ISID Faktörü ve Degisen Angajmanlar
Suriye’de yasanan iç savasin bölgeye yayilma riski daha ilk günden kendini gösteriyordu. Zira Suriye’deki çikarlarini kaybetmek istemeyen uluslararasi güçlerin olusturduklari güç dengesi ce bu denge üzerinden konumlanmalariyla yürüttükleri mücadele, hem Besar Esed liderligindeki Suriye Baas diktatörlügünün ömrünü uzatiyor, hem de aci ve yikimin boyutunu artiyor.
Bu savasta kendi cephesinde (Sii) yer alan güçlere ulasma konusunda, cografi konum bakimindan zorluk yasayan ülkelerin basinda Iran geliyordu. Bu bakimdan Iran, yogun nüfuz alaninin içinde olan Irak’a açikça müdahaleden kaçinmayarak, istikrarsizlastirma faaliyetlerine hiz vererek; bir yandan kendisine yönelik olasi bir saldiriyi ön cepheden karsilamak, diger yandan bu alanda genis bir manevra alanini elde etmek için çaba harcadi.
Iran devletinin destegini arkasinda bulan Maliki yönetimi, Irak Anayasasi’ni çigneme pahasina Federe Kürdistan Bölgesi yönetimine adeta savas açarak, Anayasadan dogan haklarini gasp etmeye çalisti. Sürekli gerilimi tirmandiran bir siyaset izledi. Anayasa suçu isleyerek tüm yetkileri kendisinde toplayip diktatörlük heveslerini gerçeklestirmeye koyuldu. Sünni bölgesine askeri güç göndererek demokratik taleplerini siddet kullanarak bastirmaya çalisti. Böylelikle radikal El Kaide ve benzeri gruplarinin daha genis destek bulmasina yol açti. Hedefinde Irak ve Suriye’de bir Islam Devleti kurmak olan ISID, Suriye savasiyla önce Suriye’de öne çikti. Maliki yönetiminin yukarida bahsi geçen politikalari sonucu, Irak’in Sünni bölgelerinde hizla büyüyüp, Haziran 2014’te Irak’in ikinci büyük kenti olan Musul’u ele geçirdi!
ISID’in, daha sonra Islam Devleti (ID) adini alan bu terörist örgütün, sözkonusu hamlesi ve sonrasinda açikladigi yeni hedefleri (Bagdat’in yani sira, Suudi Arabistan ve Istanbul gibi yerler) yeni kaygilara sebep olup, kendisine karsi farkli tavir ve tutumlari beraberinde getirdi.
Hiç kuskusuz Irak’ta ortaya çikan bu durum yeni bir süreci ifade ediyor. Bu ayni zamanda Federe Kürdistan Bölgesi Ile Merkezi Irak Hükümeti arasindaki iliskiler açisindan da yeni bir sürece tekabül ediyor. Federe Kürdistan Bölgesi bir anda kendisini uzunlugu yaklasik 1050 km siniri olan terörist bir devletle karsi karsiya buldu. Ve Irak içerisinde huzur ve güven ortaminin bulundugu Federe Kürdistan Bölgesinin bu terörist devletin hedefinde olacagi da belli idi. Nitekim Suriye ve Musul’da ele geçirdigi (birakilan) agir silahlarla Federe Kürdistan’a saldirdilar. Kürdistan Savunma Ordusu Pêsmerge güçlerinin sahip oldugu silahlardan daha fazlasi ve gelismisi agir silahlarla saldiriya geçen ID’ye karsi savasan Pêsmerge güçleri, kendisine yapilan agir silah yardimindan sonra, kisa bir sürede, bütün cephelerde üstünlük saglayarak ilerlemeye basladi.
Kürdistan Hükümetine bu kritik anda saglanan destek büyük bir öneme sahip. Musul’un ele geçirilmesinden sonra Merkezi Bagdat Hükümetine verilmeyen destek Kürdistan Hükümetine veriliyordu; bu bütün taraflara verilen açik bir mesaj niteliginde idi ayni zamanda. Kürdistan Bölgesinin her tür saldiriya karsi ‘kirmizi çizgi” oldugu ortaya konuyordu.
Bu, ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra bu ülkedeki sorunlarin çözümünde izledigi politikadan farkli bir tutuma yöneldigini de gösteriyor. ABD yönetimi Iran’in nükleer silah programi konusunda yapilan görüsmeler ve Iran’da yapilan cumhurbaskani seçimleri ile makyaj tazeleyen Iran yönetimi ile yakinlasmalarin da katkisi ile, Merkezi Hükümet ile Federe Kürdistan Bölgesi yönetimi arasindaki sorunlarin çözümü konusunda hep Maliki yönetimiyle anlasmayi telkin ediyordu. Kürdistan Bölgesinin Anayasa’dan dogan hakkini kullanip, basta petrol, dogalgaz ve diger enerji alanlarinda yaptigi anlasmalar konusunda Irak’in birligini öne çikarip merkezi hükümeti isaret ediyordu. Son olaylarla beraber Maliki’ yi kenara atti ve tabii ki Iran yönetimi de Maliki israrindan vazgeçmek durumunda kaldi.
Bir diger tutum degisikligi de Iran ve Suudi Arabistan arasinda yasandi. Yemen’de bas gösteren olaylarda, Iran’in orada Hüseyni savasçilarina verdigi destek ile tirmanan gerilim, buna karsilik Suriye iç savasinda Sünni cihatçi gruplara bazi körfez ülkelerinin de destek vermesi ile devam etti. ISID’in Musul’u ele geçirip yeni hedeflerinin arasina Suudi Arabistan’i da eklemesinden sonra, bu iki ülke arasinda bir yakinlasma bas gösterdi. Saddam diktatörlügünün yikilmasindan sonra, Suudi Arabistan yönetimi ilk defa Irak’ta kurulan bir hükümete destek vereceklerini açikliyor, Haydar Ebadi’ye basari dileklerinde bulunuyordu. Ayni sekilde Iranli yetkililer de bu ülkeye ziyarette bulundular.
Musul’un düsmesi ile ortaya çikan de fakto ile beraber kendi sinirlarini korumaya alip savunma pozisyonunda olan Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Irak Anayasasi’na göre çözülmesi gereken konularin basinda gelen 140. Maddenin kendileri açisindan hal yoluna girdigini, Anayasa’ya göre referandumun yapilmasi için çalisma baslatip Merkezi Hükümet ile iliskilerinin artik bu yeni duruma göre sekillenecegini açikladiktan sonra, tekrar yeni hükümeti kurma çalismalarina sartli olarak katildi.
Musul ve diger Sünni bölgelerinin ID’nin kontrolüne geçmesinden sonra, sözkonusu bölgelerde yerel ölçekte elde ettigi destek ve Kürdistan Bölgesine saldirisi sonrasinda meydana gelen gelismeler de, ayrica degerlendirilmesi gereken konularin basinda geliyor.
Bu bölgelerde yerlesik olan Sünni Arap asiretlerinin Kürdistan Bölgesine yapilan saldirilarda aktif yer almalari, oralardan göç eden eski komsularina, Êzidi Kürtler basta olmak üzere, Hiristiyan, Türkmen ve diger etnik ve dini azinliklara karsi islemis olduklari suçlar, ciddi güven kaybi yaratmistir.
Kuskusuz ülkenin genel sorunlari ve siyaseti konusunda yeterli donanim ve tecrübeye sahip olan Kürdistan Bölgesi Yönetimi, oynanan oyun ve yapilmak istenenlere karsi gerekli duyarliliga sahiptir ve bunlari bosa çikaracak basirettedir. Ancak bundan sonra daha temkinli olacagini tahmin etmek de zor degil. En azindan Sünni Araplari kimin temsil ettigini görmek isteyecek.
Kürtlerin gözetecegi ya da gözetmek durumunda kalacaklari baska bir konu da bu bölgelerde yasayan ve büyük bir kismi göç etmek zorunda kalan Hiristiyan ve diger etnik ve dini azinliklarin durumudur. Bütün bu yasananlardan sonra eger onlar Kürdistan Bölgesi ile kader birligi içerisinde, Kürdistan Bölgesi Idaresi altinda olmayi seçer ve talep ederlerse buna iliskin belirlenecek tutum da ayri konu olarak önümüzde durmaktadir.
ID bütün demokratik degerleri reddediyor, insani degerleri ayaklar altina aliyor. Yarattigi korku, uyguladigi siddet ve sahip oldugu insanlik düsmani zihniyet büyük bir tepki topluyor. Hakimiyet kurdugu alanlarda farkli yasam ve kültürleri hedef alip beraber yasama kültürünü yok ediyor. Belirledikleri stratejik hedeflere ulasma konusunda ilerleyen ID, tüm dünya için ciddi bir tehdit haline gelmis durumda. Terörist ID’ne karsi savasan Pêsmerge gücüne uluslararasi boyutta yapilan yardim ve destek, bu yönü ile de büyük öneme sahiptir.
Birlesmis Milletler Güvenlik Konseyinde, bu konunun görüsülüp ID’nin durdurulmasi ve bu tehlikenin bertaraf edilmesi için alinan bir dizi kararlar da dikkat çekici sekilde öne çikiyor. Buna göre bu terörist örgüte mali, silah ve lojistik destek veren ülke ve çevrelerin yaptirima tabii tutulmasi karari, bu türden iliski ve faaliyet içerisinde olanlara nasil yansiyacagi, sözkonusu ülke ve çevrelerin tutumlarinda nasil bir degisiklik yaratacagini da zaman gösterecek.
Suriye’de çikan iç savasi ve yasanan drami sona erdirmek amaciyla, BM’de bir türlü alinamayan müdahale kararinin alinmasi, ID’nin bu son hamlesi ile daha olanakli hale geldi. Bu konuda genis bir konsensüsün olustugu görülmekte. Bu olmasa bile çok uluslu bir gücün müdahalesi, ciddi bir seçenek olarak sunuluyor.
ID’in Suriye’deki üslerine karsi bir müdahaleye herhangi bir sebeple karsi durmaya çalisan veya bunun tersi istikametinde konumlanan güçlerin de hedef olacaklarini tahmin etmek zor degil. Bu yönü ile yeni arayis ve farkli ittifaklarin gelismesi de muhtemeldir.
Öyle görünüyor ki bölgede kartlar yeniden karilip, dagitiliyor.
Siyasi zemini oldukça kaygan olan Ortadogu gibi bir bölgede, dost ve düsman kavramlarinin aksamdan sabaha hizla yer degistirdigi günümüz kosullarinda yolu sasirmamak için, olaylara özgürlük, demokrasi, hak ve adalet penceresinden bakmanin sasmaz bir pusula oldugu gerçegi, son gelismelerde bir kez daha ortaya çikti.
29 Agustos 2014
Ararat Jirwar