Kemal Burkay ‘Baris Kürsüsü’ne yazdi: Barisa ulasmanin yolu

Kemal Burkay ‘Baris Kürsüsü’ne yazdi: Barisa ulasmanin yolu (*)
KEMAL BURKAY
Kürt sorunuyla ilgili olarak kamuoyunda bir hayli umut yaratan ‘baris ve çözüm’ sürecinden yeniden savas ortamina geldik.
Bu duruma bir anda gelinmedigini, ülkede ve bölgedeki son gelismelerle birlikte su anda yasananlarin hiç de sasirtici olmadigini söyleyebiliriz.
Temel neden zaman zaman çözülüyormus gibi gösterilen, ama bir türlü çözülmeyen Kürt sorunudur.
Öcalan’in Suriye’den çikarilip Türkiye’ye getirilisinden sonra yasanan, zaman zaman çatismali, zaman zaman ‘barismali’ döneme bir göz gezdirelim.
Öcalan, yargilama sürecinde pisman oldugunu, devlete hizmete hazir oldugunu, silahlari susturacaklarini ve bir daha ellerine almayacaklarini söyledi. Bunun ötesinde o güne kadar dile getirdigi siyasi taleplerinden 180 derece dönüs yapti, ‘Ne bagimsizlik, ne federasyon, ne otonomi istiyorum, bunlar modasi geçmis ilkel taleplerdir.’ dedi, ‘demokratik cumhuriyeti’ ve Kemalizm’i savunur oldu. PKK’nin adini bile terk etti, bir baris güvercini kesildi.
PKK de bütün bunlara uydu. Istek üzerine silahli güçlerini sinir ötesine, Güney Kürdistan’a tasidi. Tümüyle birakmaya da hazirdi; ama ilginçtir, devlet bunu istemedi. Öcalan artik elimde ve emrimde, PKK de Öcalan ne istiyorsa yapmakta diye düsündü. Öyle olunca da, PKK’yi bitirmektense, o zamanki basbakan Ecevit’in ünlü deyisiyle, ‘Herkes kullaniyor, biz neden kullanmayalim?!.’ diye düsündü.
Diger bir deyisle devlet, Öcalan’i bir sihirli degnek gibi gördü ve onun eliyle Kürt ulusal hareketini tümden pasifize etmeyi planladi. Böylece Kürt sorunu bitmis olacakti Hesap buydu.
PKK gerçekten de 4-5 yil süreyle tek kursun sikmadi. Ama kontroldeki Öcalan ve PKK daha sonra iç iktidar kavgalarina alet edildi.
Kemalist-militarist kesim, AK Parti’nin 2002’de iktidara gelisini önleyemeyince, 12 Mart ve 12 Eylül öncesine benzer biçimde ortami gerip bir darbe zemini yaratmaya yöneldi ve bu arada kontroldeki bazi güçleri harekete geçirdi. 2004’te Imrali’dan gönderilen direktifle PKK de savas konumuna geçirildi, yeniden bölgede çatismalar basladi.
Ne var ki bu kez iç ve dis kosullar uygun degildi ve cuntacilar hedeflerine ulasmadilar. AK Parti, oynanan oyunu gördü ve Kürt halkini yanina çekmeye çalisan bir pozisyon aldi. 2009 ilkbaharinda Cumhurbaskani Gül, ‘Ortam Kürt sorununun çözümü için uygun, devlet kurumlari arasinda uyum var.’ dedi. Bunu Basbakan Erdogan’in benzer açiklamalari izledi. Böylece kamuoyunda olumlu bir hava ve umutlar olustu.
Ne var ki AK Parti’nin de çözüme yönelik ciddi, kapsamli bir projesi yoktu. Hele bu arada darbe tehditlerini savusturup cuntaci kesimi, Balyoz ve Ergenekon davalari gibi yargilama süreçleriyle etkisizlestirdikten ve Imrali üzerinde de denetim kurduktan sonra, artik düze çiktigini düsündü ve bu konudaki reformcu barutu tükendi; yeniden ‘Kürt sorunu yoktur, bitmistir’ noktasina geldi. Bu kez de kendisi Öcalan’i bir sihirli degnek gibi kullanabilecegini ve bunun her seye yetecegini sandi.
2013 ilkbaharinda baslatilan ‘çözüm ve baris süreci’ gerçekte bir çözüm süreci degildi, sadece PKK’ye silah biraktirmayi amaçlamisti. Ama bu bile basarilamadi. Eger her sey denetim atindaki Öcalan’la bitse basarilabilirdi. Ama devrede baska etkenler ve aktörler vardi. Suriye’deki gelismeler onlara yenilerini ekledi. Içeride ve disarida çözüm ve baris sürecine karsi olanlar, ortami gerdiler. 7 Haziran seçimleri öncesi baslayan provokasyonlar birbirini izledi. Hükümet de krizi yönetemeyince, hatta çesitli biçimlerde gerilime katkida bulununca ok yaydan çikti, bir kez daha bölge yangin alanina döndü.
Bu elbet kötüye dogru bir gidis. Kürt sorununu adil sekilde çözmeyi ve çagdas standartlarda bir demokratiklesmeyi basaramayinca, ülkemiz Suriye benzeri bir bataga sürüklenmekte.
PKK’nin Kürt halki için dise dokunur bir hak talebi yok. Buna ragmen ne için, kim için savastigi izaha muhtaç. Devlet ve gelip geçen hükümetler ise ‘AK Parti de dahil- Kürt sorununu esit haklar temelinde, adil biçimde çözme iradesini gösteremediler.
Kürt sorunu PKK’ye endekslenemez ve bir terör olayi gibi gösterilemez. Bu sorun ancak, çagdas örneklere uygun biçimde, Kürt halkinin temel haklari taninarak çözülebilir. Insanlarimizin özgürlüge ve ülkenin barisa ulasmasinin yolu budur.
——————————————————–
13 Ocak 2016 tarihli Zaman gazetesinde yayinlandi.
Dengê Kurdistan