Bir Nabi Yagci özeti
Direkt Nabi Yagci’dan söz etmek istiyorum. Son yazilarinda çizdigi rotayi madde madde aktaracagim. Ancak sonra, ayrintili elestirisine girecegim. Bazi yerlerde, görüslerini kisaca özetleyip italikledim. Bazen de tirnak içinde ve gene italiklerle alintiladim. Dolayisiyla geriye kalan bütün düz puntolar, ya yayin tarihleri ve basliklar, ya da benim ilk reaksiyonlarim, ara-yorumlarim.
Ne diyor, sonuçta ? Bastan söyleyeyim. Fazla sosyalizm tartismasi istemiyor. Fazla Sol elestirisi istemiyor. ‘Kürtlere’ (yani radikal Kürt hareketine) de fazla elestiri istemiyor. Bütün bunlar yersiz, zamansiz. Kendini her türlü siddete karsitlik temelinde tanimlamis bir sol da istemiyor. Bu, sadece zamansiz degil; prensip olarak yanlis. Otoriterlesme dönemine girmisiz. Dönemin görevi ‘Kürtleri’ yalniz birakmamak. ‘Kürtler’ kendilerini ne kadar yalniz hissederlerse o kadar savasçi bir yola sürüklenecekler. Yalniz hissetmezlerse, o kadar hatâlarindan kurtulmaya ve daha iyi bir yola girmeye yatkin olacaklar.
Bu tahlilin içinde neredeyse tek bir dogru önerme yok. Hepsi, son derece siradan, eski tarz bir ‘sol’ refleksin ürünü. Önce, gerçekten bunu mu diyor ? Ya da, tam nasil diyor ? Tek tek ele alalim.
(a) 12 Eylül cuntasina karsi düzenlenen iddianame, darbeye gidiste bizzat devletin kargasayi nasil tirmandirdigini ortaya koyuyor (19 Ocak ’12 : ‘Türkiye’nin vicdani kaniyor’). (b) Basli basina bu nedenle, bir de sola kusur bulmamak lâzim (19 Ocak). (c) Zaten bugün Türkiye’de yasanan en önemli olay [AKP’nin] ‘otoriterlesme'[si] ve ‘KCK operasyonlari’ (19 Ocak). (d) Hele böyle bir momentte, habire sola yüklenmek anlamsiz (19 Ocak).
Ilk reaksiyonum : devletin oynamis oldugu rol, Solun sorumlulugunu kaldirir, tartisilmasi ihtiyacini yok eder mi ?
(e) 12 Eylüle giden yolda sol siddet yanlisi oldugu için elestirilemez.
Evet, böyle diyor ve bu nokta fevkalâde kritik oldugu için aynen aktaracagim : ‘Sol sanki siddet yöntemleri kullaniyor, neredeyse daga çikiyordu da 12 Eylül’e gerekçe hazirladi. (…) Avrupa’da bile ‘silahli devrim’ diyen son derece marjinal fikirler vardir, buradan kalkarak Avrupa solu herhalde siddet yanlisi gösterilemez. 12 Eylül öncesi solun durumu bundan çok farkli degildi. Silahli çatismalarin, solun siddet yanlisi olmasindan degil büyük bir kiskirtmadan kaynaklandigi ortadayken solu siddet baglaminda elestirmek haksizlik oldugu kadar tarihi gerçeklere de terstir.’ (19 Ocak)
Ilk ve son derece kisitli reaksiyonum : Türkiye solunda siddet yanliliginin, Avrupa solundaki kadar marjinal oldugu dogru mudur acaba ? Hele 12 Eylül öncesi için durum böyle tarif edilebilir mi ? Ya bugün için ? Üstelik, siddet yanliliginin içine siddeti mazur görmeyi de alirsak ? Nabi Yagci’yla devam edelim :
(f) ‘Sol, her tür siddete karsiyim diyemiyor’ ifadesi [beni kastediyor ‘HB] bir ‘genelleme ve tekerleme’dir. (g) Dogru degildir. (h) Ama ‘daha kötüsü siddetin kaynagini ört’mesidir. (i) ‘Zararli bir ütüleyici genelleme’dir. (19 Ocak)
Ilk reaksiyonum : Demek ki tesbitim bal gibi dogru. Nabi Yagci, ‘siddetin kaynagini örtmemek’ ugruna, Solun ‘her türlü siddete karsiyim’ demesini istemiyor. ‘Ütüleyici’lik yerine ‘genelleme’mekten, farkli siddetler için özel tavirlar almaktan yana. Öte yandan, Solun her türlü siddete karsi çikamadigi tesbitine de karsi (‘dogru degil’ dedigine göre). Iyimser bir yorumla, aradaki çeliskiyi görmüyor olmali.
(j) ‘Bana önce Kürtlerin (Ermenilerin) bu devlete güvenmeleri için ikna edici tek bir sebep söyleyin, gerisini sonra konusalim.’ (19 Ocak)
Ilk reaksiyonum : Bu cümle, biraz önce aktardigim f-g-h-i önermelerinin kesintisiz devaminda yer aliyor. Dolayisiyla söyle bir anlam çikiyor : Nabi Yagci’nin istedigi ‘tek bir sebep’i gösterebilsek, her türlü siddete karsi çikmakta hakli olacagiz. Gösteremiyorsak, devlete güvenmemekte hakli olanlarin siddeti de hakli oluyor ?! Öyle mi, degil mi ? Yaniliyor muyum ? Yanilmiyorsam, burada bizatihî magduriyet, ‘hakli siddet’i temellendirmeye yetmis olmuyor mu ?
(k) PKK ne yapacak ? ‘Agir operasyon yemis, bir çevirme harekâtiyla kiskaca alinmak istenen bir hareketin sogukkanli olabilmesi ancak yalnizlik, terk edilmislik duygusuna kapilmamasiyla mümkün olabilir.’ (26 Ocak : ‘Kaygili bekleyis’)
Ilk reaksiyonum : Hayir, hiç de öyle degil. Bir kere, ciddî bir iddiasi olan siyasî hareketler pekâlâ hep sogukkanli olabilir ve olmalidir da. Ikincisi, PKK’nin zaten her kanaldan ilân ettigi ‘devrimci halk savasi’ni daha da yükseltme kararinin, ‘sogukkanli olamama’ gibi bir ruh haline indirgenmesi olanaksiz. Üçüncüsü, ne biliyorsunuz, tam tersi de olabilir, yani kendini yalniz hissetmedigi için daha fazla savasma azmine de sürüklenebilir.
(l) Dolayisiyla yaklasan tehlike karsisinda tek yapabilecegimiz, ‘özellikle bugünlerde, Kürtleri yalnizlik duygusuna iten yorumlardan sakinmak ve … yapabildigimiz ölçüde yalniz olmadiklarini gösterebilmektir.’ (26 Ocak)
Ilk reaksiyonum : Varilan sonuç, aynen 12 Haziran seçimlerinde oldugu gibi, ‘Kürtler’ (yani Kürt hareketi) ne kadar desteklenirse barisa o kadar yaklasacagimiz oluyor.
Nabi Yagci’nin daha önce de meselâ sosyalizm tartismasini ‘zamansiz’ buldugunu; PKK Orhan Miroglu’nu tehdit ettiginde Taraf’in ‘Utan PKK’ manseti atmasi üzerine hem Ahmet Altan, hem Orhan Miroglu ile bu yüzden tartistigini; siddete el vermeme tavrim yüzünden bana da ‘steril demokrat’ dedigini ayrica hatirlatayim. Buradan, bütün bu tahlil ve söylemin daha köklü bir elestirisine geçmek tasavvurundayim.
(Son not : Bu satirlari, Kemal Burkay’in dün, yani 3 Subat’ta HerTaraf’ta çikan yazisini görmeden yazdim. Nabi Yagci’nin aslî gönül ve vicdan borcu kime (olmali) ”Kürt hareketi’ne mi, Burkay gibi PKK’nin baski altinda tuttugu bagimsiz aydin ve demokratlara mi ? Bunu da ayrica soracagim.)
——————————————————
Taraf- 4 Subat
Halil Berktay