Makale

G20; BEDEN BÜYÜK, BEYIN KÜÇÜK…

Geç de olsa son G20 zirvesiyle ilgili yazmak istiyorum. G20 dünyamizin ekonomisi en geliskin veya gelismekte olan 19 ülkesi ile Avrupa Birligi’nden olusuyor. Içlerinde ABD, Almanya, Fransa, Ingiltere gibi zenginler; Çin, Rusya gibi büyükler; Hindistan, Endonezya, Meksika, Arjantin, Türkiye gibi ekonomik büyüklükleri ilk 20’ye giren, ama zenginlikle yoksullugun at basi yürüdügü ülkeler de, Suudi Arabistan gibi -çölün altindaki petrol denizi sayesinde- trilyonlarla oynayan çagdisi bir ülke de var.

G20’nin zirve toplantilari genellikle sol örgütlerin ve çevrecilerin de aralarinda oldugu çesitli gruplarca protesto ediliyor.

Bu yil Almanya’da, Hamburg kentinde toplanan G20 zirvesine karsi gösteriler çok daha yogundu ve bunlarin bir bölümü siddet eylemlerine dönüstü.

G20 bu tepkileri hak etmiyor mu? Kanimca fazlasiyla hak ediyor. Siddete, yakip yikmaya, bir tür vandalizme dönüsen eylemleri onaylamasak bile…

Söz konusu 20 büyükler, bu zirvelerde asil olarak ekonomik istikrarin korunmasi, uluslararasi ticaretin yolunda yürümesi gibi dünya kapitalizminin çikarina olan konulari görüsüyorlar. Bunun yani sira, sözde dünyamizin diger sorunlarini da görüsüyor ve çareler ariyorlar. Elbet bu ikincisine özellikle ihtiyaç var. Insanlik dünya ölçüsünde büyük sorunlarla yüz yüze. Yer yer kitlesel ölümlere, göçlere yol açan kitlik, açlik, yoksulluk, savaslar… Bunun yani sira çevrenin, atmosferin, suyun ve topragin giderek kirlenmesi, önü alinamayan isinma ve bunun yol açtigi dogal afetler, bundan da öte dünyamizda yasamin bir bütün olarak tehlikeye girmesi…

Birilerinin bütün bunlara çare aramasi gerekmiyor mu? Bu görev en çok kime düsüyor? Dünyanin büyük ve güçlü devletlerine, onlarin liderlerine degil mi?

Peki, söz konusu büyükler bu görevlerinin ve rollerinin ne kadar farkinda? Hiç de degil. Üstelik dünyayi bu hale getirenler en basta onlar. Onlarin doymak bilmez büyüme hirslari.

Örnegin on milyonlarin ölümüne ve büyük yikima yol açan 1. ve 2. Dünya savaslarinin ve onlari izleyen Soguk Savas Dönemi’nin yol açtigi tahribata ragmen, dünyanin gidisine yön veren büyük güçler bundan gereken dersi almislar mi?

Hiç de almis gibi görünmüyorlar. En basta en büyüklerin elinde yiginla atom silahi var ve dünyamizda insanligi ve tüm canli hayati tümden yok edebilecek bir atom savasi riski sürmekte.

Onlar, atom silahlarini yok etmek ve tümden yasaklamak için ne yapiyorlar? Hiçbir sey! Geçmiste Sovyetler Birligi’nin çabasiyla bu alanda atilan bazi sinirli adimlar da, Sovyetlerin ve sosyalist sistemin dagilmasiyla son buldu.

Atom silahlari yok edilmedigi gibi konvansiyonel silahlar (tanklar, toplar, savas uçaklari, savas gemileri, füzeler vb) alaninda süregelen bir yaris var.

Oysa Insanligin daha çok silaha, daha güçlü ordulara ve polis gücüne degil, barisa ihtiyaci var. Dünyanin çesitli yerlerinde süregelen savas yanginlari, bunlara yol açan sorunlara çözüm bulunarak söndürülmeli. Ama büyükler bunun için çaba gösteriyorlar mi? Ne gezer! Tersine onlar, bu çatismalardan yararlanip oralarda etkinlik saglamaya, hala dünyanin köse bucagini parsellemeye ve silah pazarlamaya çalisiyorlar.

Iki yil kadar önce Paris’te, dünya ikliminin kötüye gidisini frenlemek için, fosil yakitlarin kullanimina sinirlama getiren anlasma, G20 ülkeleri tarafindan da benimsenmisti. Ama simdi ABD Baskani Trump, kendisinden önceki baskanin, Obama’nin imzaladigi bu anlasmayi tanimayacagini söylüyor, onun ABD ekonomisinin zararina oldugunu ileri sürüyor…

Amerika ki dünyanin en büyük ekonomisi. Pek çok ülkede yiginla insan günde bir dolarin altinda bir gelirle hayatini sürdürmeye çalisirken ABD’de kisi basina ortalama yillik gelir 50. 000 dolar civarinda. Daha ne istersin be kardesim, bu doyumsuzluk nedir?

ABD gibi krapitalizmin payitahtinda dahi siniflar arasi gelir farki büyük olsa da, üst sinifin asiri zenginligine karsi görece yoksul toplum kesimleri olsa da, besbelli orada insanlar Afrika’daki gibi kitle halinde açliktan ölmüyor. Tersine Amerikan toplumu çok yemekten, çagin bir hastaligi olan obeziteden muzdarip. Istatistik verilere göre Amerikan toplumu yedigi kadar da çöpe atiyor ve salt bu çöpe atilan yiyeceklerden mevcut ABD nüfusu kadar nüfusu, 200 milyondan fazla insani, diger bir deyisle Afrika’yi beslemek mümkün.

Kuskusuz obezite salgini salt ABD’ye özgü bir olay degil. Su Türkiye’de bile, sokaga bir göz gezdirin, çok yemenin, oburca beslenmenin bir salgin hastalik gibi insan bedenlerine yansidigini görürsünüz. Daha 15-16’sindaki pek çok gencin ve çocugun bedeni bile 120-130 kiloluk adamlarinki gibi.

Ve Bay Trump, Paris anlasmasina uymam derken insanligin ve bir bütün olarak dünyanin gelecegi konusunda ne kadar umursamaz oldugunu ortaya koyuyor.

Amerika’nin, Almanya’nin ve öteki zenginlerin daha çok büyümesinden ve zenginlesmesinden çok dünyamizda adil bir sisteme ve barisa gerek var. Zenginler bu zenginligi içerdeki ve disaridaki yoksullarla paylasmasini bilmeli.

Bunu saglayacak olan kim, kapitalizm mi, onun liderleri mi? Dünyamizi bu hale getiren onlar degil mi? Geçen yüzyilda insanlik için bir umut olarak ortaya çikan sosyalist sistem, ne yazik ki basaramadi, kendisini yenileyemedi ve dagildi. Dünyamizin bir kez daha sosyalizmin esigine varmasi kim bilir ne zaman mümkün olacak? Eger bu arada insanlik bizzat kendi eliyle ve dünyadaki tüm hayatla birlikte yok edilmezse tabi…

En basta büyüklerin bu sorumsuzca hirsi nedeniyle dünyanin, insanligin ve bir bütün olarak hayatin, bir atom savasina da gerek kalmadan nasil felakete dogru gittiginin isaretlerini daha simdiden somut olarak görmek mümkün. Kuzey Kutbu erimekte. Daha iki gün öncesi Antartika’dan dev bir buz dagi koptu. Çöllük alanlar genisliyor. Kuzey Afrika ve Arabistan’in toz ve çamur yagdiran, sis yaratan çöl rüzgarlari Kürdistan’a ve Anadolu’ya ulasti bile. Pekin’de, Sanghay’da hava kirliligi nedeniyle insanlar maskelerle dolasiyor.

Çagimizin büyük Ingiliz fizikçisi Hawking, tüm insanligi bir kez daha uyardi: ‘Belki de son çikisa, yani dönülmez bir noktaya yaklasiyoruz,’ dedi.

Hawking sandalyeye bagli yasayan, bacaklari zayif ama beyni büyük bir insan; gelecegi görüyor ve uyariyor. Ama sözde dünyamizi yöneten büyükler hiç de vizyon sahibi görünmüyorlar. Onlar, birakin üç-bes bin yil sonrasini, 40-50 yil sonrasini bile düsünmüyorlar.

Birakalim uzak gelecegi, kendi çocuklarini, torunlarini bile düsünmüyorlar.

G20’nin ve dünyanin görüntüsü ne yazik ki bu. Bunlarin bedenleri büyük, ama beyinleri küçük.

Ve bu kötüye gidis yalnizca kutup ayilarinin, penguenlerin gelecegini tehdit etmiyor, tüm canlilarin ve elbet hepimizin, gelecek kusaklarin.

Bunun için bu gidise sessiz kalamayiz.

Gelecek kusaklara, çocuklarimiza ve torunlarimiza iyi bir dünya, barisçi, özgür bir gelecek birakmak istiyorsak sesimizi yükseltelim.

17 Temmuz 2017

Kemal Burkay

Back to top button