Makale

Suriye “Türkiye’nin Vietnam’i” olabilir mi?

Türkiye’nin su siralarda ‘en yakin müttefiki’ Suudi Arabistan. Yeni Kral Salman ile birlikte Riyad kapilari Cumhurbaskani Tayyip Erdogan’a açildi. Böylece, Tayyip Erdogan, kendisini ‘uluslararasi tecrit’ten kurtaracak bir tutamak elde etmis oldu.

Iki ülke ya da bir baska deyimle Ortadogu’nun ‘iki Sünni merkezi’arasinda arayi yapan ‘araci’ ise, Katar Emiri idi. Bu sayede, Türkiye-Katar-Suudi Arabistan arasinda, bugüne dek görülmeyen ölçüde bir’Sünni ekseni’ olustu ve bu ‘eksen’ ilk ürününü, Suriye muhalefetinin vilayet merkezi Idlib ve onun stratejik önemdeki ilçesi Cisr el-Sugur’u ele geçirerek verdi.

Bu gelismenin saglanmasinda, Tayyip Erdogan’in yalnizliktan kurtulma ihtiyaci ve Katar’in arabuluculugu kadar; hatta çok daha önemli bir oranda Suudi Arabistan’in yeni Krali Salman’in tüm Suudi politikasini tepeden tirnaga degistirmeye karar vermis olmasinin etkisi var.

Kral Salman, Iran’i Suudiler için ‘birinci güvenlik tehdidi’ olarak görüyor. Buradan hareketle, Müslüman Kardesler’e çok ciddi bir güvenlik tehdidi olarak gören selefi Kral Abdullah’in politikasini degistirdi.

Kral Salman’in Müslüman Kardesler’i ‘güvenlik önceligi’ olmaktan çikartmasi, yerine Iran’i yerlestirmesi, Iran’a karsi Türkiye’nin içinde yer alacagi bir ‘Sünni seferberlik’ için gerekli görülmüstü.

Kral Salman, Suudi iç politikasinda, ‘Vahabi ulema’ya çok yakin duran, asiri muhafazakâr bir yaklasimi temsil ediyor. Bir yandan da, ‘Iran paranoyasi’ üzerinden ve ‘nükleer anlasma’ gerekçesiyle ABD’ye karsi alerji duyuyor.

Bu arada, S. Arabistan’in Yemen’e karsi giristigi silahli saldiri, aslinda Iran’i hedef aliyor ve ayni sekilde Türkiye ile isbirligi halinde Suriye’de el-Kaide’nin Suriye kolu an-Nusra ve Ahrar es-Sam örgütleriyle birlikte olusturulan ‘Fetih Ordusu’na büyük mali ve askeri destek sagliyor.

Her iki hamle, ABD’den bagimsiz olarak hatta ABD’ye yönelik rahatsizligin bir sonucu olarak gerçeklestirildi.

Suudilerin, bir ABD-Iran yakinlasmasi ihtimalinden duyduklari rahatsizlik o boyuttaki, Suudi Krali Salman, Washington’da bu hafta baslayan Körfez Isbirligi Konseyi (GCC) Zirvesi’ne katilmadi.

Brookings’in uzmanlarindan, istihbaratçi kökenli Bruce Riedel, S.Arabistan’in Washington’daki Zirve’ye katilmamasini, yeni Suudi rejiminin Ortadogu’daki Amerikan politikasina duydugu güvensizligin çok net bir isaret olarak degerlendiriyor ve ‘Suudiler, ABD’nin Iran, Suriye, Irak ve Yemen politikasindan mutsuzlar’ diye yaziyor.

Suudi mutsuzlugun içinde ABD’nin Yemen’e yönelik tutumunun yer almasi özellikle ilginç; çünkü Obama, Suudileri’elden kaçirmamak için’, yeni Suudi rejiminin Yemen’e karsi giristigi saldiriya arka çikmisti.

Bruce Riedel bu konuda söyle bir degerlendirme yapiyor:

‘Suudiler, Washington’un Yemen’de yürüttükleri savasa yari gönüllü bir destek verdigi kanisindalar. Kral Salman ve 29 yasindaki oglu, Savunma Bakani Prens Muhammed bin Salman, tüm prestijleri ve itibarlarini Yemen’de kesin bir zafere bagladilar. Orada istedikleri bir mütareke degil. Husilerin ezilmesini istiyorlar. Iran’a bir ders verilmesi gerektigi düsüncesindeler. Suudiler, Suriye’de kan kokusu aliyorlar ve Bassar Esad’in günlerinin artik sayili oldugunu umut ediyorlar. Amerika’nin isi bitirmesini, öldürücü darbenin vurulmasina yardim etmesini istiyorlar. Ama bunun yerine, Washington’da derin bir sallantili durum görüyorlar. Ve, Irak’a gelince; Suudiler. George Bush’un on yil önce Bagdat’i aptalca Tahran’a vermis oldugunu ve Obama’nin geri almak için gayret göstermedigine inaniyorlar.’

Bruce Riedel, bu çok önemli degerlendirmesini su cümleyle noktalamis:

‘Obama’nin bu konularin herhangi birinde politikasini degistirmesi pek muhtemel degil.’

Yani, Amerikan politikasini degistirmek için Suudilerin yanlarina Türkiye’yi de çekerek yürüttükleri politikanin sonuç vermesi pek süpheli.

Yemen, S. Arabistan’in oldum olasi ‘Asil Topugu’dur ve Kral Salman, Yemen’e karsi ‘Tayyip Erdogan’in Türkiye’nin katilabilecegini söyledigi- giristigi silahli saldiriyla ABD’yi kendi çizgisine çekmek bir yana, kendi kuyusunu kaziyor olabilir.

Nitekim, S. Arabistan kraliyet ailesinin önemli sahsiyetlerinden Prens Velid bin Talal, amcasi Kral’a açik bir mektup yayinladi ve Yemen’i ‘Suudi Arabistan’in Vietnam’i’ olarak niteleyerek, ‘Bu kanli savasin Kralligimizi mahvolmanin esigine getirebilecegi konusunda Majestelerini naçizane uyaririm’ demek ihtiyacini duydu.

Prens Velid, ‘Suudi Arabistan Kralligi dünya petrol arzini tehlikeye düsürmektedir ve bunun sonucu kaçinilmaz olarak petrol fiyatlarinin tirmanmasi olacaktir. Nereden bakilirsa bakilsin, Yemen’e karsi savas budalacadir ve kinanmasi gerekir’ diye de ekledi.

Basit soru:

Koskoca ve ‘Osmanli mirasçisi’ olma iddiasindaki Türkiye, ortaya çikisi Istanbul’a, Osmanli Devleti’ne karsi ayaklanma olan ‘Vahabilik’ ile elele ve ‘kendi Vietnam’i’nda tükenme ihtimali güçlü bir S. Arabistan rejiminin pesine takilarak, Suriye’de arzuladigi sonuçlari alabilir mi?

Türkiye-S. Arabistan isbirligi, Idlib ve Cisr el-Sugur’un düsmesini beraberinde getirdi ve Esad rejiminin ömrü üzerinde spekülasyonlari canlandirdi. Dogru.

Cisr el-Sugur, Ghab Vadisi’nin basini tutuyor. O vadi, Hama’ya ulasan arka yol sayiliyor. Ayrica, rejimin en büyük dayanagi olarak gördügü ve gösterdigi kiyidaki Lazkiye sehri de Cisr’den sadece 60-70 kilometre uzakta. Dahasi, Cisr el-Sugur’un ele geçirilmesiyle birlikte Lazkiye-Halep baglantisi da rejim açisindan kesilmis oluyor.

Sam rejiminin agir bir darbe yedigi besbelli. Ancak, günlerinin sayili hale gelmis oldugu kuskulu. Iran ve Rusya, Sam rejimini terketmedikçe, rejim, ‘uzun süreli bir yipratma savasi’ni sürdürebilir.

Öyle bir savas onun için bir ‘ölüm-kalim savasi’ oldugu için, baska çaresi yoktur. Ancak, Sam rejimi için ‘uzun süreli bir yipratma savasi’na dayanmak, Türkiye’nin ‘uzun süreli bir yipranma savasi’na dahil olmasi demektir.

Kisacasi, Yemen, ‘S. Arabistan’in Vietnam’i’ ise, S. Arabistan ile Suriye’de isbirligi yapan Türkiye için, Suriye de’Türkiye’nin Vietnam’i’ olabilir.

Önümüzdeki günlerde bu konuya geri dönecegiz…

————————————–

Radikal-14 Mayis

Cengiz Çandar

Back to top button