Ben de Insani ve vicdani degerleri ayaklar altina aliyorum
Eminim, daha birçok kisi, TC Basbakani Erdogan’in 03 Ocak günü partisinin grup toplantisinda yaptigi konusmayi izleyince benim gibi düsünmüs, ‘Erdogan’in Demirel’den, Çiller ve Baykal’dan farki kaldi mi’ diye sormustur.
Gerçi emareleri çok önceden belirmisti ama, ustalik dönemi Erdogan’i, tam bir devlet adami oldugunu bu konusmasiyla tescil etti.
Varoslardan merkeze kayma ve kaydikça da devletlûlasma sürecini tamamlayan AK Parti lideri, gögsünü daha düne kadar kendisine karsi darbe hazirliklari yapan sisteme siper etmis. Cansiparene devleti savunuyor, dili ve söylemlerini giderek askerilestiriyor.
Basbakan, Qibalan (Uludere) katliamina iliskin olarak devleti isaret edenleri, basta ‘devlet halkini bombaladi’ diye manset atan Taraf gazetesini ve bir kisim yazarini insani ve vicdani degerleri ayaklar altina almakla suçluyor, ‘devlet bilerek halkini bombalamaz’ diyerek resmi söylemi tekrarliyor. Öncellerinin, tüm resmi ideoloji bagimlilarin çigneye çigneye çürüttükleri sakizi çignemekte herhangi bir beis görmüyor.
Ben de insani ve vicdani degerleri ayaklari ayaklar altina alarak, ‘Türk savas uçaklari bu insanlari Kürd olduklari için ve bilerek bombalandi, katliam yapti’ diyorum.
Çünkü TC devletinin, ta basindan itibaren Kürdistan özgürlük hareketinin bastirilmasi için her türlü askeri yola basvurdugunu, bu amaçla Türk savas uçaklarinin da Güney-Kuzey ayrimi yapmadan Kürdistan cografyasini, köy ve mezralari, orman ve vadileri bombaladiklarini, ayrim yapmadan binlerce Kürdü katlettiklerini biliyorum.
Erdogan’in ‘bizim dönemimizde bu tür seyler olmaz’ demesi ise lafu güzaftan, demagoji, kan ve gözyasi üzerine kurulu TC devletini temize çikartmaktan öte birsey degildir.
Çünkü Erdogan konusmasinin devaminda ‘teröristleri magalarda, daglarda bulup etkisiz hale getirmeye devam edecegiz’ diyerek askeri operasyonlarin sürdürülecegini, diger bir degisle siddette israr edilecegini ilan ediyor.
Devleti ve AK Parti hükümetini sanatiyla, kalemi ve firçasiyla elestiren ressami, sairi, yazari ‘terörist’ olarak görüp derdest edilmesini isteyen Içisleri Bakani I. Naim Sahin’e ‘marangozluk hatasi’ diyerek, O’nu kendisi atayan Erdogan’in zihniyetinden ayirarak ‘günah keçisi’ haline getirmeyelim, kendisine haksizlik yapmayalim.
Son grup toplantisinda yaptigi konusmanin da gösterdigi gibi, I. Naim Sahin, ustalik dönemi Erdogan’in bilinçli tercihidir.
Kürd sorununun çözümünde siddet dilini daha bir öne çikaran Erdogan tencere ise, I. Naim sahin de kapagidir.
Erdogan, adi geçen konusmasinda ‘Uludere’de öldürülenler Kürd olduklari için öldürüldüler’ diyenleri ‘etnik politika’ yapmakla suçluyorlar, kendilerinin olaya insan odakli olarak baktiklarini söylüyor. Söylüyor ama insan odakli bakisin gereklerini yerine getirerek özür dilemekten cin görmüs gibi kaçiniyor, üzüntülerini belirtmekle yetiniyor.
Ve böylece kendisini yalanlayarak devlet odakli baktigini itiraf ediyor. Çünkü O’na göre devlet halkini bombalamaz ve hele bu AK Parti hükümeti döneminde hiç olmaz!…
TC Basbakani’ni, demagoji sanatini, tüm inceliklerini kullanarak uyguladigi için tebrik etmek gerekir.
Evet sayin Basbakan, onlar sizin de hatirladiginiz gibi insandilar, ama ayni zamanda Kürd idiler. Ve Kürd olduklari için, Kürd sorununun siddet yolu ile çözülmesinde israr eden bir politikanin sonucu olarak, ince elenip sik dokunmayan bir askeri operasyonda katledildiler.
‘Daha sonra anlasildi ki, öldürülenler kaçakçiymislar’ demeniz ise, Kürdlere iliskin bilincinizin altina yerlesmis ‘milli görüsü’ ele veriyor, Sayin Basbakan.
Öldürülenlerin ‘kaçakçi olmasi’, teröristlerin kaçakçi kiligina girme’ olasiligina dair söyleminiz, cansiparene savundugunuz devletinizin, komuta kademesine tesekkür ettiginiz ordunuzun suçunu hafifletmez. Sadece TC devletinin Kürd özgürlük hareketini bastirmak için tüm insani degerleri ayaklar altina aldigini, hiç bir ayrim gözetmeden katliam yapmaktan geri durmadigini gösterir.
Sayin Basbakan, ben de ‘etnik politika’ yaparak öldürülenler ayni zamanda Kürd olduklari için katledildiler’ diyorum.
Ve siz, kamuoyuna, Türkiye’nin bir baska yöresinde de kaçakçilarin ‘terörist zannedilerek’ uçaklarla vurulduklarina dair örnek gösterene kadar ben ve benim gibiler ‘etnik politika’ yapmaya, Qibalan’da öldürülenler Kürd olduklari için öldürüldüler’ demeye devam edecegiz.
Ben ayni zamanda, PKK ve Imrali’ya endeksli politika yürüttükleri, Öcalan’in sagligi ve özgürlügünü Kürdlerin legal ve siyasi mücadelesinden, hak ve özgürlügünden daha fazla önemsedikleri için elestirdigim BDP’nin Esbaskani Demirtas, ulusal, bölgesel ve uluslararasi sartlarin yanlis ve hamasi tahlili ve gözü kapali AK Parti düsmanligi üzerine kurduklari ‘devrimci halk savasi stretejisi’ ile Kürd ulusal kurtulus mücadelesine ‘muazzam’ zararlar veren, baslamis olan diyalogu yerle bir ederek siddet sarmalinin derinlesmesine katki sunan PKK yöneticileri gibi düsünüyor, Basbakan’in degimi ile ‘densizlik’ yapiyor ve ‘Türkiye bölünmüstür’ diyorum.
Çünkü Türkiye gerçekten bölünmüstür ve bu bölümne Qibalan katliami ile de ortaya çikmamistir.
Esitligin olmadigi yerde bölünmenin olmasi esyanin tabiati geregidir.
Kürdler ile Türklerin esit oldugu yalani ise, bugün kargalari bile güldürmüyor artik.
Baskalarini bilmem ama, biz, Kürdler esit haklara kavusuncaya kadar, analarinin ak sütü kadar helal olan ulusal demokratik haklarini hiç bir kayit ve sarta bagli olmadan, özgürce kullanana kadar bu söylemde israrli olacak, ‘bölücülük’ yapmaya devam edecegiz.
TC Basbakani Erdogan da tüm öteki devletlûlar gibi muhalif basina temammül etmiyor.
Bir müddet önce televizyon ve gazete patronlarini toplayarak onlardan ‘milli durus’ göstermelerini, asker ve polisin moralini bozacak yayin yapmamalarini isteyen Erdogan, kendisini elestiren, Qibalan saldirisinda devleti sorumlu tutan Taraf gazetesi ile yazari Mehmet Baransu’yu açikca hedef göstermekten geri kalmiyor.
Böyle yapmakla Erdogan ayni zamanda vefasiz biri oldugunu gösteriyor.
Çikarlari için, devletini savunmak adina sampiyonlugunu yaptigi ahde vefa, yigidin hakkkini yememe, hakki olana hakkini teslim etme gibi degerleri ayaklar altina almaktan çekinmiyor.
Her türlü tehdit ve santaji gögüsleyerek Ergenekon basta olmak üzere AK Parti hikümetine yönelik askeri cenahtan gelen saldiri ve darbe planlarinin desifre eden, AK Parti ve liderinin de daha rahat nefes almalarina yol açan demokrasinin yerlestirilmesi ve askeri vesayet rejiminin geriletilmesinde önemli röl oynayan Taraf gazetesi ve basta Mehmet baransu olmak üzere yazarlarini hedef gösteriyor.
Böyle yapmakla Taraf gazetesi ve yazarlarina gelecek her türlü saldirinin tek sorumlusu oldugunu simdiden ilan ediyor.
Ben bir çok kereler AK Parti Hükümeti ve liderinin Kürd sorununun çözümü ve demokrasi ve degisim sürecinde mehteran yürüyüsü gibi iki ileri bir geri gittigini söyledim, yazdim.
Basbakan’in son grup toplantisinda dile getirdikleri ve bazi bakanlarin daha önce söyledikleri, Basbakan Yardimcisi Arinç’in dile getirdigi ve umut verici açiklamalarini yerle bir etmekle kalmadi, AK Parti hükümetinin bundan böyle bir ileri iki geri adim atarak yürüyüsünü sürdürecegine dair ciddi ipuçlari verdiler.
Öyle anlasiliyor ki AK Parti’den daha ilerici ve degisim yanlisi bir alternatif olusana kadar da mehteran yürüyüsü devam edecek.
Mehteran yürüyüsüne seyirci kalmamak, elestirmekle yetinmeyip ciddi bir alternatif haline gelmek için çaba sarfetmek bugün her zamandan daha elzem bir hale gelmistir.
Ama öncelikle Basbakan’in saldirip hedef gösterdigi Taraf gazetesinin yaninda olmak, Taraf’tan yana taraf olmak…
03 Ocak 2011
Mesud Tek