Insan, akil ve vicdan ya da Osman, Nazli ve Ahmet…
Her biri kendi siyasi ve kendi tarzinda sivilligi, demokrasiyi, özgür iradeyi ayricalikli mesele edinmis üç aydinin durumu bugünün Türkiye’sini simgeliyor.
Basin, edebiyat, sivil siyaset alanlarinda kendi dönemlerinin simgesi olmus üç degerli isim. Her biri kendi siyasi ve kültürel mesrebiyle ve kendi tarzinda sivilligi, demokrasiyi, özgür iradeyi ayricalikli mesele edinmis üç aydin. Osman Kavala, Ahmet Altan, Nazli Ilicak.
Nazli, Temmuz 2016’dan, Ahmet, Eylül 2016’dan, Osman, Kasim 2017’den bu yana tutuklu.
SIVIL ABIDE: OSMAN KAVALA
Osman, güçlü bir is adami, ciddi bir entelektüel, etkili bir sivil girisimci. Türkiye’nin hiç alisik olmadigi sekilde, varisi ve sahibi oldugu bir holdingin imkanlarini demokratik ve sivil alanin genislemesi için harcayan, 12 Eylül’den itibaren her kritik noktada tasin altina elini sokan bir insan. 20’li yaslarimdan beri yakindan tanidigim, bitmez bir takdirle izledigim Osman’i, ‘Osman Kavala’ya Özgürlük’ sitesi özetle söyle anlatiyor: 1982 yilinda Kavala Grubu sirketlerinin basina geçti. 12 Eylül’ün baskici ortaminda demokratiklesme ve sivillesmeye hizmet etmesi amaciyla Iletisim Yayinlari’nin kurulmasini sagladi. 1999’da aktif is hayatini birakip tamamen sivil toplum alanina yöneldi. Pek çok farkli sivil toplum kurulusunun olusumunda ve çalismalarinda yer aldi. Daha sonra bu alandaki çalismalarini kültür ve sanat alaninda yogunlastirdi. Toplumsal baris kültürünün yerlesmesini hedefleyen Anadolu Kültürü kurdu. Anadolu Kültür’ün ilk girisimi, 1990’larin agir çatisma ortamindan sonra sivil bir sanat girisiminin diyaloga ve barisa hizmet edecegi düsünülerek kurulan Diyarbakir Sanat Merkezi oldu. Bu merkez, Istanbul’dan ve Avrupa sehirlerinden sanatçilarin ziyaret ettigi, yerel sanatçilarla tanistigi, ortak projeler tasarladigi herkese açik bir mekân oldu. Anadolu kentlerindeki çalismalar, basta Antakya ve Çanakkale olmak üzere Izmir, Eskisehir, Gaziantep, Van, Batman ve baska kentlerin katilimiyla yayginlasti. 2011 Van depreminden sonra çocuklarla yapilan fotograf atölyesi, Ezidi mülteci çocuklara yönelik egitici çalismalar ve Suriyeli mülteci çocuklar için hazirlanan çift dilli kitaplar çikarma faaliyetlerinin arasinda yer aldi. Ve daha pek çogu…
Velhasil, Osman, sivil siyaset alaninda kurucu bir rol oynadi. Zora düsenlere el uzatmada, demokratiklesme tartismalarinda, siyasi diyalog arayislarinda hep orada oldu.
CESARET HANIM: NAZLI ILICAK
Basinin Nazli Hanimi, siyasetin, düsüncenin, yazinin içine dogmus bir kadin. DP’li bir bakanin kizi. Güçlü bir basin patronunun esi. 1960’larda Isviçre’nin en iyi okulunda Lozan da Siyasal Bilgiler egitimi aldi. Soguk savas Türkiye’sinin son döneminde, sag cenahin amiral gemisi Tercüman gazetesinin basyazari oldu. Merkez sagin en güçlü kalemlerinden birisiydi. DP ve AP’nin hakki ve hukukunun pesinden kostu. 12 Mart’tan 12 Eylül’e ve 28 Subat’a askeri darbelerle karsi verdigi cesur mücadeleyle tanindi. 1999’da Fazilet Partisi milletvekili oldugu sirada, erkek partidaslarinin itirazlari ve elestirileri altinda ilk basörtülü milletvekili (bugün Türkiye’nin Malezya büyükelçisi) Merve Kavakçi’nin koluna girerek meclis genel kurul salonuna götüren kisi Nazli Ilicak’ti. Bu adim, geriye dogru bakildiginda, basörtüsünün siyasi tartisma konuusu olmaktan çikmasi ve normallesmesi istikametindeki kilometre taslarindan birisini olusturur. 1970’lerden 2000’lere dünyada ve Türkiye’de yasanan degisime paralel olarak, Nazli Ilicak’in izledigi siyasi yollar degismis, ancak dogru bildigini savunma ve bu istikamette mücadele etme, kendi alaninda muhalif ve dik durma israri hiç bir zaman bitmemistir. Siyasetçiyle birlikte kosan, kosarken gördüklerini, temennilerini kaleme alan, bir anlamda kalemiyle siyasetin parçasi olan, her kosan gibi zaman zaman düsen ama yine kalkan birisidir.
Kendisine özgü, renkli, meydan okuyucu, polemikçi, taraf olmaya yatkin Nazli Hanim, ters düsseniz de, kavga etseniz de, etik açisindan sorunlu bir iliskiler agi içinde yasasa da, durusu ve çabalari bakimindan özeldir, basin tarihinde kendisine yer açmis, saygi duyulacak bir isimdir.
SÖZCÜKLERIN EFENDISI: AHMET ALTAN
Ahmet, Çetin Altan büyük oglu. Gazeteci, edebiyatçi, tabu kirici yazar. Dik kafali, nevi sahsina münhasir bir yalniz kurt. Edebi gücü, metaforik dili ve çarpici kalemiyle, sözcüklerin sözünü sakinmaz efendisi oldu. Elestirel ve demokrat bakisi, meydan okuyan, tabu kiran düsünce ve yazi adami tavriyla hemen her zaman Türkiye intelligensiasinin özel isimlerinden birisiydi. Ülke kosullarinda gazeteden gazeteye pesinde büyük bir okuyucu kitlesiyle dolasti. Pek çok dile çevrilen, ataerkil zihniyete ve otoriter düzene vuran, ses getiren romanlar yazdi. Günes ve Taraf gazeteleri gibi basinin, kendi döneminde niyet ve çaba olarak nefes aldiran, resmi söyleme kafa tutan aykiri hamlelerine kaptanlik yapti. Askeri ve sivil iktidarlara tepeden bakan bir tavirla meydan okudu. Milliyet gazetesinde Kürtlerin çogunlugu olusturdugu hayali bir Türkiye’ye iliskin ‘Atakürt’ baslikli, Türkleri düsünmeye davet eden yazisi, bu yazidan dolayi yasadiklari, isinden olmasi, hakkinda açilan dava ve mahkumiyeti Ahmet Altan’i simgeleyecek parçalarindan birisidir.
Ahmet Altan’i tarih pek çok benzeri gibi saygiyla anacaktir.
Bu üç ismin her biri, kamusal islevleriyle, bireysel iradeleriyle, zihin güçleri ve yetenekleriyle tanimlanirlar.
Bununla birlikte biri sag, biri sol, digeri liberal olarak bilinen ya da anilan üç kisiyi düsünce, eylem, tarz zihniyet bakimindan bir araya getirmek, aralarinda bag kurmak zor istir. Ne var ki aralarinda kuvvetli bir bag var. Bu bag, onlarin maruz kaldiklari durum, itham ve itham eden mercinin ayni olmasindan kaynaklaniyor.
Daha birkaç yil öncesine, ülkenin önde gelen, saygi gören (elbet hâlâ öyle) bu aydinlari, asker ve darbe konusundaki dik duruslariyla taninan olarak bu isimler benzer gerekçelerle tutuklu: Darbecilik
Nazli ve Ahmet FETÖ’nün ve darbe girisiminin aktif parçasi olmakla suçlaniyor, Osman ise Gezi olaylarinin organize ederek hükümeti devirme girisimiyle.
Hukuktan, delilden söz etmenin hiç bir karsiligi bulunmuyor.
Zira bu iddialara, düsünceleri, basin ya da sivil faaliyetleri, hükümete yönelik elestirel tutumlari gerekçe kiliniyor.
Osman’i önce varligi, sivil faaliyetleri, gücünü demokratik ve toplumsal alana hasretmesi nedeniyle sistem cezalandirmak istiyor. Sonra da, onu, bir türlü cisimlestirilemeyen ‘üst aklin’ Türkiye organizatörü olarak ilan edip, Gezi olaylarini bu garip akla baglayan ve bu yolla beka söylemini dogrulanmaya çalisan siyasi iktidar
Ahmet ve Nazli ise, 2013 ve sonrasinda yasanan FETÖ-iktidar kapismasinda, o günün verileriyle, iktidar karsisinda durmanin (Ilicak), bunun yaninda her tür elestirinin bu çerçevede algilanmasinin (Altan) sembol suçlulari haline getirilmis durumda
Bu, akil ve vicdan disi bir durum.
Hapse atilan da hapse atan da kendi tarihi yaziyor.
——————————————————–
Karar-3 Agustos 2019
Ali Bayramoglu