Makale

Mülteci mümkün degil, vatandaslik verelim!

Tayyip Erdogan aniden Suriyelilere vatandaslik verilecegini ilan etti. Hem pratik açidan hem ilkesel olarak özünde dogru olan bu fikir, hiçbir hazirlik yapilmadan, kamuoyunda belli bir ön tartisma baslatmadan, AKP devleti baskaninin agzindan olmus bitmis, karara baglanmis bir is gibi sunulunca, ters tepmesi kaçinilmazdi. Insancil hukuk açisindan gerekli oldugu gibi, pratik nedenlerle de büyük ölçüde kaçinilmaz olan, Türkiye’de uzun olmaya baslayan bir süredir kalan Suriyeli siginmacilarin misafirlikten vatandasliga geçmeleri olasiligi yeni bir toplumsal gerginlik konusu oluverdi.

Bu sefer AKP tabanini da bölen bir gerginlik bu. Bu nedenle baskanlik sistemi için oy devsirme hesabiyla yapilmis bile olsa, getirecegi oydan çok daha fazlasini kaçirma ihtimali var. Bu ihtimal, Türkiye’de Suriyeli göçmenlere karsi irkçi, ayrimci bir tepkinin de katlanarak artmasi anlamina geliyor.

Kemal Vural Tarlan, Birikim dergisinin internet sitesinde yayimlanan yazisinda, mültecilere yönelik ayrimcilik ve nefret suçunu kapsayan bir kampanya baslatilmasina ve bu sosyal medya lincinin sagci ve solcuyu, seküler ve dindari yan yana getirmesine isaret ediyor. Erdogan’in bu hamlesinin, biraz kolayci bir yorumla yapildigi gibi, gerilim siyasetine yeni bir alet eklemek olarak ele alinamayacagina dikkat çekiyor. Bunun esas olarak bir iskân politikasi olarak çok eski ve çok sik basvurulmus bir devlet politikasi pratiginin tekrari oldugunu iddia ediyor.

Bu ‘baskanlik karari’nin, hangi Suriyelilere (ya da istisnasiz hepsine mi?) ve ne kosullarda vatandaslik verilebileceginin elle tutulur bir hazirligi yapilmadan ortaya atildigini, hükümetten gelen son derece çeliskili beyanlar gösterdi. Erdogan da bu karisikligi, kalifiye olanlari isaret ederek daha büyüttü. Böylece birçok kuskuyu tetiklemek, büyük sayialara neden olmak ve sonuçta misafir etiketli mültecileri toplumsal nefret nesnesi haline getirmek için yapilmasi ne gerekiyorsa yapmis oldu.

Varol’un ve baska birçok yorumcunun isaret ettigi gibi, ezici çogunlugu Suriyeli olan, üç milyona yakin mülteci statüsü verilmemis siginmacinin yasadigi Türkiye’de, mülteci statüsünün taninmasiyla ise baslanmasi gerektigi açik iken, kadim güvenlik devleti politikasi bundan titizlikle kaçinmaya devam ediyor. Bunun nedeni hakkinda, iktidar cephesinden kimse tek bir kelime etmiyor. Buna karsilik, ‘vatandaslik verecegiz’ lafi, himmet eder gibi ortaya atiliyor.

Talep eden mültecilere Türkiye vatandasligi verilmesinin yaninda, çesitli nedenlerle bunu talep etmek istemeyenlere mültecilik hakkinin verilmesi gerekmiyor mu? Tayyip Erdogan, Almanya vatandasi veya artik orali olmus Türkiyelilere hep asimile olmadan entegre olmalarini ögütledi. Suriye kökenli müstakbel vatandaslar da bunu talep ederlerse, ‘nankörlük etmeyin’ mi diyecek? Üç milyona yakin Suriyeli siginmacinin takriben yarisi okul çagi veya öncesi yastalar. Vatandasimiz olmus Suriyelilerin bir kismi çocuklari için anadilde egitim hakki talep ederlerse, onlar da müstakbel bölücüler ve dahi teröristler mi olacaklar? Onlara bu hak taninirsa, Kürtlerin talebine hangi yüzle rabia isareti yapmaya edecek fiili baskan?

Türkiye’de dogmus ama ne Türkiye ne Suriye nüfusuna kaydolmus on binlerce çocugun durumundan baslayarak, bir vatandaslik politikasi uygulanmasinin kaçinilmaz oldugu bir gerçek. Ama bu gerçegin, bir mezhepçi-etnik iskân politikasina alet edilmesi büyük bir tehlike arz ediyor. Bu tehlike, bugün çogu ucuz isgücü olarak kullanilmak, kuma gitmek ve baska sömürülere maruz kalarak yasamaya mecbur birakilan Suriyeliler degildir. Tehlike, iktidarin bu siginmaci kitlesini iç ve dis politikasinin bir araci yaparak, patlama noktasinda yasanan toplumsal gerilimlerimizin nesnesi haline getirmesidir.

————————————————-

13 Temmuz

Ahmet Insel

Back to top button