“Ben Yaptim Oldu” Rejimi

Tayyip Erdogan’in davranis biçimine bir perspektif içinden baktiginizda, içgüdülerine uyan, baska kimseye de uymayan bir kisilik görüyorsunuz. Dolayisiyla uzak, yakin, dost, düsman demeden, herkesi kirarak, gücendirerek yürüyor. Bir seyi tutturan çocuklar olur; o tutturdugu seyi ille de ister; onun disinda hiçbir seyi de gözü görmez. Cumhurbaskani’nin birçok davranisi ya da sözü böyle birini akla getiriyor: Bunlara bakarak, kural bilmeyen ve tanimayan, ‘diplomatik takt’ denen seyden habersiz bir kisi oldugunu düsünebilirsiniz. Su son ‘olay’, ‘Anayasa Mahkemesi kararina uymuyorum, saygi da duymuyorum’ jesti bunun en çarpici örneklerinden biri oldu. Herhangi bir ülkede bir Cumhurbaskani’nin Anayasa Mahkemesi gibi bir kurumun karari hakkinda böyle konusmasi kimsenin havsalasinin alacagi bir sey degil.
Ama Tayyip Erdogan ‘tutacagi tutmus’ demekle açiklanamayacak yapida bir kisi. Böyle bir davranisi, evet, kimsenin havsalasi almaz ama Erdogan hep böyle yapiyor, böyle konusuyor. Dolayisiyla o günkü konu neyse, havsalamiza girmis oluyor. Türkiye’nin su günkü özel konjonktüründe ‘havsala’miza giren sey, bir süre sonra pratik hayatimiza da giriyor. Çünkü Erdogan tarzinin baslica özelligi, kural tanimazligi. Kural tanimayan bir Cumhurbaskani’nin karsisinda kural tanimakla yükümlü bir muhalefet var. O muhalefet, sürekli, Cumhurbaskani’na, ‘Bu sözünüz, bu davranisiniz su su su kurallara aykiri’ diyerek uyarida bulunuyor. Cevap: ‘Ben zaten su su su kurallari da tanimiyorum.’
Bu, ‘tutturan çocuk’ tavri degil. Erdogan su su su kurallari tanimayi reddediyor, çünkü yerlestirmek istedigi kendi kurallari var. Yani bu basit bir ‘reddiye’ degil, bir baska düzen kurmak üzere uygulanan bir taktik.
O baska düzen, görüldügü kadariyla, çok karmasik, çok çetrefil bir sey degil. Tersine, oldukça basit. Tek bir temel kurala dayaniyor: ‘Benim dedigim olur.’
Bu durumda, Tayyip Erdogan gibi biriyle, ‘Kuvvetler Ayriligi’ ilkesinin önemi ve yarari üstüne bir sohbete girebilir misiniz?
Bunu her firsatta ortaya koyuyordu; bir saklisi gizlisi yoktu. ‘Mevzuat Amca’yi bir kenara koydugundan söz ediyor ve bununla övünüyordu. Türkiye gibi, bürokratizmin gerçekten hayati bogacak yetkilerle donanmis oldugu bir toplumda mevzuatin akildisi, yasakçi, su bu oldugundan sikâyetçi olursunuz, degistirmek için halktan destek istersiniz, bunlara bir diyecek yok. Ama bir yönetici kalkip ‘geçmis zaman’ fiil kipi kullanarak ‘Ben bile isteye mevzuati çignedim’ diyorsa, bu baska bir seydir. Ayni kisi memleketin kaymakamlarini toplayip ‘mevzuat, kural dinlemeyin’ diyorsa, bambaska bir seydir.
‘Benim dedigim olur’ düsturunun bir adim ilerisi ‘Ben yaptim oldu’dur. Biz henüz, ‘Benim dedigim olur’ düzeninin anayasasini (yani, ‘Türk tipi baskanlik sistemi’) yapamadik. Yapilabilecek mi öyle bir anayasa, henüz kesin bir sey görünmüyor. Ama genel üslûba uygun biçimde, yasasi, anayasasi olmadan, ‘Ben yaptim oldu’ asamasina geçtik bile. Orada yasamaya basladik. Erdogan yapiyor ve oluyor. Arada bu Anayasa Mahkemesi karari gibi olaylar olabiliyor. O zaman Tayyip Erdogan çok kiziyor ve bu ‘ayakbaglari’ hakkinda daha açikça halisane duygularini dile getiriyor.
Bu davranislari, ‘Türk tipi’ filan gibi yuvarlak laflarin ardinda ne tür bir ‘sosyo-politik’ düzen yattigini gösteriyor; ama zaten o düzen kurulmus gibi davranmaktan da geri durmuyor.
‘Benim dedigim olur’ asamasinin yasal zeminini hazirlamadan öyle davranmaya basladigi gibi, ‘Ben yaptim oldu’ asamasina da geçti. Onun bir adim ilerisi de ‘Var mi bana yan bakan?’ asamasi. Ne dersiniz? Oraya da çoktan geçmedi mi?
————————————————–
Taraf-1 Mart
Murat Belge