Paralel ile aklini bozanlar, mukadder sonu sezemiyorlar
17 ve 25 Aralik yolsuzluk operasyonlarini Gülen Cemaati’nin isi gibi görenler, bu operasyonlara ‘darbe’ deyip üzerini örtmek isteyenlerle ‘paralel’ evrende yasiyor.
Zira 17 Aralik operasyonunun ertesi günü, Tayyip Erdogan -bir çikis yolu olarak- bu girisimi ‘Cemaat’in tuzagi’ diye açikladi. Daha sonraki gelismeler sirasinda ise, Pensilvanya irtibatini gösteren hiçbir bulguya, belgeye rastlanmadigi gibi, Sulh Ceza Hâkimleri ve savcilar, tutuklanan polislerin Cemaat iliskisini de sorgulamadi. Gülen’den talimat alindigina dair hiçbir delil ortaya konulamadi.
Zaman zaman ‘Falanca polis, yargiç Cemaatçi’ denildi denilmesine ama hepsi soyut iddialardan ibaret kaldi. Meselâ Mehmet Ali Sahin, ‘Cemaatin Yargitay’daki imamindan’ söz etti. Ya da ‘Böcegi koyanlar Cemaatçi polisler’ denildi. Bir takim isimler de ortaya atildi. Kanit nerede? Yok MIT’e bu derece hâkim olan iktidar, nasil oluyor da kanit bulamiyor?
AKP’li medyada, ‘Cemaat’in adamlari’ pes pese siralandi: *GATA’da Harp Okulu’na ve askeri liselere girecek ögrencilere saglik raporu veren Ridvan Akovali; *MIT imami Murat Karabulut; *Polis imami Kozanli Ömer; *Paralel yargi imami Ahmet Can ve gene yargida yüksek mahkemelere kimin atanacagina karar veren Osman Karakus Dikkat ederseniz, bu adlarin, gerçeklesen operasyonlarla hiçbir iliskisi yok. Savcilar, onlarin degil, casusluk ve yolsuzluk operasyonunu gerçeklestirenlerin pesine düstü.
‘Cemaat bana tuzak kurdu’ cümlesi, bir düsman yaratarak, yolsuzluk iddialarini bosa çikarma amacini tasiyor. AK Parti’ye muhalif olmakla birlikte, Cemaat’i de sevmeyen gruplar, sözde objektif davranma adina, ‘Yargida ve poliste Cemaatçi yapilanmaya karsiyiz’ diyerek iktidarin ekmegine yag sürüyor. Bu konuda Kemal Kiliçdaroglu çok net ya da Anayasa Mahkemesi Baskani Hasim Kiliç veyahut Genelkurmay Baskani Necdet Özel ‘Somut delil olmadan, ihbar mektuplariyla, bos isnatlarla kimsenin suçlanamayacagini’ söylüyorlar.
Hükümete yakin gazetelerin ‘Cemaatçi’ diye takdim ettigi kisilerle, operasyonu gerçeklestirenler arasinda bir iliskisi kurulamadigini söyledim.
Operasyonu yapanlar kim?
*Meselâ savci Zekeriya Öz Onu, ‘Dönemin Basbakani’na tavsiye eden kisinin, Türk Havayollari Yönetim Kurulu Baskani Hamdi Topçu oldugunu biliyoruz. Zira, hadise meydana çikinca, Bilal Erdogan, Topçu’yu da yanina alarak, Öz’ü, olayin üzerini örtmek için ikna etmeye gitmisti. (17 Aralik 2013) Edemedigini gene tapelerden ögrendik. Savci Öz’ü, ideolojik bir temele oturtmak gerekirse, daha ziyade Ülkücü camiaya yakin oldugunu söyleyebiliriz.
*Izmir’de, Imbat operasyonunun basinda bulunan ve dönemin Adalet Bakanligi Müstesari Kenan Ipek’in ‘Dosyayi kapat’ dedigi Izmir Cumhuriyet Bassavcisi Hüseyin Bas 7 göbek geriye gidilse dahi, ailesinde hiçbir Cemaatçi’ye rastlanamayacagini açikladi.
*Casusluk operasyonunu gerçeklestiren savci Adnan Çimen ‘Cemaatçi degil, devlet memuruyum’ dedi.
*Eski Mali Sube Müdürü Yakub Saygili Zaman zaman ‘Cemaatçi polisler’ diye çikan listede onun adina rastladiniz mi?
Simdi hepsi Cemaatçi oldular!!!
Özetle sunu vurgulamak istiyorum: Durup durup, ‘Yargida ve polisteki Cemaatçi yapilanmaya karsiyiz’ cümlesini tekrarlamak, yolsuzluklarin üzerini örtmeye yardimci olmak anlamina gelir. Yargida ve poliste Cemaat’e yakin sahislar mutlaka vardir. Cemaat, bu kisileri oralara atamak için ya da o görevde tutmak maksadiyla, muhtemelen ricada da bulunmustur. Ama onlara ‘Hükümetin aleyhine operasyon düzenleyiniz’ diye bir talimat verilmemistir; verildigini ileri sürmek temelsiz bir iddiadan ibarettir. Zira hem 17 Aralik hem de 25 Aralik dosyalari, Cemaat ile hükümet arasinda görünür bir husumet yokken (Dershane tartismasindan çok önce) baslamis sorusturmalardir. Birinde Riza Sarraf, kara para aklama saviyla takibe alinmis ve ancak 2013 Mart ayindan itibaren hükümet üyelerinin çocuklariyla para alisverisi ortaya çikmistir. 25 Aralik dosyasinda ise, ihaleye fesat karistirmak üzere kuruldugu ileri sürülen Bosphorus 360 sirketinin izlenmesi sirasinda, Basbakan’in ogluna, Yasin El Kadi’ya, Usame Kutub’a, Cengiz Aktürk’e ulasilmistir. Yakub Saygili, Mali Sube’de hâlâ 21 yolsuzluk dosyasinin bulundugunu söylüyor. Herhalde onlarin da üstü kapatilacak.
Bu is, böcek olayiyla basladi. (Aralik 2011) O tarihte, Erdogan’a böcegin, Cemaat’e yakin polisler tarafindan odasina yerlestirildigi söylendi. Güven bunalimi yaratildi. Zaman Gazetesi Genel Yayin Müdürü Ekrem Dumanli birkaç ay önce açikladi: ‘Bir heyet gitti Sayin Basbakan’a, dedi ki: (Taa bu olaylar ilk çiktigi zamandan bahsediyorum) ‘Yav Allah rizasi için bu böcegi koyan ahlâksiz kimse, bu serefsizi bul biz de beraber yüzüne tükürelim. Eger bizimle dogrudan veya dolayli selâmi-kelâmi varsa biz de yaziklar olsun sana diyelim.’
Zaten o tarihte, yani Aralik 2011’de, seçimlerin üzerinden henüz 6 ay geçmisti; Cemaat, 2011 genel seçimlerinde kapi kapi dolasarak AK Parti’yi desteklemisti. Niçin böyle bir tuzak kursun? Belli ki, Erdogan’i birileri ikna ederek, bugünkü feci tabloya dogru adim adim onu yönlendirdi.
‘Kusur çevresinde, kendisinin hiçbir kabahati yok’ diyemeyecegim. Büyük bir güç zehirlenmesi de yasandi. Erdogan, her seye muktedir oldugunu ve kimsenin kendisinden hesap soramayacagini zannetti. Bu ise en çok üzülenlerden biriyim. 40 yil düsünsem, böyle bir son aklima gelmezdi. ‘Yeni Türkiye’ye ilk adim atilmisken ne sonu’ diye sorabilirsiniz. Bence, bütün bu yasananlar, ‘sonun baslangici’.
ABD ve Gülen
Erdogan, Gülen’i Obama’dan isteyecekmis. Hakkinda hiçbir sorusturma olmayan, Fethullah Gülen’e yönelik bu girisime Obama’nin olumlu karsilik verecegini sanmiyorum. Ama herhalde, Cumhurbaskani söyle düsünüyordur: ‘Isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara.’
Kim tetikçi?
25 Aralik dosyasina takipsizlik karari verilmesi üzerine, Hürriyet ‘Dosya kapandi’ mansetini atti. Yeni Türkiye’de, bu tespit bile, havuz medyasinin kalemsorlarini sinirlendirmek için yeterli. Istiyorlar ki, Hürriyet Gazetesi de kendileri gibi itibarsiz bir yol benimsesin. Herkese ‘paralel’ damgasini yapistirsin, yolsuzluk iddialarini da ‘darbe’ diye yorumlasin. Aydin Dogan kaç yillik gazeteci. Ilimli gitmek için gayret de sarf ediyor. Ama üzerindeki baski ne olursa olsun, ‘kara’yi ‘ak’, ‘ak’i ‘kara’ gösterenlerin içinde bulundugu haysiyetsizlik ve utanç çukuruna düsmeyi kolay kolay kabul edemez.
———————————————
Bugün-6 Eylül 2014
Nazli Ilicak