Makale

Basliksiz!

Göz göre göre gelen bir felâket sonrasinda halkin acisini paylasmak, yaralari sarmak yapilacak ilk is.

Bir sonraki adim mutlaka ve mutlaka, bir daha böyle bir felaketin yasanmamasi için insanlarin sebeb oldugu kusurlara karsi çok radikal tedbirler almak olmaliydi. Nasil bir sey? Türkiye’de bir daha ayni sebeplerle maden ocagi felaketi yasanmamasi için gerekli her sey. Sadece maden ocaklarinda degil, tersanelerde, fabrikalarda, dükkânlarda, hatta bürolarda is kazasi riskini en aza indirecek bütün tedbirlerden bahsediyorum. Iste musibet geldi basimiza; nasihat çikarmayacak miyiz? Eger bir hükûmet, halkina biraz antipatik görünmeyi göze alabilse degil isyeri kazalarini, trafik kayiplarini bile asgariye indirebilir pekâlâ. Mâliyet artacakmis, artar; istihdam daralirmis, baska türlü istihdam genisletilebilir. Bazilari homurdanirmis; herkesi her zaman memnun edemezsiniz. Bazen bile bile oy kaybini göze almak gerekir ve ancak o noktadan sonra ‘fitrat faktörü’ devreye girer.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakani Aysenur Islam, Soma’da hayatini kaybedenlerin sivil sehit sayilmasi için hükûmet olarak çalistiklarini belirtince gazeteciler, sehitligin hangi kanuna göre tarif edilecegini sormus, ‘Su acil ortamda düsündügümüz bir sey degil. Su andaki yasalarin kullandigi kelimeleri ve terimleri kullanarak bir düzenleme yapacagiz. Bunun hiçbir önemi yok.’ demis Sayin Bakan. Hiçbir itirazim yok, çünkü verilmesi düsünülen sadece bir unvan degil, ayni zamanda geride kalanlara taninacak önemli özlük haklaridir. Dul ve yetimlerimize feda olsun; fakat burada yapilmasi gerekenin küçük bir kismindan bahsediliyor, asil yapilmasi gereken isyerlerinde kaza istatistiklerini AB’de kabul edilebilir seviyeye indirmek için acil ve sert tedbirler almaktir: Madenci evlerine bir daha sehit cenazesi gelmemesi için…

‘Süpheliler yargida, dul ve yetimlere gereken yardim yapilacak; daha ne istiyorsun’ diyenler çikar mi bu kadar izahattan sonra? Çikar, burasi Türkiye çünkü. ‘Yedirmeyiz’ edebiyatiyla halka adam gibi kamu hizmeti vermesi gereken beceriksizlerin, yine halk tarafindan himâye görüp anlayisla karsilandigi, alkislandigi ve merhamete ugradigi bir ülke. Haklarindaki kesinlesmis mahkeme kararina ragmen hukuki statüleri hâlâ belirsiz ‘Zanli’larin islerine devam edebildigi, yerde yatan adama iki tekme savurdugu için tabibden 7 gün is göremez raporu alarak ertesi gün arslanlar gibi isine devam edenlerin kahraman sayildigi bir ülke…

Yedirmeyiniz; ilerde lâzim olur!

Bazen ümidimi kaybediyor, siyasi zitlasmalar yüzünden ortak aklimizin gelismesinin sekteye ugradigini düsünüyorum. Iste, 18. yüzyilda Ingiltere dünyanin en büyük madenci ülkesiydi. C. Dickens, verimli damarlari isletmek için daha derinlere inmek gerektigi için, küçüklüklerinden ötürü 10-15 yasindaki erkek çocuklardan birkaç neslin nasil hoyratça harcandigini anlatir romanlarinda. ‘Garson boy’ bedenlerin sigabildigi derin ve karanlik dehlizlere, siradan bir isçi girememektedir çünkü. Vahsi kapitalizmin fukara siniflar üzerindeki suurlu katliâminin izlerini romanlarin arka planinda okursunuz. Ingilizler, gariban evlatlarini pirasa gibi dogradiktan sonraki asirda is hayatini ve güvenligini insani seviyeye çikaran tedbirler aldilar. Ümidim su: Bati tarihini okuyarak, önemli yanlisliklardan kurtulabilir, onlardan çok daha az maliyetle problemlerimizi çözebiliriz. Ümitsizligim surada: Hayir, baskalarinin tecrübelerinden yararlanmak yerine, o hatalari birer birer isleyip agir bedeller ödeyerek mesafe aliyoruz. Bu noktada fitrat bahanesine siginilmasi, ümitsizligi koyulastiriyor.

Pekâlâ önlenebilir felaketlerin izdiraplarini ‘din dili’nin müsfik ve sicak atkisina sarip sarmalayarak yatistirmaya kalkisanlari affedemiyorum.

Ve iste tam bu noktada devlet adamlarinin ‘din’le bu kadar samimi ve sarmasdolas bir dile sarilmasini kabul edemiyorum. Devlet, halkin inancina saygili olmaktan baska hiçbir sinyal vermemeli. ‘Devlet dini’, siyaset tarihinin en berbat, en can acitici icadi.

——————————————

Zaman-21 Mayis

A. Turan Alkan

Back to top button