Makale

Dörtler, besler, artilar, eksiler

Egitimle ilgili kanun yumruklasmalar arasinda Meclis’ten geçmis, yürürlüge bu yil girecekmis. Ilk sözü edilmesinden bu yana, üzerinde kopan kavga gürültüden, bu kanunun ne getirip ne götürdügünü anlayamadim. Görebildigim kadariyla, muhalefet edenler, yani CHP ve genel Kemalist kamp, ilk dört yildan sonra imam-hatip okullarina yeniden yol açilacagini düsünüyor ve asil bunun için karsi çikiyorlar. AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana, bu cephenin davranis biçimi ‘hükümetin her yaptigina karsi çikmak’ disinda bir içerik tasimiyor; bu da ayni mantik içinde bir davranis olabilir. Ama ayni zamanda biliyoruz ki iktidar da ayni mantikla ‘yani imam-hatiplerin ihyasina takilmis bir mantikla’ hareket ediyor olabilir. Bu da pekâlâ mümkün ve muhtemel. Basbakan’in ’28 Subat’in son kalintisi’ndan söz etmesi de ihtimali güçlendiriyor.

Türkiye’de egitim sorunu bir dipsiz kuyudur. O kuyunun içinde yok yoktur. Onun için, böyle ‘dört-arti-dört’ filan gibi formüller bana fazla anlamli gelmiyor. Bu alanda bazi temel sorunlar toptan degismedikçe, hangi formül uygulanirsa uygulansin, olumlu bir sonuç çikmayacagini görebiliyorum. Sözünü ettigimiz bu alanda, bir zamanlar olmasi gerektigi gibi yürümüs de sonradan bozulmus bir seyler yok. Basindan beri sakat, kusurlu kurulmus bir yapi var. Gelen buna yeni kusurlar yamamis.

En basta, ‘egitim’, bir toplum mühendisliginin en güvenilir âleti olarak anlasilmis. Su an eriskin olanlarin kafasinin dogru islemesini saglayamiyoruz; agaç yasken egildigine göre, çocuklara iyi bir egitim verelim, onlarla istedigimiz gibi bir toplum kuralim. Temel mantik bu. Sakatlik da buradan basliyor.

Egitim, insanin düsünme potansiyellerini harekete geçirmek üzere verildigi zaman egitimdir. Atil duran potansiyelleri açar, isletirsin. O kadar. ‘Senin düsünmene gerek yok. Ne düsünecegini ben sana söyleyecegim. Sen de bunu belleyeceksin,’ dedigimizde, bu isin adi ‘egitim’ degildir. ‘Beyin yikama’dir, ‘robot yetistirme’dir.

Süregiden, kanun çiktiktan sonra da devam edecegi anlasilan bu kavganin, bu dedigim ayrimla bir ilgisi oldugunu sanmiyorum. Kavga, okula giden çocuklarin zihnine hangi hamuleyi boca edecegimizle ilgili. Bu yillanmis, kemiklesmis, nasir tutmus ‘boca etme’ mantigindan nasil çikacagimiz sorusunu soran eden yok. Basbakan bu kavganin ortasinda ‘dindar gençlik yetistirmek’ten söz edince, aslinda bu mekanizmayi benimsedigini, sadece belletilecek malzemede degisiklik yapmak istedigini ortaya koyuyor. Muhalefet eden kesim ise kendi bildigi malzemenin devamini istiyor. Baska bir fikir görmüyorum bu hengâmede.

Muhalefet eden bu kesimin ‘Türk’üm dogruyum çaliskanim’ diye çigiran çocukcagizlardan duydugu bir sikinti yok. Içlerinden bazilari belki üniversitede de bunun devamini isteyecektir. ‘Bu sistemi reformdan geçirecegiz’ diye sahneye çikanlarsa, bakiyorsunuz, sözgelisi çocuklari ‘Türk’üm dindarim dogruyum’ diye bagirtirlarsa egitimin amacina ulasacagini söylüyor ve baska bir sey söylemiyor. Yapilacak is buysa, bunu dört arti dört ya da alti arti dörtte yapmayi tartismanin da uzun boylu bir anlami yok. Beyin yikama isleminin pratik süresini tartisiyoruz.

Kendi aklini kendi bildigi gibi çalistirabilen mümkün oldugu kadar çok sayida insan yetistirmek; bunun için o insanlara mümkün oldugu kadar dogru bilgi vermek; ama bilgi vermekten çok bilginin saglamligini sinama, yöntemli biçimde muhakeme etme (Descartes) gibi yetilerini gelistirmek. Bu basit sey, ne kadar korkutucu geliyor bu toplumda yasayan, birbirini girtlaklarken aslinda ayni yerden beslenen yiginla insana!

Karsimda, benim söyledigimi tekrarlayan degil de, kendi kanisini açiklayan birilerini görmek! Allah yazdiysa bozsun.

———————————————————-

Murat Belge-1 Nisan

Murat Belge

Back to top button