokakta pankart açarak haklarini aramaya, adalet talebinde bulunmaya baslamislardi. Haklarini arayacak baska yol yoktu. KHK ile isten atilan on binlerce kisi gibi, alinan idari karara karsi yargi yolu kapaliydi.

Gülmen ve Özakça, her gün baslattiklari ve düzenli olarak gözaltina alinip serbest birakildiklari, yüzde yüz mesru bu hak arama eylemlerini, daha sonra açlik greviyle desteklemeye karar verdiler. Bedenini, sagligini ve ileri bir asamada hayatini bir insanin terazinin kefesine koydugu, bu nedenle tartismali ama ancak çok büyük bir haksizlik karsisinda bir kisinin kendi vicdaninda karar verebilecegi bir eylem, açlik grevi. Gülmen ve Özakça, ölüm orucuna yatmadilar. Taleplerini duyurabilmek için açlik grevine basladilar. Ama karsilarinda ‘ipin ucunu biraz salarsam, bütün denetimi kaçiririm’ diye düsünen nobran, toplumsal hareketlerden artik saplantili biçimde korkan, façasinin bozulacagi endisesiyle her aykiri sesin tepesine vurmaya önem veren, kibirli ve zalim bir muktedir güç vardi.

Gülmen ve Özakça’nin açlik grevi hem Türkiye’de hem yurtdisinda ses getirmeye baslayinca, iktidarin yürüttügü suçlu ile suçsuzu ayirmayan keyfi temizlik politikasi, bu iki kisinin eylemleriyle daha açik biçimde teshir olmaya basladi. Iste o zaman, dünyada bütün müstebitlerin basvurdugu, kendini rahatsiz edeni suçlu ilan etme yöntemi devreye girdi. Gülmen ve Özakça, bir terör örgütü üyesi olma süphesiyle haklarinda sorusturma yürütülen zanlilar oluverdiler. CHP milletvekili Sezgin Tanrikulu, Basbakan’in yanitlamasi için verdigi soru önergesinde, tutuklama kararinin nasil bir yerlerde önceden hazirlanip, sonradan mahkeme karariyla uygulandiginin somut delilini sunuyor. Içisleri Bakani’nin da konuyu ‘çok yakindan takip ettigi’, Lütfü Oflaz’in dün yayimlanan söylesisinden anlasiliyor.

Gülmen ve Özakça, adaletin asgari kosulu olan, hak arama hakkini kullandiklari için bugün tutuklular. Vücut için olmazsa olmaz bazi vitaminleri alarak sürdürdükleri açlik grevinde, kalici tahribat olusacak asamaya, cezaevi kosullarinda geliyorlar. Belki geldiler. Gülmen ve Özakça, muhalif ve solcu olduklari için, Egitim Sen üyesi olduklari için, sorgusuz sualsiz, keyfi bir idari kararla kamu görevinden atildilar. Basta iktidar partisinin üyeleri olmak üzere, bunu herkes biliyor. Iktidar, baska birçok muhalife yaptigi gibi, hiçbir delil göstermeden, bir terör örgütü gömlegi giydirip simdi onlari kriminalize etmeye çalisiyor.

Bir insanin kendi hayatini, sagligini açik biçimde tehlikeye atmayi, aylarca açlik istirabini artarak çekmeyi, isine geri dönmek için göze alabilmesi için, hem yaptigi isi çok sevmesi hem de bütünüyle haksiz, keyfi ve onur kirici bir islemin magduru olduguna inanmasi gerekir. Bu bedeli ödemeyi göze almis kisilere, aldiklari ve alacaklari kararlari saygiyla karsiladigimizi ve yasamaya devam etme mücadelesinin bir o kadar önemli oldugunu söylemekten fazlasi bize düsmez. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, Istanbul’a yaklasan Adalet Yürüyüsü’nün, onlarin adalet taleplerini de var gücüyle dile getirdigini elbette biliyorlardir.

———————————————–

Cumhuriyet-4 Temmuz

Ahmet Insel

Back to top button