Makale

Sanghay ile ‘kader birligi’ zor

Basbakan Erdogan ve Disisleri Bakani Davutoglu gönüllerinde yatan aslana bir adim daha yaklasmis gibiler. Türkiye geçen hafta nihayet ‘Sanghay Isbirligi Örgütü’nün resmî ‘diyalog ortagi’ oldu. Hatirlanacaktir, Erdogan bundan bir süre önce Rusya Devlet Baskani Putin’e, yari sakaci yari ciddi bir eda ile, ‘Bizi Sanghay Beslisi’ne alin AB’yi unutalim’ dedigini aktarmis, Türkiye’de ve Avrupa’da bir tartisma baslatmisti.

Diyalog Ortakligi zaptini Kazakistan’in ticari baskenti Almati’da imzalayan Davutoglu, daha önce de yaptigi gibi, Türkiye’nin ‘kader birligi’ içinde oldugu ülkelerin arasina katilmaktan duydugu memnuniyeti dile getirdi.

‘Sanghay Beslisi’ adiyla 1996’da Sanghay’da kurulan örgütün kurucu üyeleri Rusya, Çin, Kazakistan, Tacikistan ve Kirgizistan’di. Özbekistan’in 2001’de katilimiyla adi Sanghay Isbirligi Örgütü (SIÖ) oldu, ki buna ragmen hâlâ bazilarinca ‘Sanghay Beslisi’ olarak aniliyor.

Hindistan, Iran, Mogolistan, Afganistan ve Pakistan daha sonra örgüte ‘Gözlemci’ olarak katilirken, Belarus ve Sri Lanka 2009’da ‘Diyalog Ortagi’ oldular. Burada ‘Diyalog Ortaklari’nin ‘Gözlemci’ ülkelerin gerisinde oldugunu belirtmekte yarar var.

Türkî ve Islami örgüt mü?

Kazakistan, Tacikistan, Kirgizistan ve Özbekistan’a ilaveten Pakistan, Iran ve Afganistan’a bakan bazilari, Türkî ve/veya Müslüman ülkelerden olusan bir örgüte ilk adimimizi atmis oldugumuzu sanabilirler. Davutoglu’nun sözleri de bu algiyi tesvik ediyor.

Erdogan’in geçmiste yapilan elestiriler karsisinda söyledigi gibi, SIÖ ayni zamanda üyeleri arasindaki ekonomik isbirligini de gelistirmeye çalisiyor. Bu da Türkiye için AB’ye alternatif sagliyormus gibi görünebilir. Ancak ortada temel bazi gerçekler var.

Birincisi, SIÖ bir savunma örgütü olarak kuruldu. Kurulus anlasmasindaki ifadelere göre asil amaci terörizm, ayrilikçilik ve radikalizme karsi mücadele etmek. Sadece Rusya ve Çin’in degil, ‘Türkî’ üyelerin ortak kaygilari da Orta Asya’da Islamcilik ve Islami terörizmin yayilmasi. Gülen okullarinin basina üye ülkelerden bazilarinda gelenleri bilenler ne dedigimizi anliyorlar.

Ikincisi ‘ayrilikçiliga karsi mücadele’ Kürtler ve PKK baglaminda Türklerin kulagina hos gelebilir. Ama bunun Çin’in Sincan bölgesindeki veya Rusya Federasyonu’nun Çeçenistan ve Dagistan gibi özerk cumhuriyetlerindeki uygulamalarini görenler, Türkiye’nin tam üye olmasi hâlinde ki bu bizce mümkün degil ne tür sikintilar yasanacagini tahmin edebilirler.

Üçüncüsü, Rusya ve Çin gibi kilit SIÖ üyeleriyle, Iran gibi bir Gözlemci üyenin stratejik çikarlarinin Türkiye’ninkine ne kadar ters düsebilecegini Suriye krizinde görüyoruz. Sonuçta bunlar Türkiye’nin Besar El Esad’a karsi politikalarini altüst eden ülkelerdir.

Ortak özellik demokrasi açigi

Dördüncüsü, SIÖ üyelerinin ve Hindistan disindaki Gözlemci üyeleriyle ‘Diyalog Ortaklari’nin ortak özellikleri demokrasi ve insan haklarina saygili olmamalari, hatta bunlari ‘radikalizm adina kullanilan ilkeler’ olarak görmeleridir. Türkiye’ye ‘ileri demokrasi’ getirdigini iddia eden AKP açisindan bu da sikintili bir gerçektir.

Türkiye’deki milliyetçi ve Islami dayanisma ruhu ile müzmin Bati karsitligi düsünüldügünde, SIÖ bazilari için ABD, AB ve NATO’ya alternatif görünebilir. Hükümetin, ima yoluyla da olsa, bunu öyle göstermesinin arkasinda siyasi hesaplar da olabilir. Ancak meseleyi nesnel olarak arastiranlar, AKP iktidarinin bu örgütle temel konularda niçin ‘kader birligi’ yapamayacagini görüyorlardir.

————————————-

Taraf-29 Nisan

Semih Idiz

Back to top button