Haber

Kemal Burkay: Öcalan tüm Kürtler adina protokol imzalayamaz

31 yillik sürgünün ardindan Kürt sorununu iki aydir Türkiye’de yerinden gözlemleyen Kemal Burkay, BDP’li milletvekillerinin yemin etmesiyle ilgili “Su anda Meclis’te olmamayi sans sayarim” dedi. Burkay, dönüsünü elestirenlere yanit verdi. MIT- PKK görüsmesi ve hazirlandigi iddia edilen protokolle ilgili “Öcalan Tüm Kürtler adina Imrali’daki hücresinde protokol imzalayamaz, bu protokolde ne yazili oldugunu bile Kürt halki hala bilmiyor,” dedi.

Kürt aydin Kemal Burkay, A Haber’de Selin Ongun’un sundugu “Bi Sormak Lazim” programinda sorulari yanitladi. Iste o söylesi:

Gelisinizle birlikte medyada sevinçli mansetler oldu, artan beklentiler esliginde agir elestiriler de oldu; iyi ki geldim mi diyorsunuz yoksa bunca telasa ne gerek vardi mi?

Iyi ki geldim diyorum. Ben gelmeden bir gün önce Genelkurmay Baskani ve 4 kuvvet komutani istifa etti. Ilk aklima gelen, olaganüstü gelismelerin olabilecegiydi; ama “Ne olacaksa olsun, dönecegim” dedim. Ordudan bir sey gelmedi ama PKK’nin silahli eylemleri basladi, ortam gerildi, bu hala devam ediyor ne yazik ki…

‘Yillarca beni görmezden gelenler dönüsümü elestirdi’

Yillarca Kürt siyasi hareketine destek veren aydinlardan elestiriler oldu en çok dillendirilen ” AK parti’nin politikalarina enstrüman oldu Kemal Burkay”, nasil yorumladiniz?

Elestirenler, ben 31 yillik sürgündeyken benimle ilgili tek söz etmeyen kisilerdi, beni tanimazliktan gelenlerdi. Niye öyle tepkiler gösterdiler anlayamadim. Belki sizin dikkatinizi çekti ama, sanildigi kadar çok elestiri olmadi, olumlu yazilar daha fazlaydi, en önemlisi de kitlenin gösterdigi ilgiydi. Bu ilgi herhangi bir partinin örgütledigi bir sey degildi. HAK-PAR’dan arkadaslar beni karsilamak için komite olusturmuslardi. Onun disinda insanlar, dost ve tanidiklarim, havaalanina kosup gelmislerdi.

Musa Anter’in oglu Anter Anter, ben Kemal Burkay gibi affedilerek dönmem dedi, bu laflar sizi incitti mi?

Ben affedilerek dönmüs biri degilim, Hakkimdaki dava 30 yil sonra düstü ve ben adam öldürmedim, siyasi görüslerim nedeniyle yurtdisina çiktim, 30 yil geçtikten sonra çok daha agir davalar düstü, benimki geç bile kaldi. Anter Anter’i 30 yil kaldigim Isveç’te hiçbir toplantida görmedim. Isveç’te onlarca konferans verdim, kendisini bir kez bile görmedim, tanismadim. Niye dönüsümü böyle yargiladi, anlamadim. Dönememesinin belki birtakim nedenleri vardir.

‘Ayni kisiyim, gelince degismedim’

Diger Kürt aydinlari için degil de neden sizin dönüsünüz baska bir Kürt aydininin oglu tarafindan elestiri konusu oluyor?

Ben Musa Anter’i çok seven biriyim, dostum ve arkadasimdi. Oglunun tepkisi yersiz bir tepkiydi, önemsemiyorum. Beni Stockholm’den ugurlamak için de pek çok kisi geldi, yakinlarim da vardi. Burada da büyük ilgiyle karsilandim; yalniz Kürtler tarafindan degil, Türkler tarafindan da. Karsi olanlar benim görüslerimden rahatsiz olan kisiler. AK Parti’nin benim için ‘dönebilir’ demesi beni mahkum etmeye yetmez; ben ayni kisiyim, gelince degismedim.

Sivan Perwer ile irtibatiniz oldu mu geldikten sonra?

Geldikten sonra firsat olmadi, ama gelmeden önce görüsmüstüm. Benim dönüsümle ilgili olumlu bir açiklama da yapti. Ben Sivan Perwer’in dönmesini isterim, ama bu kosullara bagli. Onun durumu daha degisik, Diyarbakir’a gidip, onbinlerin, yüzbinlerin katilacagi konser verecek, buna uygun psikolojik ortam olmali. Bazi çevreler onun dönmesine gereksiz tepki gösterdiler, bu anlasilir bir sey degil.

‘Sirf o yemin yüzünden Meclis’te olmak istemem’

HEP ve DEP’in kurulmasinda sizin yazilarinizin katkisi var. Bir gün önce BDP’lilerin Meclis’teki fotograflari kiymetliydi, siz orada olmak ister miydiniz?

Öyle bir tutkum olmadi hiç. Ben 1969 seçimlerine katildim, az bir farkla kaybettim. Türkiye Isçi Partili idim o zaman. Iki milletvekili seçiyordu Dersim yöresi, sosyalist bir partiden yüzde yirmi oy aldim. O bir rekordu. O zaman seçilsem Meclis’e giderdim elbet. Ama o zaman da öyle bir tutkum olmadi, simdi de yok. Aksine, seçilmemis olmami sans sayiyorum, su irkçi yemini yapmadigim için. Parlamentonun ilk görevlerinden biri su irkçi yemini kaldirmak olmalidir. O yemin hiç yakismiyor.

Bu kosullarda parlamentoda olmak istemem. Prensip sahibi bir insanim. Milletvekili de olsam, bakan da olsam, sirf o yemin hatirina olmak istemem. Bence sadece o sözcük degil, o yemin bastan sona irkçi bir yemin, demokratik bir ülkeye yakismiyor, salt bir etnik grubun varligi üzerine kurulmus, Kürtleri yok sayan bir yemin. O yemini Türklere de yaptirmak kötü. Demokrat insanlar için onur kirici. Bu geçmisten kalan bir yara, küçük görünür ama önemlidir.

’12 Eylül ve PKK barisçi Kürt siyasi hareketini ezdi’

Köprüler altindan çok sular akti. Mehdi Zana 1970’lerde adayinizdi, sizce PKK disinda niye kuvvetli tabani olan bir Kürt siyasi partisi yok?

Biliyorsunuz 12 Eylül darbesi dengeleri çok degistirdi, Kürt demokratik hareketini ve Türkiye solunu ezdi. Baris Dernegi bile yargilandi, cezalandirildi. Meydan savasanlara kaldi. Bir tarafta ordu, militarizm, bir tarafta PKK, toplum buna göre kutuplasti. Öteki demokratik güçler sahneden silindi, zayifladi. Halbuki 12 Eylül öncesi böyle degildi, biz kitleseldik.

Sizi 12 Eylül mü ezdi PKK mi ezdi?

Meydan PKK’ya birakildi. 1984 yilinda silahlarin patlamasiyla, onun sesi duyulur oldu, muhalefetin gözü oraya çevrildi. Tabi bunun disinda da PKK’nin bize yönelik tavri olumsuzdu. PKK bastan itibaren diger Kürt örgütlerini düsmandan saydi, hedef gösterdi, Bunlar isbirlikçidir dedi. Benim önce bunlari ortadan kaldirmam lazim dedi. Bunun gerçekle ilgisi yoktu, durum bunun tam tersiydi. Bazi bakanlarla görüstüm diye nasil simdi ‘AK Parti’nin adami’ diye nitelendiriliyorsam… Ben sosyalistim, çizgim bellidir. Sunu diyorum: PKK ortaya çiktigi günden beri bizi hedef olarak gösterdi. Niye yapti bunu ve bugün bile niye hala rahatsizdir, niçin farkli aydin seslerine tahammül edemiyor? Bunun üstünde düsünmeli.

Sunu not düsmek lazim, önceki gün Karayilan’in aydinlara verdigi muhtira diyebilecegimiz paragraf söyleydi, aydinlar isimize karismasin, elini Kürtlerin üzerinden çeksin, neden bu o gelenegin degismeyeceginin kaniti mi?

Eski aliskanligin devami. STK’lar niye suçlaniyor? Çünkü açiklamalar yapiyorlar, silahlar sussun diyorlar. Niye bundan rahatsiz oluyorlar? Diyelim PKK’yi da elestiriyorlar, sivillere zarar veren eylemlerini elestiriyorlar… Buna niçin tahammül edemiyorlar?
‘HAKPAR demokratik özerklikten fazlasini istiyor’

Kürt kamuoyundan gelen sesler, Kürt siyasetinde kidemli isimlerin söylemedigi seyleri gençler söyledi, benim için ölme, öldürme dediler. Bu son siddet saldirilari esliginde örnegin Kürtler neden Hak-PAR’a teveccüh göstermiyor?

HAK-PAR, BDP ile kiyaslandiginda küçük bir örgüt. Aradan 30 sene geçti, çatismayla geçti. Düsünün 1990’da HEP kuruldugu zaman, ki benim de katkim var, partimin katkisi var. Legal kitlesel partinin olusmasi fikrinin olusmasi benimdi, bunu onurla söylüyorum. Diger gelismelerle birlesti, ortaya HEP çikti. Biz etkindik orada. PKK ise onu kendisine karsi kurulmus saydi. Zaten bir sey ya PKK’ya yakindir, ya da düsmandir; anlayislari bu! Bu yüzden baslangiçta HEP’e karsi çiktilar, sonra içine girdiler ve etkinlik sagladilar. Yani o dönemde bile etkindik. Diyarbakir seçimlerini bize yakin bir arkadas kil payi farkla kaybetti, yoksa ikinci Mehdi Zana olayiydi, ondan sonra durum degisti, çatismalar ilerlerdi, güç dengeleri degisti.

Federasyon öneriyor HAK-PAR, bu nedenle anayasa mahkemesi dava açti, kapatilmadi, parti neden Kürtlerden ilgi görmüyor? Tirmanan siddete karsi olan elestirilerle birlikte yeni bir süreç baslayabilir mi Kürt siyasetinde?

Degisim isaretleri var. Her sey oldugu gibi kalmiyor. Toplum su anda baris istiyor. Ben sokakta, isyerinde lokantada tanimadigim birçok insanla karsilastim, geldiler benimle tanistilar, boynuma sarildilar. Bunlarin hepsi Kürt degildi. Saniyorum böylesi bir kitle egilimi var, bu egilim kendi ürünlerini verecek politik alanda. Siyaset çok renkli olmali. Kürtler tek bir parti olmak zorunda degil, Kürtlerin diktatöre ihtiyaci yok, bence bu degisim basladi.

Nedir bu degisimin göstergeleri?

Toplum baris istiyor. Bana gösterilen ilgiyi de böyle yorumluyorum Bir bakima barisin sesi oldugum için bu ilgiyi gördüm

PKK çevrelerinde sizin için en çok dillendirilen “Devlet projesi olarak Burkay döndü, devlet sorunu PKK ile çözmek istemiyor, bu nedenle Burkay getirilmistir”

Bu tamamiyla spekülasyon. Ben kosullari degerlendirdim, döndüm. HAK-PAR federasyon istiyor. BDP ve PKK’nin istediginden fazla. PKK ve BDP kesimi daha düne kadar ne bagimsizlik, ne federasyon ne otonomi diyor, yani hiçbir sey istemiyorlardi. Sonra demokratik özerklik istemeye basladilar; çünkü ayip oluyordu, turistlere ve kamuoyuna karsi… Bir sey isteme geregi duydular ve demokratik özerklik diye bir sey istemeye basladilar. Ne var ki o demokratik özerklik otonomi bile degil. Biz esitlik temelinde federasyon istiyoruz. Bundan rahatsiz olmalari için sebep yok, o tür suçlamalar için uygun degil; ben MIT ile hiç görüsmedim, hiç pazarlik yapmadim.

Size MIT olur, devletin baska bir kurumu olur hiçbir talep, davet, konusma olmadi mi?

Hayir olmadi. Ilk kez geçen yil, Basbakan, “Kemal Burkay dönebilir” dedi ve Içisleri bakani da bana telefon etti. 1993 yilinda o zamanki Içisleri Bakini Ismet Sezgin, benimle Öcalan arasinda yapilan protokolün ardindan “Kemal Bey dönebilir” dedi. Ben o zaman kosullari uygun bulmadim, dönmedim. O zaman da PKK çevreleri, “Kemal Burkay dönecek, ona otonomi verecekler” dediler. Hep korktular. Ben de, “Arkadaslar telaslanmayin, panik yapmayin, otonomi o kadar basit bir sey degil, onu altin tepsi içinde sunmazlar,” dedim.

Protokol konusu çok güncel, Öcalan ile devlet arasinda protokol hazirlandigi Kandil’e gittigi gibi iddialar var. Serafettin Elçi, devlet tabiî ki böyle bir protokole imza atmaz demisti. 93’te de siz bu süreci yasadiniz. Sabote edilmesinde benzer bir süreç mi yasaniyor?

Bugün sözü edilen protokolle, bizim Öcalan’la Sam’da imzaladigimiz protokol farkli seyler. 1993’te Talabani, Özal’in istegi üzerine, silahlarin susmasi için bir girisimde bulunmus ve PKK tek yanli ates kesmisti. Biz de o günlerde Sam’da, Talabani’nin kaldigi evde PKK ile bir protokol imzaladik, ortak istemlerimizi Türk tarafina ilettik, ki bu istemler arasinda federasyon da vardi, silahlarin susmasi da vardi. 10 maddelik bir demokratiklesme programi önermistik. Simdiki protokol ise MIT ile Öcalan arasinda yapildigi söylenen protokoldür. Kürtler adina yapiliyor. Imrali’da yatan bir kisi bütün Kürtler adina bir çözüm haritasi öneriyor. Hem de bunu ‘devletin Kürtlerle yaptigi tarihin en büyük anlasmasi’ diye niteliyor. Ben bunu komik buluyorum. Nasil oluyor da bir tek Kürt bütün Kürtler adina protokol imzaliyor. Kürtlerin haberi var mi içeriginden?

Kürt halki ne düsünüyor? Nasil bu kadar insan adina böyle bir seyi tek kisi yapabilir? Bu düsünceniz tabanda kabul görüyor mu?

Görüslerimin tabanda kabul görüp görmemesi ayri bir konudur. Tarihte kitleler belli dönemlerde belli sloganlarin ve bazi kisilerin arkasina takilir giderler. Ama bu her zaman dogru yönde gittiklerini göstermez. Kaldi ki Kürtlerin hepsinin Öcalan’in arkasindan gittigi kanisinda degilim. Örnegin Ak Parti, Kürtlerin çogunlukta oldugu bölgede, yani Kürdistan’da da BDP’den daha fazla oy aliyor. Ikincisi Kürtlerin sessiz bir çogunlugu var, bu çogunluk PKK’li falan degil. Taraftarlari Öcalan’i böylesine kutsayip peygambere çevirdiler. Oysa bize putlar, diktatörler gerekli degil. Biz demokrasi ve özgürlük istiyoruz. Isin kötüsü, Türk aydinlari içinde de PKK’nin temsil gücünü abartanlar, Öcalan’i efsanelestirip tüm Kürtleri onun arkasinda gösterenler var. Elbet Öcalan’in bir taraftar kitlesi var, onlar belli. Gidip köyünden toprak alacak kadar kutsayanlar var… Ama bütün Kürtler degil. Kürtler de degisiyor, örnegin büyük çogunluk PKK’nin son siddet eylemlerini onaylamiyor. Bugün herkes sesini çikartamiyor özgürce, bunun zamani var.

Bakin bir Arap Bahari yasaniyor, Saddam çöktü gitti, Esad çöküp gitmekte… Bunlar Öcalan’in örnek aldigi kisilerdir, taklit ettikleridir.

Siz Öcalan’i uzun zamandir taniyorsunuz. Tecrit altinda bir tarafta. Sizinle ilgili gelmeden önce sert sözleri oldu, gelirken sürece katkida bulunmasi gerekir dedi.

‘Öcalan’in özgürlügüne kavusmasindan rahatsizlik duymam’

Tamam, ben Öcalan’i kendime rakip olarak görmüyorum, onunla kisiligimiz ve politikalarimiz çok farkli. Düsman olarak da görmüyorum. Tutuklu bir insan. Özgürlügüne kavusursa bundan rahatsiz olmam. Yalnizca Öcalan degil, içerdekilerin hepsi tahliye olsun. Ama bunun için ülkeye baris gelmesi ve Kürt sorununun çözümü gerekli. Geçmiste Öcalan’la yalnizca sürtüsmedik, diyaloglarimiz da oldu.

Orhan Miroglu, “Kürtler kendi savaslari ile yüzlesmek istemiyorlar” dedi, katiliyor musunuz?

Kürtler, tek kaliptan çikmis degil, Kürtlerin politik tavirlari bir degil. Örnegin biz geçmisten beri PKK’yi çok elestirdik, baskalari da elestirdi. Dolayisiyla Kürtler arasinda kimse PKK’yi elestirmiyor degil. Bunu düne kadar PKK’nin yaninda olan, onun listesinden milletvekili olan veya olmaya çalisanlara sormak lazim. Görmediler mi PKK’nin yanlislarini? Ayrilanlara bir sey demiyorum, ya hala yaninda olanlar görmüyorlar mi?

‘Ahmet Altan uzun süre bizi görmezden geldi’

Sizce Kürt Siyasetinde BDP’li vekiller bu noktaya yaklastilar mi?

BDP’liler hala kendilerinden beklenen tavri gösteriyor degiller, yanlislara karsi seslerinin yükselmesi lazim. Ben geçmisten beri korkmadan yaptim bunu, tehditlere pabuç birakmadan söyledim. 1983’te PKK üzerine yazdigim kitap var: ‘Devrimcilik mi Terörizm mi?’ PKK’nin yanlislarini hep söyledim, arkadaslarim da söylediler. Kürtler içinde PKK’nin yanlislari elestirilmiyor demek haksizlik. Bunlar bizi görmezden geliyorlar. Taraf gazetesi Kürt sorununun tartisilmasinda önemli rol oynadi. Devletin Kürtlere karsi politikalarini elestirdiler.Öyle ki PKK yandaslari bir dönem Ahmet Altan’i ve Taraf’i göklere çikarttilar. Simdi ise Taraf gazetesi PKK’yi elestirirken yine iyi bir sey yapiyor, kisilikli bir yayin yapiyor; ama bu kez ayni PKK ve yandaslari Taraf’a ates püskürüyor, onu suçluyorlar. Öte yandan Taraf Gazetesi de, Ahmet Altan da bizi görmezden geldi, sik sik ‘Kürtler içinde PKK’nin yanlislarina karsi çikacak cesur insan yok mu?’ diye yazdi. Vardi, hep vardi, ama kendileri bu sesleri niye görmezden geldiler ve niye hala görmezden geliyorlar?

Sadece PKK’nin degil, Türk aydin çevrelerinin de bize ilgisi olmadi mi diyorsunuz?

Medya uzunca bir dönem bize boykot uyguladi, ambargo uyguladi. Bu boykot Özal döneminde kisa bir süre kirildi, ama tekrar basladi, son birkaç yila gelinceye kadar.

Selim Temo’dan elestiri vardi, “Avrupa Kürtleri sürgün degil, kaçmis insanlardir, orada lobi faaliyeti, etkin soluklu harekette bulunmadilar” diyerek hareketinizin katkisi olmadigini söyledi.

O bahsettiginiz kisinin etkisi nedir, çapi nedir, ayri bir konu; ama bu kisinin bizim Avrupa’daki yogun ve etkin çalismalarimizdan haberdar olmadigi ortada. Veya haberi var da bilmezden geliyor. Kaldi ki 1990’lara kadar yurt içinde de kitlesel biçimde etkindik. HEP’in, DEP’in kurulusunda ve yönetilmesinde önemli pay sahibi idik.. Bu kisinin baska bir yazisi daha vardi, bir dönem bazi aydinlar tehdit edilmisti. O ise medyanin olaya genis yer vermesine tepki göstermis, ‘ Bunlar kendilerini gündemde tutmak istiyorlar, neden kimse beni tehdit etmiyor?’ demisti… Kendisi ne ölçüde aydindan sayiliyor, ciddiye aliniyor, bence ona bakmali. Ben bu tür elestirileri önemsemedim ve cevap vermeye deger bulmadim.

Simdi MIT- PKK görüsmesi infial yaratmadi, ama halinin altina attigimiz bir sey var, ben kanlimla barismam diyenler de var. Siz hala barisa inaniyor musunuz?

Barisa inanmayan ve karsi olan Türkler de var Kürtler de var; ama büyük çogunluk bugün silahlarin susmasini istiyor. Bu güçler el ele vermeli, barisi engelleyenlerin hakkindan gelmeliyiz.

A Haber-3 Ekim

Dengê Kurdistan

Back to top button