Makale

HAK-PAR üzerine eski bir yazi

Demokrasi ve Baris Partisi’nin genel baskanligini yapiyordum. Sovyetler Birligi dagilmisti. Türkiye, Avrupa Birligi’ne tam üye olmaya, 12 Eylül cuntasinin toplumda yarattigi tahribatlari onarmaya çalisiyordu. ‘Annem Türk’tür. Firsat verilirse, hizmet ederim.’ diyen Öcalan, Kürt ulusal mücadelesini ihanet kanalina dogru sürükleme konusunda, trajik bir adim atmisti. Bu nedenlerle ülke, yogun bir tartisma sürecine girmisti.

Biz de DBP olarak, bu konulari aramizda tartismaya baslamistik. Bu nedenle parti meclisini toplantiya çagirdim. Konulari enine boyuna tartistik ve su tesbitlerde bulunduk.

‘Ülkede ve dünyada taslar yerinden oynamaya baslamistir. Her açidan ciddi bir durum degerlendirmesine gereksinim vardir. Öcalan, PKK içinde var olan olumlu çalismalari bile, ihanet kanalina yönlendirmis bulunmaktadir. PKK her açidan devletin kontrolüne girecektir. Bu gidise karsi olan insanlara, çözüm üretecek bir çikis yolu göstermek gerekmektedir. Bu nedenle, Tüm Kürt partilerine esit mesafede duran, kimsenin gölgesinde çalismayi kabul etmeyen, Kürt ulusal çikarini her türlü çikarin önüne koyan, tüm yurtsever güçleri içinde barindiran, legal bir kitle partisine ihtiyaç vardir.’ dedik ve çalismalara basladik.

Var olan tüm Kürt partilerini, kapatilmis eski Kürt parti yöneticilerini, Kürt sivil toplum kurumu yöneticilerini, kanaat önderlerini ziyaret etmeye basladik. Çoguna ben bizzat gittim. Düsüncelerimizi onlara aktardim. Ve beraberce adim atma önerisinde bulundum.

Uzun erimli ve özverili bir çalisma sonucunda, HAK-PAR’i kurma basarisini gösterdik. Kendi partimizi feshedip bu yeni partiye katildik.

Hiç süphe yok ki bu konuda, en büyük fedakarligi DBP’liler yapti. Biz 18 ilde var olan il baskanlik merkezlerimizi, tüm büro malzemeliyle, araç ve gereçleriyle birlikte yeni partiye bagisladik. Içinde ses düzeni bulunan otobüsümüzü bile, yeni partiye hibe ettik.

Bu uzun giristen sonra sadede gelmek istiyorum. Malum, 26 ekim 2014 günü, HAK-PAR’in olagan kongresi var. Bu vesileyle bir yazi yazmaya karar vermistim. Daha önce bu konuda bir yazi yazdigimi biliyordum. Bazi alintilar yaparim diye, o yazimi arsivimden çikardim. Yaziyi okuyunca, bu eski yaziyi yayinlamanin daha anlamli olacagini düsündüm ve öyle yaptim. Dört yil önce yapilan HAK-PAR kongresiyle ilgili yazim üzerinde hiç bir degisiklik yapmadan, sizlere aynan sunuyorum. Bu vesileyle HAK-PAR kongresine basarilar diliyorum.

HAK-PAR ve Misyonu

HAK-PAR, 24 ekim 2010 tarihinde Kürt ulusal muhalefeninin nabzini tutan, Kürt sorununun kesin çözüme ulastiracak uygulanabilir porojeler sunan, halka umut ve moral veren bir kongre gerçeklestirdi.

Bu vesile ile, HAK-PAR’i yaratan maddi temel ile omuzladigi tarihi misyon üzerine bir kaç sey söylemek istiyorum.

Demokrasi ve Baris Partisi’nin 4 temmuz 1999 tarihinde yaptigi genel kongrede, partinin Genel Baskanligina seçilmistim. Parti olarak, 12 Eylül fasist cuntasinin toplumda yarattigi tahribatin onarimi, Sovyetler Birliginin dagilmasinin yankilari ile Türkiye’nin AB’ye tam üye olma girisimi konusunda yogun bir tartisma içine girmistik.

Öcalan’in 17 subat 1999 tarihinde yakalanmasi ve mahkemede teslimiyetçi bir tavir içine girmesi üzerine, Parti Meclisi’ni toplantiya çagirdim. Bu dört konu ile Kürt sorununun dünü, bu günü ve yarini hakkinda, çok yönlü bir tartisma gerçeklestirdik. Tesbitlerimizin genel çerçevesi su sekildeydi:

1-Sosyalist sistemin yikilmasiyla birlikte soguk savas politikalarini sürdürmek artik mümkün degildir.

2-Insan haklari, demokrasi, sosyal hukuk devleti, baris içinde bir arada yasama, toplumsal sorunlari barisçi diyaloglarla çözme, evrensel bir siyasi anlayis haline gelmistir.

3-AB, üyelik için Türkiye’den bu çagdas normlari (Kopenhag Kriterlerini) yerine getirmesini istemektedir. Bu nedenle Türkiye sosyal, siyasi ve hukuki yapisini bu normlara uygun hale getirmek zorundadir.

4-Böylece, Türkiye’deki kurulu düzene karsi mücadele eden iç dinamiklere bir de dis dinamikler katilmis bulunmaktadir. Bu durum, Türkiye’yi sürekli olarak demokratik adimlar atmaya zorlayacaktir.

5-Sekillenmeye baslayan bu yeni düzen içinde, PKK’nin Kürt sorunu siddet ve savasla çözme siyaseti, Kürtleri bir çikmazin içine sürüklemektedir.

6-Öcalan’in teslimiyetçi tavri, Kürt toplumu içinde bir travmanin yasanmasina neden olacaktir.

7-Ulusal baskanlari gibi savrulacak PKK tabanina çagdas dünya sartlarina uygun ulusal bir seçenek sunulmamasi halinde, bir çok PKK’li Türk devletinin kanadinin altina siginacaklardir. Devletin karanlik güçlerine tetikçilik yapan, istihbarat veren, bilinç karartan, halka umutsuzluk tasiyan örgüt elemanlarinin sayisi giderek artacaktir.

8-Bu savrulmayi dudurmak, Kürt ulusal mücadelesini yükseltmek, halka güven ve umut tasamak için, bu tür insanlara yeni bir seçenek sunmak gerekiyor.

9-Kürt ulusal çikarini her türlü çikarin önüne koyan bir aksiyon bu görevi yerine getirebilir.

10-Ulusal hainler hariç, geçmiste nerede olursa olsun, ne hata yapmis olursa olsun, geldigimiz asamada, ulusal birligi savunan, ulusal çikari her seyin önüne koyan, her kesin içinde çalisacagi bir legal parti kurmak gerekiyor.

Hemen kollari sivadik. Disimizda kalan çevrelerin de içinde yer alacagi ortak ulusal bir parti kurmak için çalismalara basladik. Ilk olarak var olan veya dagilmis olan tüm Kürt partilerini ziyaret ettik. Sonra Kürt sivil toplum kurumlarini, daha sonra da toplumda saygi gören kisi ve kanaat önderlerini ziyaret ettik. Bir yil süren yogun çalismalar sonucunda, istedigimiz ölçekte olmasa bile, Kürt ulusal güçlerinin el ele tutustugu HAK-PAR’i kurma basarisini gösterdik.

Kendi partimizi kapatip HAK-PAR’a katildik. DBP’nin tüm mal varligini HAK-PAR’a bagisladik.

HAK-PAR, Kürt ulusal birligi olusturmayi amaçlayan, Kürt ulusal çikarini siyasetinin merkezine koyan, insan haklarina dayali, sosyal hukuk devleti ilkelerini savunan, katilimci, paylasimci, çok renkli, çok sesli, demokratik bir kültür ve yönetim anlayisini köklestirmeye çalisan bir partidir.

Peki HAK-PAR omuzladigi bu misyonu hakkiyla yerine getirdi mi, getirebiliyor mu? Elbette ki hayir. Bu, çok faktörün etkili oldugu karmasik bir konudur. Sadece HAK-PAR’li yönetici ve üyelerinin altindan kalkacagi bir görev degildir. Bu konu, çagdas yurtsever insanlarimizin ortak emegiyle gerçeklistirilecek bir özlemdir.

Bu düsünceyi ortaya atan ve örgütleyen ekibin bir bireyi olarak geçmisten bu güne, bu soylu mücadele konusunda emek sarfeden tüm insanlari minnet ve saygiyla aniyorum.

HAK-PAR’in, yeni katilimlarla yüklendigi tarihi misyonunu yerine getirmek için, inatla ve özveriyle çalisacagina inaniyorum. Bu vesile ile, yeni seçilen baskan ile yöneticileri kutluyor ve basarilar diliyorum. 07.11.2010

Yilmaz Çamlibel

Back to top button