Makale

Ölçü güç olunca, kötülesmek kaçinilmaz

Iktidarin uygulamalarini savunmaya, yüceltmeye, toz kondurmamaya çalisan bir garip güruh var. O denli mihenklerini sasirmislar ki bir zamanlar dini söylemler kullanarak ve fakat aslinda dinin içini bosaltan Emevilere çok benzemeye basladilar. Emeviler’in gücü zorla ele geçirip tüm elestirileri zorbalikla susturduklari zamanlarda da her elestiren kendisini dislanma, hain ilan edilme halinde bulurdu. Yönetimi ele geçiren Emeviler’de dini söylemler alabildigine vardi ama adalet, vicdan yoktu artik oralarda. Her büyük fethi gerçeklestiriyorlardi ama dinin ruhu ortalikta kalmamisti.

Emevilere uygulamalarinin yanlis oldugunu söyleyenler, bir kenarda kistirilip, bir kasik suda boguluyordu. Iktidar hirsi korkunç bir sekilde herkesi kaplamisti. Fakat sonlari kötü oldu. Iktidari ele geçiren Abbasiler Emevilere öylesine düsman olmustu ki tüm Emevi izlerini imha etmekle kalmayip, Emevi sultanlarinin türbelerine girip, mezarlari kazip kemiklerini çikarip yakmislardi. Bu korkunç zulüm döngüsünü kimse arzulamaz, mühim olan bu zulüm döngülerine karsi hak döngüleri olusturabilmektir.

Su an farkli mi sizce?

Meclis Insan Haklari Inceleme Komisyonu Baskani Ak Parti milletvekili Mustafa Yeneroglu Die Welt gazetesi Türkiye temsilcisi gazeteci Deniz Yücel’in tutuklanmasini elestirerek ‘Detaylari bilmeden, haberlere dayanarak, ‘propaganda’ kavraminin genis sekilde yorumlandigini söyleyebilirim’ demisti. Bunun üzerine yandas gazetecilerden yemedigi hakaret kalmamisti.

Ak Parti milletvekili ve Yeni Safak gazetesi yazari Aydin Ünal da Yeneroglu’na destek çikarak bir köse yazisi yazarak önemli elestirilerde bulunmus.

‘Fetullahçilarin sikayetleri, saldirilari, aleni tehditleri bizi yildiracak degildi. Lakin, ‘dost’ bildiklerimiz bizi linç etmek istediler. Bizi fitne çikarmakla, fesadi körüklemekle, iliskileri bozmakla, süreci tahrik etmekle, çetecilikle suçladilar. ‘Fetullah Gülen gibi saygin bir alime’ dil uzattigimiz için bizi yerden yere vurdular.

Iste Twitter hesabimi tam da o günlerde kapattim. Fetullahçilardan degil, ‘dostlardan’ korktugum için kapattim.

17/25 Aralik’tan sonra, manevra kabiliyeti yüksek, besili ve cüsseli o ‘dostlar’ bizi ezip en öne geçtiler. Sorun degil. Bu isler böyledir. Bizim önlerde hiç gözümüz olmadi zaten. Öne geçtiler ve herkesten çok bagirmaya, kükremeye basladilar. Mücadeleye öyle bir ‘askla’ ve ‘heyecanla’ sarildilar ki, biz bile artik ‘FETÖ’cü, Paralel, Kripto’ ithamlarina maruz kalmaya basladik.

Simdi büyük bir süphenin içindeyim: FETÖ’yle mücadele edenler, Aliya’nin dedigi gibi, ‘düsmanlarina mi benzediler’, yoksa hep mi böyleydiler?

Çok ciddi bir kalitesizlik ortami kasip kavurmaya basladi. … Kifayetsizlik, basedilebilir bir sorundur neticede; lakin, kifayetsizlige ihtirasin eslik etmesi büyük tehlikedir.

Kifayetsizlikle yogrulmus ihtiras, siyaseti, bürokrasiyi, medyayi sinsi bir virüs gibi zehirliyor. Mogol istilacilari gibi acimasizca, ne var ne yok yakip yikiyorlar; çekirge sürüsü gibi rantin üzerine üsüsüyorlar; züccaciye dükkanina giren fil gibi kiriyorlar, döküyorlar, eziyorlar, incitiyorlar. Etraflarina korku salip sindiriyorlar. Aldiklari reaksiyonla, elestiriyle, hakaretle, saldiklari korkuyla büyüyorlar. Isi santaja kadar götürüyorlar. FETÖ ile mücadele ediyormus gibi görünüp, ne kadar Fetullahçi taktik varsa kullaniyor, yalan söylüyor, iftira atiyor, karanlik operasyonlar yapiyorlar. Kendilerinden olmayana hayat hakki tanimiyor, ‘Ben, ben’ diyerek kibirle ortalikta dolasiyorlar. Ömrü mücadeleyle geçmis dava adamlarini bir kalemde harciyor, çalisanlarin, üretenlerin moralini bozuyor, kollarini, kanatlarini kiriyorlar.

Iste böyle… Bir yerde degerler ortadan kalkip, dalkavukluk, çikarlar hakim olursa yanlislara karsi çikanlarin sesleri bogulmaya baslanir. Bu örneklerle bitmeyecek, her geçen gün artan bir sekilde yapilan yanlislara sesini çikartanlar artacak, arttikça da linç kampanyasina ugratilacaklar. Ancak vicdanin sesi her geçen gün daha da artacak ve kuvvetlenecek.

Aydin Ünal’in ‘Aliya’nin dedigi gibi, ‘düsmanlarina mi benzediler’, yoksa hep mi böyleydiler?’ sorusu önemli ama mesele, önceyi arastirmak degil, sonrasini görebilmek. Ünal sanirim halen sonrasini göremiyor, Emeviler’in halinden belli bu, buradan anlayamiyorsaniz ‘Persembenin gelisi Çarsambadan bellidir’ atasözünden anlamalisiniz, daha da kötülesecekler. Ölçü güç olunca, kötülesmek kaçinilmaz. Çünkü kriterleri ahlak, adalet ve vicdan degil artik. Ünal, bir de kifayetsiz ihtiras ehlinin önünü açanlarin kim oldugunu göremiyor, ama ifadelerinden belli ki çok geçmeyecek, yakinda anlayacak bunu..!

————————————————-

10 mart

Ömer F. Gergerlioglu

Back to top button