Makale

Bülent Arinç meselesi…

Bülent Arinç’in yaptigi açiklamalar ne anlama geliyor? Bundan sonra neler olur?

Bu sorulara cevap aramadan önce bir konuya deginmek istiyorum.

Arinç’in konusmasina, muhalif cenahtan gösterilen tepkilerde ciddi sorun var.

Sadece Bülent Arinç degil, iktidar çevresinden gidisati elestirenlere karsi da benzer bir yaklasim sorunu var. Biliyorum, hepimiz çok öfkeliyiz.

Ülkeyi felakete sürükleyen bunca yanlisa, bunca hataya sessiz kalmalarini, ortak olmalarini kabullenemiyoruz.

En küçük bir özür dilemeden veyahut özelestiride bulunmadan, olup bitenlerde hiç bir sorumluluklari yokmus gibi konusmalari herkesi rahatsiz ediyor.

Fakat yine de bu tür çikislari bütünüyle degersizlestiremeyiz, yok sayamayiz. AK Parti içinden birileri konustugunda elbette ‘Geç olmadi mi?’ türü sitemlerde bulunabiliriz.

Fakat tümden yok saymak, degersizlestirmek, istiskal etmek olacak sey degil. Bir taraftan ‘AK Parti’den birileri gidisati görsün, seslerini yükseltsinler’ çagrilari yapiyoruz. Diger taraftan da sesini yükseltenleri, yanlislara vurgu yapanlari yerin dibine batiriyoruz.

Bu sekilde bir yere varamayiz.

Tamam ‘Göklere çikaralim’ demiyorum. ‘Umudu bütünüyle onlara baglayalim’ demiyorum. ‘Hatadan döndü’ diye ‘Kutsayalim, bas taci edelim’ demiyorum.

Ama söylenen sözleri ya da söyleyeni degersizlestirmek, asagilamak, ‘Yiyin birbirinizi’ diyerek çocukça yaklasimlarda bulunmak olacak sey degil.

Geçmis hatalari her daim gündemde tutarak bir yere varamayiz

Böyle yaparsak o partiden bir baskasi daha konusur mu? Hakareti, ötekilestirmeyi gördüklerinde, büsbütün çaresiz kalmazlar mi?

Kaldi ki geçmis hatalar, günahlar, kabahatler ‘dogru söz’ söylemeye engelse, bu ülkede kimsenin konusacak yüzü kalmaz ki.

Mesela ülkeyi on yillarca Kemalistler yönetti. Bugün yasadigimiz sorunlarin önemli bir kismi geçmis dönemlerdeki antidemokratik uygulamalarin sonucu.

Hiç kimseden geçmiste yaptiklarindan dolayi bir özür ya da özelestiri duyduk mu?

Geçmiste uygulanan yanlis politikalarin savunucusu yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler bugün bize demokrasi dersi veriyorlar.

Tek bir gün birinin çikip, bir özelestiri yaptigini gördük mü? Hal böyleyken artik onlar ne derse desin görmezden mi gelecegiz? Yok mu sayacagiz?

Dogru bir söz söylediklerinde ‘Ama siz de geçmiste söyleydiniz’ deyip istiskal etmeye devam mi edecegiz?

Ya da Cemaat mensuplarinin ülkeye verdikleri tahribatlari hepimiz biliyoruz. Tüm bunlar yasanirken tek bir cemaat mensubunun olup bitene itiraz ettigini gördük mü?

Iktidarla aralari bozuldugunda yeniden demokrasiye sarildilar. Bu asamada esasli bir özür ya da özelestiri geldi mi?

Simdi kalkmislar Bülent Arinç’in zamaninda konusmamakla, olup bitene sessiz kalmakla suçluyorlar. Demem o ki yok sayarak, asagilayarak, degersizlestirerek geçmis hatalari her daim gündemde tutarak bir yere varamayiz.

Ülke yanarken yangina su tasiyan kimsenin geçmis hatalarini konusacak, onun ideolojisine, mezhebine, etnik kökenine bakacak durumda degiliz.

Eger bakiyorsaniz bilin ki böyle yaparak o yangini çikaranin isini kolaylastiriyorsunuz.

Baskanlik sistemine geçildiginde tasfiye son seklini bulacak

Gelelim Bülent Arinç’in konusmalarinin ne anlama geldigi meselesine.

Herkes birbirine soruyor: Ne oluyor? Bülent Arinç ne yapmaya çalisiyor? Bu isin ucu nereye gider?

Bu sorulara cevap vermek için henüz çok erken.

Çünkü Bülent Arinç’in konusmalari kisisel bir tepki mi yoksa AK Parti içindeki gidisattan rahatsiz olanlarin ortak sesi, stratejik bir çikis mi, henüz bilmiyoruz.

Fakat ‘Ne oluyor?’ sorusuna kisa bir cevap vermek gerekirse, durum söyle:

Partide, medyada, bürokraside Islamci kökenden gelenlerin önemli bir kismi tasfiye edildi. Yerlerine devsirme Erdoganistler getirildi.
Baskanlik sistemine geçildiginde, bu tasfiye son seklini bulacak.

O zaman ne Ahmet Davutoglu’nun, ne Bülent Arinç’in ne de kimi Islamci, muhafazakar gazetecilerin, yazarlarin esamisi okunacak.

Hem tasfiye edilen hem de hala içeride olanlardan kimileri bazi politikalardan, sözlerden, davranislardan, yani gidisattan rahatsiz.

Söyle bir umut tasiyorlar: Erdogan’in partideki etkisi azalir, politikalar yeniden istisare ile belirlenmeye baslarsa isler düzelir.
Çünkü su anda politika belirleyen tek kisi var o da Erdogan.

Bu nedenle, tasfiye edilenler, gidisattan rahatsiz olanlar ‘Ince bir siyasetle’ AK Parti iktidarina da zarar vermeden Erdogan’in parti üzerindeki etkisini azaltmaya çalisiyorlar.

Ne kadar basarirlar? Bu soruya saglikli bir cevap vermek için henüz erken. ‘Hiç etkileri olmaz’ demek için de, ‘Buradan bir ayrisma çikar’ demek için de çok erken.

Çünkü Erdogan, hem partide, hem bürokraside, özellikle de medyada Erdoganistlerden olusan güçlü bir yapi kurdu.

Basbakan Davutoglu’nun bile partide hissedilir bir etkisi yok. Bu, Erdogan için ne kadar iyi ise, hükümet ve Türkiye açisindan o kadar kötü bir manzara.

Asil mesele de bu.

Arinç’a yandas medyadan gelen tepki, ürkütücü nitelikte. Bu da, partideki katilasmanin, suur kaybinin boyutlarini gözler önüne seriyor.

Siyasetteki bu tikanikligin asilmasi, kutuplasmanin azaltilmasi için simdilik AK Parti içinden yükselecek seslerden baska umudumuz yok. Arinç, milletle konusmakla dogru davraniyor.

Ona gösterilen tepkiler, eminim ki tutumunun umut verici yönünün yaninda önemsiz bir yekun tutuyor.

Akan kani durdurmak, her gün sehit haberleriyle kahrolan ülkeye nefes aldirmak için atilan her adim dogru adimdir.

Bize düsen bu tür adimlari cesaretlendirmektir, köstek olmak degil.

——————————————————–

Internet Haber-4 Subat

Levent Gültekin

Back to top button