Makale

Degisik Bir Yazi

Kürt halkinin mutlulugu ve özgürlügü için 60 yildan beridir siyasetle, 40 yildan beridir edebiyatla ugrasiyorum. Türkiye’nin ilkesiz, kiblesiz, kaygan zemininde yürütülen siyaset üzerine düsünmekten ve yazi yazmaktan gina geldi. Bu nedenle zaman zaman kendimi rütün disina atmak istiyorum. Bu gün de öyle yapacagim.

Çok yillar önceydi, Almanya’nin efsanevi sairi Johann Wolfgang von Goethe ile ilgili bir röportaj okuyordum. Röportaji yapan gazeteci Goethe’ye soruyordu ‘Üstat, siz yanliz Almanya’da degil, dünyada taninan, sevgi ve saygi gören bir sairsiniz. Bu yapinizdan dolayi ömrünüzde çok iltifat almis olmalisiniz. Size yapilan en büyük iltifat neydi hatirliyormusunuz acaba?’

Goethe bu soruya söyle cevap veriyordu. ‘Bir aksamüstü ormanda yaptigim yürüyüsten eve dönüyordum. Malum ihtiyarlik hali, tuvalete sikistim. Eve yetismem mümkün degildi. Bu nedenle evimin bahçe duvarinda ihtiyacimi giderdim. O sirada sehirden köylerine dönen bir köylü kafilesi önümden geçiyordu. Durumumu gören köylülerden biri kafileden ayrilip yanima geldi ve bani sorguya çekti, dedi ki:

-Sen, duvarina isedigin bu evin kime ait oldugunu biliyor musun?

-Hayir bilmiyorum.

-Bu ev saygin sairimiz Goethe’ye aittir. Sen nasil oluyor da Almanya’nin yüzaki, hepimizin gururu olan Goethe’nin evinin bahça duvarina isersin behey, aptal, sersem, bunak ihtiyar? Iste bana ömrüm boyunca yapilan en güzel, en etkileyici, en büyük iltifat, Alman köylüsünün bu sözleridir.

Meshur bir Alman sairiyle siradan bir Alman köylüsü arasinda geçen bu diyalogtan çok etkilenmistim. Bu nedenle olsa gerek, bu diyalogu zaman zaman hatirlarim ve üzerinde yeniden düsünürüm.

Hani diyorum birisi çikip dünyaca taninan insanlara yapilan iltifatlari toplayip kitap haline getirse, ne ilginç bir eser ortaya çikar degil mi?

Hatta kendi aramizda yaptigimiz sohbetlerde de bu konu üzerinde düsünsek, kim bilir ne ilginç sözler ortaya çikar. Madem öneri benden geldi, ilk adimi ben atayim.

On yil önceydi, Komkar Derneginde koyu bir sohbet içine girmistik. Nasil olduysa söz uyumlu evlilikler üzerine yogunlasti. Sohbetimiz ayni irktan, ayni kültürden, ayni din ve mezhepten olan kimseler arasindaki evliliklerin daha saglikli bir seyir izledigi üzerine yogunlasmisti.

Bu arada bir anne on yasindaki kizina sordu:

-Kizim, sen nasil biriyle evlenmik istersin?

Kiz, basini bana çevirdi, gözlerimin içine sevgiyle bakti ve söyle söyledi:

-Ben, Yilmaz dedenin dedigi adamla evlenecegim.

Bu cevap üzerine, nasil sevindim, nasil heyecanlandim, nasil gururlandim, nasil mutlu oldum anlatamam. Yüregimin yaglari eridi. Genç kizliga adim atmak üzere olan bir kizin hayalinde bu sekilde yer almak berni çok etkilemisti. Gökyüzünde uçar gibi olmustum.

Ikinci olayi da bir kaç yil önce yasadim. Bu seferki olayin kahramani 19 yasinda bir genç kizdi. Bir sohbet arasinda bu kizin annesi bana sunlari söyledi.

-Yilmaz abi, evdeki kahvalti sofrasinda kizim durup dururken bana sordu:

-Anne, Yilmaz dede çok yasli, sence daha kaç yil yasar? Sence Yilmaz dede ne zaman ölür?

-Güzel kizim Yilmaz dedenin çok yasli oldugu dogru. Ama masallah çok dinç ve saglikli. Daha uzun seneler yasiyacagi kesin.

-Ay! Anne Yilmaz dede insallah ben evlenmeden önce ölmez.

-Allah Allah! Senin evlenmenle Yilmaz Dedenin ölümü arasinda ne iliski var?

-Öyle söyleme anne! Ben dügünümde Yilmaz Dedeyle dans etmek istiyorum. Bunun için ben evlenmeden ölmesini istemiyorum.

Gel de mutluluktan havalara uçma. Vay benim sevimli ve akilli torunum, hiç merak etme, sen evleninciye kadar ölmeyecegim. Dügününde seninle sabahlara kadar dans edecegim. Sana söz veriyorum…

Yilmaz Çamlibel

Back to top button