Haber

Bir ögretmenin anilari

Iranli Kürt yönetmen Bahman Ghobadi bir röportajinda ‘Hangi Kürdü kamera karsisina geçirirseniz Trajikomik bir film çikar hayatindan’ demisti. Tam da bu söyleme denk gelen renkli bir kisilik olarak yanibasimizda duruyor Hüseyin Göçer diger bir ismiyle Hüseyin Hoca. Hüseyin Hoca Türk Militarist rejiminin her türlü baski ve zorluklarini iliklerine kadar yasamis fakat hiçbir zaman boyun egmemis militan bir kisilik.
Kisa bir süre önce anilarini kaleme almis ve okuyucuyla paylasmis Hüseyin Hoca. Isviçre’nin karli sogugunda Veng yayinlari arasinda çikan kitabi üzerine yaptigimiz sicak ve samimi bir ortamda geçen röportajini okuyucularimizin ilgisine sunuyoruz.<{i>
Ayse Ceren Inal

Röportajimiza klasiklesen bir soru olarak kendinizi tanitirmisiniz diye baslarsak kendinizi nasil tanitirsiniz? Diger bir deyisle Hüseyin Göçer kimdir?
Sorunuza sonundan baslayacak olursam, Hüseyin Göcer 1945 dogumlu . Adiyaman Merkez köyünün Balaban köyünde dogdum. Ilkögretimi Adiyman Karicik köyünde okudum. Orta okulu Adiyaman merkezinde bitirdim. Lise dengi olan Yapi Sanat Enstütüsünü ise Adana’da 1967-68 de bitirdim. 1971 yilinda Malatya Akcadag Ögretmen okulunu bitirdim.

Kisa bir süre önce kitabiniz ‘Hocanin Anilari’ ismiyle yayinlandi. Hoca önisminiz nereden geliyor?

Hoca’nin Anilari ismi ile yayinlanan kitabimin adinin nedeni Ögretmen olmamdan kaynaklanmaktadir.Çevrem bügüne kadar ismimden ziyade Hoca lakabi ile beni andi. Bizde Kitabin ismini ‘Hoca’nin Anilari’ olarak uygun gördük.

Siyasetle ne zaman ve nasil tanistiniz?

Siyasetle iliskim 1974-75 tarihlerinde gelisti. Ülkede toplumsal çeliskilerin ayyuka çikmasi ile toplumsal muhalafetin yogunlastigi dönemde , siyasetle iliskim hiz kazandi. O tarihte Adiyaman’da Emegin Birligi Hareketi ile iliskilerim oldu. Bu iliskilerim TKEP ile devam etti ve bugünde tümüyle legal zeminde faliyet yürüten Sosyalist Gelecek Parti Hareketi ile iliskilerim devam etmektedir.

Bir yandan resmi ideolojiye karsi mücadele yürütürken diger bir yandan ise resmi ideolojinin kurumlarinin içinde Ögretmelik yaparak yer aldiniz. Bu durum sizin Ögretmenlik döneminizde bir sorun teskil ediyo rmuydu?

Resmi ideolojiye karsi oldugumuz için ögretmenlik dönemim oldukça sorunlu geçti. Sürgünler ve açiga alinlamalarla karsilastim. Toplam 14 yil Ögretmenlik yasamim boyunca defalarca gözaltina alindim. Kovusturmalara tabi tutuldum. 12 Eylül 1980 den heman sonrada Adiymandan Mersin’in Silifke ilçesine sürgün edildim. Daha sonra ise Ögretmenlik dahil kamu hizmetlerinden men edildim.

Cezaevi döneminizi anlatirmisiniz? Ne zaman yakalandiniz, kaç yil yattiniz, içerde ne tür zorluklarla ve iskencelerle karsi karsiya kaldiniz?

Ilk olarak 1980 de cezaevine girdim ve 9 ay tutuklu kaldiktan sonra tahliye oldum. 14 Mayis 1983 de ise ikinci defa gözaltina alindim 14 Mayis 1991 de ise tahliye oldum yani ikici tutuklanmam 8.5 yil araliksiz devam etti. Cezaevi sürecinde yasadiklarim genel anlamda her siyasi tutuklunun yasadiklarindan çok farkli degildi. O dönemde cezaevlerindeki uygulamalar bir siyasi polis karakolundan farkli degildi. Insanlik disi tüm uygulamalarla karsilastim. Tek tip elbiselerin dayatilmasi, saç kesimi, koridorlarda soba ve kalaslarla kaba dayak vb.

Cezaevi sürecinden sonra yani gördügünüz iskencelerden sonra siyasete bakis açiniz degisti mi?

Siyasete bakis açim asla degismedi. Korku ve sindirme ile karsilasacagimizi, iskence ve hapis ile karsilasacagimizi bildigim için siyasete bakisim degismedi. Sadece acemiliklerin, toyluklarin yogunlugundan kurtulmanin ve daha çok ihtiyatli davranmanin gerekliligine inandim.

Siyasetle iç içe oldugunuzu düsünürsek, bir baba olarak çocuklarinizin siyasi yasamlarina yönelik kendinizden birseyler verdiginizi düsünüyor musunuz?

Toplumumuzda, Çekirdek ailenin sosyo-kültürel yapisi aile bireyleri üzerinde etkileyici oluyor. Kuskusuz kisinin kendi kisilik sorunu önemlidir ama eger çocukta normal diyebilecegimiz bir gelisim varsa, babadan ve anneden etkilenmelerin olmasi dogaldir. Benimde cocuklarima siyasi yasamimdan olumlu bir seyler biraktigimi ve kimi etkilenmelerin oldugunu düsünüyorum.

Kürt sorununa bakis açiniz nedir?

Siyasi kisiligimin olusmasindan bu yana Kürt halkinin kendi kaderininin kendisi tayin etmelidir ilkesini savununlardan biriyim. Dünyadaki gelismeleri ve konjuktürel durumuda gözönünde bulundurularak politika yapilmasina inaniyorum. Kürt halki dünya daki bir çok ülkeden daha fazla nufüsa sahip olmasina ragmen halen belli bir statüsü olmayan bir halk konumunda. Kürtlerinde bölgedeki diger uluslar kadar haklari vardir. Bundan dolayi da diger uluslar kadar özgürlüklerini kullanabilmelidir. Bu bir lütuf veya verilmesi gereken bir haktan ziyade olmasi gereken bir haktir.

Günümüzde çok dilli, çok uluslu nice devletler var ve hiçbiride bu renklilikten ve mozaikten dolayi da bölünmüs degil. Türkiye’de günümüzde bölünme bir paranoya ya dönüsmüs durumda.
Kürt sorununun çözümüne yönelik ne gibi önerileriniz var?

Yukarida da belirtigim gibi dünyadaki gelismeleri ve könjektürel durumlari göz önüne aldigimizda salt belirlenmis yöntemlerle çözümlenemeyecegini görmek gerekir. Gerek Türkiye ve gereksede bölge devletleri siddet ve yok etme politikalari ile bu sorunun bitmeyecegini sanirim anlamis durumdalar. Günümüzde Kürtlere artik dag Türkleri veya kart kurt denmiyor ama çözüm konusunda da halen çok somut adim atilmiyor. Sorununun çözümünü hizlandirma noktasinda Kürt ve türk halkinin ilerici kesimleri güçlerini birlestirmelidir. Deyim yerindeyse ikinci bir TIP (Türkiye Isçi Partisi) versiyonu olusmalidir. Kürtler ve Türkler ayri örgütlemek isterlerse ve örgütlülüklerini yine isterlerse koruyabilmelidir ama böylesi ortak bir çati örgütü ile güçlerin birlestirilmesi ciddi bir güç yaratacagi inancindayim.

Türkiye’nin son dönemde gelistirdigi ve ‘Demokratik Açilim’ adini verdigi proje neticesinde, sürgünde yasayan Kürt aydinlarinin ülkeye dönüslerine önayak oldu. Örnegin Kemal Burkay 31 yil aradan sonra yurda döndü. Türkiye’deki bu gelismeleri nasil degerlendiriyorsunuz?

‘Demokratik Açilim’ olgusu tümden Tu ka ka olarak görmemek gerekiyordu. Çünkü olumlu yakasimlar vardi. Fakat halen sahinler kesiminin yani perde arkasi güçlerin devreden çikartilmadigini görmüs olduk. Yani Demokratik Açilim isleyisinin girisimlerine hepimiz sahit olduk. Samimi bir girisim olduguna inanmistik. Çünkü sinirda mahkeme heyetinin kurulmasi bile bir samimiyetin isaretiydi. Ama görünmeyen güç , derin iliskiler daha baskin gelince mevcut hükümette baskiya dayanamadi veçark etmek zorunda kaldi. Ve nihayetinde yasanan gelismelere sahit olduk; pervazsizlasan devlet, toplu gözaltilar, tutuklanmalar…
Kemal Burkay gibi aydinlarin bu açilima umutla bakmasi, ondan hareketle yurda dönmelerine vesile olmustur. Kanimca Kemal Burkay’in yurda dönüs tarihi çok talihsiz bir zamanlamaya denk geldigini düsünüyorum. Kaos ortaminda Kemal Burkay gibi insanlarin düsünceleri yeterince yansitilmamis, veya Kürtleri karsi karsiya getirecek biçimi ile kamuoyuna yansitilmistir. O nedenle gelis tarihi olumsuzluklarin gölgesinde kalmistir diyebilirim.

Genel olarak toparlayacak olursak okuyucularimiza, özellikle de yeni nesillere ne gibi mesajlar vermek istersiniz?

Genel olarak yeni nesile ve okucuyulariniza önerim; 21. Yy. Bilimin ve Teknigin de nimetlerinde de faydalanarak, kisilerden ziyade, kollektif üretimi ve bu üretimden çikan görüsleri hayata uyarmalari icin ugras içerisinde olmalidirlar. Özellikle sol, sosyalist yapilanmalarin salt Ortadogunun Lider ve Kültüne ve gelenekçi anlayislarin devamcisi degil modern yasamin birey ve toplumsal bagin iliskilerini ve önceliklerini iyi seçip ona göre sekillenmelerini, yasamin tüm özelliklerini içsellestirmelerini, teshis ve tanilarini ona göre yapmalari gerektigini düsünüyorum. Ayrica önyargilardan siyrilmalarini ve saglikli bir yasam ve umutlu bir gelecek diliyorum.

Dengê Kurdistan

Back to top button