Ergenekon neyi basardi
Kemalistlerin ve CHP’nin bir mucize gerçeklestirip bizi Kemalist Erdogan’dan kurtarmalarini isteyen yazilar okudugumuz bir zamanda, Ergenekon neyi basardi diye soru soran yazilara kimi okurlar gülüp geçecektir belki..
Ama ben kendi adima siyasi mücadele içinde pozisyon belirlemenin büyük oranda bu sorulara verilecek cevaplarla mümkün oldugunu düsünüyorum.
Kemalist iktidardan farki kalmadi dedigimiz bir iktidardan ve Mustafa Kemal olmak isteyen bir Basbakan’dan bizi kurtaracak olan yine Kemalistler ve su aralar neo-Ittihatçilarla arkaik Kemalistlerin bir mücadele alanina dönüsmüs olan CHP oluyor!
AK Parti’nin Islami Kemalizm’inden, Kemalist bir Basbakan’dan, artik tepeden degil, yirmi bir milyon oy almayi basaran ve tabandan geldigi için daha tehlikeli olan Islami militarizmden ve yesil Ergenekon’dan bizi ancak CHP kurtarabilir!
Böyle düsünüyor ve böyle yaziyorlar!
Manzara-i umumiye hiç umut vaat etmiyor.
Ergenekon davasi da, Ergenekon süreci de unutuldu gitti.
Ergenekoncular içeride ve disarida bu davayi itibarsizlastirmayi basardilar.
Oysa Türkiye’de siyasal mücadelenin merkezinde hâlâ Ergenekon’un iktidar talebi duruyor.
Siyasal mücadeleyi belirleyen budur.
CHP’yi yegâne kurtarici olarak gören birtakim tuhaf analizlerin yapildigi ve Ergenekon davalarinin iyice itibarsizlastigi, hatta Bati’da Ergenekon’dan yargilanan gazetecilerin ve diger Ergenekon mütefekkirlerinin 21.yüzyil kahramanlari gibi görüldügü bir zamanda, sürecin basina dönüp, Ergenekon neyi basardi diye sormanin zamanidir.
Ergenekoncular, medya ve siyaset kanallarini büyük bir ustalikla kullanarak, Türkiye’yi hem geçmisine, hem de bugün yasadiklarina inanmakta zorlanan bir ülke haline getirmeyi basardilar.
Darbe planlarina saplanip kalmis Ergenekon gitti, onun yerine, Türkiye’nin gerçek siyasi dinamiklerini hesaba katarak siyaset yapan bir Ergenekon geldi.
Bu iktidar talebinin ulusal ve uluslararasi alanda müttefikleri ve mütefekkirleri var. Dogrusunu isterseniz ben Ergenekoncularin artik ellerindeki imkânlari, mesru zeminlere tahvil edeceklerini ve mesru olmayan, baslarini belaya sokmasi muhtemel operasyonel faaliyetlerden uzak duracaklarini düsünüyordum. Böyle düsünmeme yol açan sey, Ergenekon tutuklamalarinin basladigi ve sonrasinda da iddianamelerin hazirlandigi tarihe paralel olarak CHP’de baslayan faaliyetlerdi. O faaliyetlerden umutluydum ve CHP’nin Ergenekon’un zamanla kitle partisi haline gelecegini, ve Ergenekon çizgisinin bu yolla normallesebilecegini düsünüyordum.
Neo-Ittihatçilik siyasi bir fikir ve iktidar talebi olarak CHP’de yola devam edebilirdi.
CHP’de yasananlar bu düsüncede haksiz olmadigimi söylüyordu. Önce Baykal’in kaseti çikti ortaya. Sonra da Kiliçdaroglu CHP’nin basina getirildi. CHP o tarihten sonra arkaik Kemalistlerle neo-Ittihatçilar arasinda keskin bir mücadelenin yasandigi bir parti haline geldi. Bu yönüyle kapisma hâlâ sürüyor.
Ne var ki, AK Parti’yi iktidardan devirmeyi hedefleyen Ergenekon stratejisi sadece CHP’yle sinirli kalmadi. Kürt dinamigi de önemli bir dinamikti ve dogrusu Ergenekoncular bu dinamigi hiç ihmal etmediler.
Ve BDP-PKK hattinin temsil ettigi Kürt dinamigini AKP’ye karsi verilen iktidar mücadelesinin bir parçasi, dogal bir müttefiki haline getirmeyi basardilar. Bu bakimdan, Yalçin Küçük ve Dogu Perinçek gibi Ergenekon mütefekkirlerinin açtigi yolda olusmus mirasin bir hayli ise yaradigini söyleyebiliriz. Bu mirasin bir ucuna yeni Kürt dostlari eklendi. Karsilarina geçip Kürtlerin en temel haklarini dahi savunamayacaginiz kimseler hizli birer Kürt dostu oldular. Bir ulusal hususiyete dönüsmüs AKP nefretinden Kürtler de paylarina düseni fazlasiyla aldilar. Durum Kürt cephesinde öyle bir halde ki, AKP nefreti o kadar siddetli ve o kadar büyük ki, Öcalan ve KCK, bir mucize gerçeklesse ve AKP’yi müzakere ve çözüm müttefiki ilan etseler, sirf bu bile, Kürt siyasetini ortadan ikiye bölebilir ve ayristirabilir.
Ergenekoncular, tarihsel ve kadim kurbanlariyla oynamayi sürdürüyorlar.
Kürtler ve Ermeniler en büyük kurbanlardandir.
Hrant’i önce öldürdüler, sonra da Hrant’in davasini kullandilar.
Etyen Mahçupyan sonuna kadar hakli. Etyen’in sordugu sorulari, ortaya koydugu analizi anlamadan, Hrant’in davasini sürmek ve bu davayi Ergenekon’un elinden kurtarmak mümkün degildir.
Bu durum, Kürtler için de geçerlidir.
Kürtlerle savasi sürdürenlerle, ister 1920-25’lerde olsun, ister 1990’li yillara ait olsun, hiç fark etmez, Diyarbakir’da topragin altindan çikan kemiklerin gerçek failleriyle, Kürtlerle bugün oyun oynayanlar ayni Ittihatçi gelenekten besleniyorlar.
Bu oyunun son halkasi da Uludere katliami oldu.
Hükümetin basiretsizligi, siyasi tercihleri, sürecin basinda gösterdigi kararliligin her geçen gün biraz daha erimeye baslamasi, bütün bunlar, dogrusu Ergenekon’un ‘kurbanla oynama’ siyasetini basarili kilan bir isleve dönüstü.
Siyasetin temel meselesi, bugün kurbani düsmaninin elinden kurtarmaktan baska bir sey degil.
Merak etmeyin, AKP Kemalist bir iktidara dönüsmeyecek, Erdogan’dan da bir Mustafa Kemal çikmayacak elbette, ama bu iktidar, kurbani düsmaninin oyun alanindan çikarmayi göze almasa yeni Uludereler ve Hrant Dink cinayetini aydinlatamasa, benzeri yeni cinayetler siyasi hayatimizdan hiç eksik olmayacak ve siyaset bu merkezde kalmaya devam edecek.
Uludere’yi ve Hrant Dink cinayetini aydinlatin ve Ergenekon’un basarilarina bir son verin artik!
—————————————–
Taraf Gazetesi
Orhan Miroglu