Enfal Dosyasi ‘ 7

Kürdistan Parlamentosu aldigi bir kararla 14 Nisan’i Enfal günü olarak ilan etti. Her yil 14 Nisan’da yapilan etkinliklerle, tarihin sahit oldugu en kanli soykirimlardan biri olan Enfal aniliyor.
Dema Nû-Hewlêr olarak, Kuzeyli Kürtlerin Enfal konusunda daha fazla bilgi sahibi olmalari için, 2006 tarihinden bu yana degisik zamanlarda Enfal ile ilgili yaptigimiz haberler Dema Nû gazetesi ile Dengê Kurdistan sitesinde yer aldi.
Bu yil Enfal’in 24. yildönümü. Bu vesile ile Güney’de degisik etkinlikler yapiliyor. Biz de Kuzeyli Kürtlerin hafizasini tazelemek amaciyla, yaptigimiz haberlerden bir demeti yeniden sunuyoruz.
Faydali olmasi temennisi ile
Dema Nû-Hewlêr
Enfal Operasyonlari Nasil Hayata Geçiriliyordu?
Belgeler, sahidlerin anlatimlari Enfal operasyonlarin belirli bir plan çerçevesinde hayata geçirildigini ortaya koyuyor:
Önceden belirlenmis bölge askerler tarafindan ablukaya aliniyor, bölgeye giris çikislar yasaklaniyor.
Daha sonra köylere giren asker ve çaslar halki yas ve cinsiyetlerine göre ayirip, askeri araçlara bindirerek ‘bilinmeyen’ yerlere gönderiyorlar.
Köylerin, yerlesim birimlerinin bosaltilmasini, hayvanlara ve evlerde kalan esyalara ‘ganimet’ olarak elkonulmasi takip ediyordu. Daha sonra istihkam birlikleri devreye giriyorlar. Patlayicilarla, dozer ve greyderlerle evleri, okul ve camileri yerle bir ediyorlardi. Su kaynaklari betonlaniyor, kuyular yikilan evlerin molozlariyla dolduruluyordu. Meyva agaçlari kesiliyor, bag ve bahçeler atese veriliyordu.
Askeri araçlara doldurulup bilinmeyen yerlere götürülenlerin, hem yolda, hem de bir dönem konakladiklari askeri üsler ve hapishanelerde yasadiklarina, nasil topluca katledilip gömüldüklerine iliskin bir hayli anlatim mevcuttur. Anlatimlarin bir bölümü Enfal operasyonlarindan sag kurtulanlarla Enfal operasyonlarinda yer alan Araplar ve çaslarin söylediklerine dayaniyor.
Anlatimlar çok çarpici ve romanlara, film ve tiyatro oyunlarina konu olabilecek dramlarin yasandigini gösteriyor.
8 bin Barzani erkegiyle gündeme gelen Suudi Arabistan sinirindaki Nogre Salman hapishanesi, 1988 yilinda da Enfal kurbanlarini agirladi. Nogre Sultan’da yasananlara iliskin ipuçlarini, mucize kabilinden buradan kurtulanlarla, Nogre Salman’da görev yapan askerler ve yakinindaki köylerde yasayanlarin anlatimlarinda bulmak mümkün.
(Okundugunda insani insan olmaktan dolayi utandiran, insanin tüylerini diken diken eden olaylar, konumuzun disinda. Masal anlaticilarini, roman haline getirecek yazarlari, film ve tiyatro yönetmenlerini bekliyor.)
Çarpici olanlarin basinda, Enfal kafilelerine eslik eden subay ve askerlerin tacizlerine dayanamayan kadinlarin çocuklariyla birlikte köprülerden atlamalari, kadinlarin tuvaletlerini erkeklerin yaninda gidermeye zorlanmalari, çocuklarin analarindan kopartilip ölüme gönderilmeleri geliyor.
Bir baska çarpici olani ise kislalar ve hapishanelerde, doktor ve ebe yardimi olmadan, cellatlarin gözleri önünde dogan çocuklarin hepsine Kürtçe isimlerin verilmesidir. Birkaç gün sonra anasiyla birlikte öldürülecek olan çocuklara Kürtçe isim verilmesi, Enfalcilara verilen anlamli bir cevap, suratlarina atilan siddetli bir tokattir.
Güney Kürdistan’da Enfal Operasyonlarina iliskin bir hayli kitap yazildi, yaziliyor, bir hayli arastirma yayinlandi, yayinlaniyor. Kuskusuz bunlar arasinda Arif Kurbani’nin konuyla ilgili çalismalari özel bir öneme sahiptir.
Kurbani’nin eserleri arasinda en dikkat çekici olani ‘Omrihaneden Topuzava’ya’ adini tasiyor. Yazar bu çalismasinda Enfal operasyonlari sirasinda dozer öperatörü olarak görev alan bir Arabin anlatimlarina yer veriyor.
Dozer öperatörü, Arif Kurbani’nin sordugu 220 soruya verdigi cevapta, BAAS diktötörlügünün yüzüne ayna tutuyor, onun soykirimci özelligini açiga çikartiyor.
Baas diktatörlügü yikilana kadar korkudan konusamayan, BAAS rejimi yikildiktan sonra Kürdistan’a gelerek yönetimle görüsüp yasadiklarini anlatan dozerci, konusmasinin bir yerinde, ‘biz emir bekliyorduk. Bize ne gibi isler verilecek deyip bekliyorduk. Biz yasananlari gördük, sahidi olduk’ diyor.
Dozerci ‘Ali Kimyevi’ olarak bilinen Ali Hasan Mecid’in yakin korumalarindan Rayid Nezhan Tikriti ve Rayid Abdo Ferhan adli iki subayin emrinde çalismis. Görevi ise sabah saat 9’dan aksam saat 8’e kadar degisik yerlerde 20 metre boyunda, 30 metre genisliginde ve 2 buçuk 3 metre derinlikli çukurlar kazmak daha sonra bu çukurlara topluca gömülenlerin üstünü toprakla kapatmak…
Dozerci’nin anlatimlarinda, Nezhan Tikriti ve 11 korumasi’nin, Tahir Halil, Ambarli Mulazim Saib, Mulazim Meud’un elliser kisilik guruplar halinde getirdikleri Kürtlerin, sal veya kusaklariyla gözlerini bagladiklarini, çukurlarin basinda yere yatirip, ayaklarini sirtlarina bastirarak kursunlayip öldürdüklerini, cesetleri de tekmeleyip çukara firlattiklarini, kendisinin de daha sonra çukurlarin üstünü kapattigini dile getiriyor.
Dozerci Duzhurmatu, Hemrin, Dorê ve Duz yolu üzerinde, kelasinkoflarla kursuna dizilen topluluklarin içine atildiklari çukurlarin üstünü de kapattigini, çukura atilanlarin arasinda canlilarin da bulundugunu söylüyor.
Dozerci Enfal edilenler arasinda, Koy’de görev yapan Hil’li Arap bir kadin doktorun da bulundugunu, 30-40 günlük bir çocugun diri diri gömüldügünü sözlerine ekliyor.
Enfal Operasyonlariyla amaçlananlar
BAAS diktatörlügünün Enfal Operasyonlariyla amaçladiklari kisaca söyle:
– Güney Kürdistan devrimini ortadan kaldirmak;
– Güney Kürdistan’daki Kürt nüfusunu azaltmak;
– Kürtlerin topraklarini ellerinden alip yerlerine Araplari yerlestirmek;
– Güney Kürdistan’da Kürt tarih ve kültürü yok etmek;
– Halki korkutup sindirmek, moralmen çökertip direnis ruhunu öldürmek;
– Kürt halkini ekonomik açidan zayiflatmak;
– Aileleri bölüp parçalamak, toplumsal yapiyi bozmak, toplumda ahlaki çöküntüye yol açmak.
Baas diktötörlügü son maddede dile getirilen amacina ulasmada, toplama kamplarindan çok faydalandi. Irak hükümetleri, 1961 Eylül Devrimi’nin baslamasindan BAAS diktatörlügünün yikildigi 2003 yilina kadar, sürekli bir biçimde Kürtleri yer ve yurtlarindan sürme politikasi uyguladilar.
BAAS diktatörlügü, özellikle 1975 yenilgisinden sonra, sinir boylari basta olmak üzere yurtsever hareketin güçlü oldugu bölgelerdeki köyleri yerle bir ederek sakinlerini büyük kentlerin çevresinde olusturdugu kamplarda topladi. Köylüleri kamplara dagitirken de aileleri parçaladi. Esleri, kardesleri birbirinden ayirdi.
BAAS diktatörlügü topplama kamplarinda bir araya getirdigi Kürtleri kolayca kontrolü altinda tuttu. Toplama kamplari sayesinde 8 bin Barzani erkeginin Enfalinde de görüldügü gibi, Kürtlere yönelik kirli planlarini kolayca hayata geçirdi. BAAS diktatörlügü Kustepe, Baherke, Harir ve Diyana’daki toplama kamplarinda oldugu gibi, ciddi bir direnisle karsilasmadan Kürtleri toplayip ölüme gönderdi.
Bunun yanisira üretimden, tarim ve hayvanciliktan kopartilan ve toplama kamplarina yigilan insanlar, yasamlarini sürdürmek için ya çalip çirpacak, kötü yola düsecek, ya da casligi kabul edip halkina ve ülkesine ihanet edecekti.
Her iki yol da ulusal ve toplumsal degerleri asindiriyor, halki BAAS ve Arap kültürünün etkisine açik hale getiriyordu.
Devam edecek
Dengê Kurdistan