Haber

K Ö Y D E

Kemal Burkay

Sevgili arkadaslar, dostlar,

10 Gün süreyle biraz dinlenmek için Dersim’deki köyüm Dirban’da idim.

Köy gerçekten de dinlendirici idi. Gündüzleri ülkenin dört bir yani gibi yaz sicagi ile kavrulsa da aksamlari serinlik çöküyordu. Zaman zaman, özellikle de geceleri kus seslerinden baska ses duyulmuyordu.

Ne var ki kuslar da azalmislar, sanki köyün seyrelen nüfusu ile birlikte çekip gitmisler… Serçeler ve kargalar her zaman ki gibi çok sayida varlar. Bazen kanaryanin sesi serçe seslerine karisiyor, hatta, seyrek de olsa ibibik kusunun sesi duyuluyor. Geceleri yine Kürtçe ‘tuk’ dedigimiz ishak kusunun monoton sesi yankilaniyor.

Asolist bülbülün sesini ise hiç duymadim. Belki o da buralara veda etti, belki de dut mevsimine denk geldigi için… Malum ya, ‘dut yemis bülbül’ ötemez olur. Insanlar da bazen dut yemis bülbüle döner…

Sincaplar yine çok sayida büyük dut agacinin ve cevizlerin dallarinda göründüler. Benden iki gün kadar önce bir de irice bir yilan yasli badem agacinin kökünde görünmüs, oradaki sincap yavrularini yuttuktan sonra çekip gitmis.

Bir de nereden geldiyse harman yerini bir kaplumbaga yavrusu ziyaret etti.

Evet, köyde dut mevsiminin sonlariydi. Bu vesileyle hem bol bol dut yedim , hem de yillar önce yazdigim su siirimi hatirladim:

DUT ZAMANI

Ülkemde simdi dut zamanidir
Ayran
Ve taze salatalik

Elceklerle ekinleri derelim
Terimizi ince yele verelim
Ceviz gölgesinde sohbet edelim

Ak sivali köy evleri serindir
Yolcular geçer asagi yoldan
Atlarinin nal sesleri sikirdak

Yildiz isiginda harman savrulur
Harman makinasi takir da tukur
Ishaklar öter, türkü yakilir

Ülkemde simdi dut zamanidir
Ve arpa derimi, karinlar doyar
Gitsem dostlarim acaba orda midir?

Haziran 94

Ama artik elceklerle ekinler derilmiyor. Ekilen toprak çok az ve ürün de biçere veriliyor. Yine bizim çocuklugumuzun o geceleri yildiz isiginda takur-tukur eden romantik harman makinalari da bir kösede çürümeye terk edilmis. Bu is artik biçer-döverle yapiliyor.

Dostlara, çocukluk arkadaslarima gelince, hem göç, hem ölümler nedeniyle onlarin sayisi da oldukça azalmis. Her geçen yil aralarindan bazisini alip götürüyor. Ziyaretime gelen konu komsu arasinda bazisi artik koltuk degnekleriyle dolasan Kaya (Qiya) Çalim, Qiyê Salî, Nazoyê Avdê de vardilar.

Geçen yil düsüp kalça kemigi kirilan ve bu nedenle bir operasyon geçiren agabeyim Mustafa da koltuk degnekleriyle köyü dört dönüyor, diyebilirim ki köyün en dinamik ve hala okuyan ihtiyari…

Yine Almanya’dan tatile gelmis Mohundu ve çevre köylerden arkadaslar ile, Bingöl’den ve Dersim merkezinden dost ve arkadaslar da geldiler. Onlarla bahçede, büyük dut ve badem agacinin altindaki harmanda sohbet ettik. Derya’nin çok sosyal horozu Hüseyin’in dizlerine konmayi ihmal etmedi.

Bir gün Irfan’la mahallemizdeki çesme basi Govê’ye, bir gün de Derya ile Kanya Sipî’ye ve Kelemê Qerê’ye uzandik. Yol boyu sararmis otlar ve çiçek açmis çalilarla kapliydi.

On gün boyunca televizyona bir kez bile bakmadim, buna ihtiyaç duymadim. Kanimca dinlenmenin bir kosulu da bu. Hele, hiç degilse birkaç gün sinirlerinizin tepenize çikmasini istemiyorsaniz, televizyondan uzak durmalisiniz.

Sonunda on gün bitti ve yola çikinca ayni yorucu, gürültülü, kavgali, sinir bozucu ortam basladi.

Ne yapalim, hayat böyle. ‘Bir günün beyligi beylik,’ demisler; on gün de on gündür!

18 Agustos 2017

Dengê Kurdistan

Back to top button