Fetret Devri
Ben hiç kullanmadim ama onlar her firsatta birbirlerine “kardes” diyorlardi.Simdi ise bir Fetret Devri yasiyoruz…Kardesler birbirini bogazliyor…
Ve ülke, soförsüz bir araba gibi kontrolsüz bir halde belirsiz bir istikamete ilerliyor. Ayni arabadaki 76 milyon insan kaçinilmaz çarpismanin korkusuyla soka girmis, bu kontrolsüz gidisin en az hasarla sonuçlanmasi için ellerini açmis dua ediyor.
x x x
Yaziya oturdugum saatlerde internet siteleri “sok sok” uyarilariyla 2. Operasyon dosyasinin yetkili savcidan alindigini duyuruyor. Ikinci dalgada içlerinde bakanlarin, Basbakan’in oglunun ve çok önemli is adamlarinin da oldugu 30 kisilik bir listeden söz ediliyor. Ayrintilar az sonra gelecek…
Ayrintilari beklemeye gerek var mi?
Yasanan her gün, bu olayin iki yönü oldugunu daha açik bir biçimde gözler önüne seriyor: Toplumda yolsuzluk algisi da, organize komplo algisi da güçleniyor. Biri birini götürmüyor; her ikisi bir arada bir tablo olusturuyor ve olup biteni anlamak isteyenin olayin her iki veçhesini de birlikte ele almasi zorunluluk haline geliyor.
Olayin yolsuzluk cephesinde, zanlilar tarafindan simdiye kadar yapilan açiklamalar kamuoyunu ikna etmekten çok uzak; dolayisiyla toplumda “büyük rüsvet ve yolsuzluklar yapildigi” kanaati güçleniyor. Hükümet kanadinda sorusturmanin önünü kesme çabalarinin yogunlasmasi da bu kanaati güçlendiriyor.
Ama öte yandan, bu operasyonlarin arka planinda gayet sofistike bir hükümet yikma plani oldugu kanaati de güçleniyor. Zira su anda basina servis edilen ikinci dosya, ilk andan beri iddia edilen “biriktirme, bekletme, zamanini kollama ve zamani gelince sirayla devreye sokma” planinin varligini daha da net bir biçimde ortaya çikariyor.
Ya yargi tarafsizligini kaybetmisse ne olacak?
Su anda hükümeti yipratan asil etken bünyesinde yolsuzluk yapildigina iliskin iddialar degil; sorusturmanin önünü kesme çabalari içine girmesi…
Ama bir seyi de unutmamak gerek:
Evet, Adli Kolluk Yönetmeligi’ni degistirmek yanlistir.
Evet, 2. Operasyon dosyasini savcinin elinden almak yanlistir.
Çünkü savcilarin sorusturmayi gizli yürütme hakki olmalidir. Yargi hükümet karsisinda bagimsiz olmalidir.
Peki ama “bagimsiz yargi” tarafsizligini kaybetmisse ne olacak?
Yarginin bagimsizligi ilkesinin arka planinda “yarginin tarafsizligi” ön kabulü vardir. Etyen Mahçupyan’in deyisiyle, “yargi bagimsizliginin mesruiyeti, söz konusu yarginin tarafsizligindan kaynaklanir.” Eger “bagimsiz yargi”nin tarafsizligini kaybettigi konusunda ciddi süphe olusmussa, o vakit yargiya saglanan bütün güvencelerin yargi tarafindan istismar edilebilecegi, yarginin bu güvenceleri “tuttugu tarafi” korumak, karsi oldugu tarafi yaralamak için kullanabilecegi endisesi dogar.
Tarafsiz ve bagimsiz bir yargi mensubu suç dosyalarini elinde istiflemez, siyasi bir strateji dogrultusunda “dalga dalga” açiklamak, en etkili bombayi sona saklamak gibi hesap kitap içinde olmaz.
Eger bunlar yapiliyorsa, yolsuzlugu açiga çikarma hedefinin arka planinda siyasi bir mühendislik var demektir.
Bu tablo ortadayken “tarafsiz” bir yargidan nasil söz edebiliriz?
X x x
Görünen o ki, su anda emniyet ve yargi kuvvetleri ikiye ayrilmis, bir iç savas yürütüyor. Öteden beri sözü edilen “otonom yapi” amacina ulasabilmek için elindeki dosyalari “zaman ayarli bombalar” gibi kullaniyor.
Bu durumda hükümet de haliyle “isleri bagimsiz yargiya havale edip” gönül rahatligiyla kösesine çekilemiyor. O da kendi kontrolünde bir yargi olusturup sorusturmalarin gidisatini belirlemeye ve bu bombalari etkisiz hale getirmeye çalisiyor.
Böyle bir varlik-yokluk mücadelesinde hukuk ilkelerinin degil, savas yasalarinin hükmünü sürdürmesine sasmamak gerek…
——————————————————
Bugün-27 Aralik
Gülay Göktürk