Nûçe

Kemal Burkay: ‘Bir yanim buruk, bir yanim umutlu…’

Kemal Burkay’la söylesi:
‘Bir yanim buruk, bir yanim umutlu…’

Necla Morsünbül

Öncelikle sunu sormak istiyorum. Iklim degisti, ülkemize bahar mi geldi ? Hangi gerekçelerle ülkeye dönmeye karar verdiniz?

Burkay: Iklim belli bir ölçüde degisti, siyasi ortam geçmise oranla yumusadi. Bir TV kanali tam gün Kürtçe yayin yapiyor. Bazi üniversitelerde Kürt dili kürsüleri açildi. Kürt sorunu artik rahatça tartisilabiliyor. Programinda fedarasyonu savunan bir legal parti var. Bunlar geçmise göre elbette önemli degisiklikler. Ama Kürt sorununun boyutlari ve Kürt halkinin temel hak ve özgürlükleri göz önüne alindigi zaman bunlar henüz küçük adimlar. Esitlik temelinde bir çözüm için çok daha köklü degisiklikler gerekiyor. Yani ülkemize bahar henüz gelmis degil. Su anda bir subat-mart havasi var. Bu belki baharin isaretleri; ama süreç inisli çikisli ve belli ki daha epeyce sürecek, oldukça sancili olacak. Süreci sabote etmeye yönelik son bir dizi olay ve özellikle Silvan olayi bunun bir göstergesi.

31 yil üç ay gibi uzun bir sürgün yasamindan sonra, 30 Temmuz’da artik memleketinize dönüyorsunuz. Kavganizin sonuç verdigini mi düsünüyorsunuz? Sizi sürgüne gönderen bu sistem acaba size gülümseyecek mi?

Olan biten olumlu degisikliklerde elbet bizim de payimiz var. Ama kavgamiz henüz sonuç vermis, ‘gül açmis’ degil. Yine de yukarda sözünü ettigim olumlu degisikliklerden dolayi dönüyorum. Ben yurtdisina zorunlu çikmistim, ilk firsatta dönmek üzere. Ne yazik ki gurbet, ya da sürgünlük -ne sayarsaniz- çok uzun sürdü. Simdi dönüs için kosullarin olgunlastigini düsünüyorum.

Sistemin beni nasil karsilayacagina gelince: Sistem de bir bütün degil, kendi içinde bölünmüs durumda. Statükoyu korumak, eski inkar ve baski politikasini sürdürmek isteyen kesimlere karsilik (bunlar bize hiç gülümsemez), durumun böyle süremeyecegini bilen, Kürt gerçegini kabul eden ve barisçi bir çözüm isteyen kesimler de var. Bu kesimler benim dönüsüme olumlu yaklasiyor.

30 Temmuz 2011 günü sürgün hayatiniz sona erecek, ülkenize dönmüs olacaksiniz. Bu konudaki duygu ve düsünceleriniz nelerdir?

Ülkeyi terk ederken oldugu gibi, dönüs sorununa da duygusal degil, bir bakima gerçekçi yaklastim. Kosullari degerlendirdim, esin dostun görüsünü de aldim ve artik dönmem gerekiyor dedim. Yine de içimde karmasik duygular var. 31 yil az zaman degil. Ülkede çok seyin degistigini, biraktigimiz gibi olmadigini biliyorum. Gidip gelenler de anlatiyorlar. Ama gözümle görmek, yasamak farkli olacak elbette. Yakinlarimi, eski dostlarimi, çocuklugumda ve gençligimde yasadigim mekanlari bunca aradan sonra yeniden görecegim. Bu elbette heyecan verici.

Öte yandan bir yanim buruk; çünkü bizi sürgüne yollayan ve bir bölümümüzü mapus damlarinda, iskence çarklarinda çürüten, bir bölümümüzü ise yargili ya da yargisiz infaza
ugratan sistem halklarimiza çok aci çektirdi, herhangi bir sorunu da çözemedi, ülke çok zaman yitirdi. Bir yanim ise her seye ragmen umutlu. Bir süreden beri Ortadogu’nun kapisini çalan degisim rüzgari bu ülkeyi de etkiliyor. Eskiyi sürdürmek artik olanaksiz.

Sayin Burkay, siddete karsi olan bir partinin genel sekreterligini yaptiniz. Çok zor kosullarda dahi umudunuzu kaybetmeden mücadelenizi sürdürdünüz. Bu zorlu ve onurlu mücadele yurt içinde de devam edecek mi?

Biliyorsunuz, örgüt yöneticiliginden ayrilali epey oldu. Ama siyasi sorunlara iliskin görüslerimi yazmaya, dile getirmeye devam ediyorum. Yurt içinde de elbet bunu sürdürürüm. Bir örgütün basinda olmasak da herbirimizin mücadeleye yapabilecegi katkilar var.

Ülkemizde su anda sesleri yeterince çikmasa da mücadele yöntemi ve sorunlarin çözümüne iliskin olarak benim gibi düsünen epeyce insan oldugunu düsünüyorum. Onyillardir süren çatisma ortami her iki taraf açisindan da bir sonuç vermedi ve toplumu yordu. Siddet yöntemleriyle sonuç alma çabasi, günümüz dünyasinda ve ülkemizin kosullarinda çikmaz bir sokaktir. Diyalogdan ve adil bir çözümden baska çikar yol yok. Kitleler hem özgürlük, hem de baris istiyorlar. Öyleyse barisçi yöntemlerle ve kitle destegiyle Kürt halkinin temel hak ve özgürlüklerini elde etmek için çalismaliyiz diyorum. Yurt içinde bu mücadeleye katkimin daha fazla olabilecegi kanisindayim.

Legal alanda Kürt sorununun çözümünü isteyen HAK-PAR ve BDP ile görüsmeleriniz olacak mi? Onlarla nasil bir diyalog gelistirmeyi düsünüyorsunuz?

HAK-PAR içinde birçok eski arkadasim, dostlarim var. Elbet görüsürüm. BDP içinde de yillar önceden tanidigim birhayli dost insanlar var. Siyasi örgüt, demokratik örgüt veya aydinlar… Ülkenin demokratiklesmesinden, Kürt sorununun su veya bu biçimde barisçi çözümünden yana olan tüm çevrelerle yeri geldiginde elbet görüsürüm. Kimseye karsi önyargili degilim. Olumlu her adimi desteklerim. Bunun yani sira, yanlis yapanlari elestirmek de elbet hakkimizdir.

Dönüste nerelere ugrayacaksiniz? Daha önce yaptiginiz açiklamarda önce Istanbul, ardindan Ankara’ya ve ordan da köyünüze gideceginizi söylüyorsunuz. Diyarbakir’in Kürtlerin gönlünde ayri bir yeri var? Diyarbakir’a gitmeyi düsünüyor musunuz?

Ülkede ilk firsatta gidebilecegim yerler belki fazla olmaz; ama firsat buldukça herhalde birçok yere ugrarim. Diyarbakir gitmeyi düsündügüm ilk yerlerden.

Bundan sonraki yasaminizi ülkede mi geçireceksiniz, yoksa Avrupaya geri dönecek misiniz?

Ülkede kalmak için gidiyorum. Ama Isveç de benim ikinci ülkem sayilir, oranin da yurttasiyim. Hayatimin son 30 yili bu ülkede geçti.Çocuklarimin bazisi burda büyüdü, bazisi burda dogdu. Onlar bu ülkede egitim gördüler ve burda çalisiyor ve okuyorlar. Ayrica hem
Isveç’te hem de bir bütün olarak Bati Avrupa ülkelerinde çok arkadasim, dostlarim var. Zaman zaman onlari görmeye gelirim.

Dönüsünüz sizin siyasi ve özel hayatinizda nasil bir degisiklik meydana getirecek?

Bizim ülkemizde, Kürdistan ve Türkiye’de siyaset, bati ülkelerine göre çok muhatarali. Hapisler, sürgünler, çatismalar… (Batili ülkelerde de bir zamanlar öyleydi; iç savaslari ve fasizmi yasadiklari dönemleri hatirlayalim.) Ne yazik ki bu siyasal ortam geçmise göre farklar tasisa ve belli bir yumusama olsa da henüz normallesmedi. Statükocu güçler degisime ve çaga direniyor. Belli ki söz konusu firtinali dönem daha bir süre devam edecek. Özel hayatimiz da ister istemez tüm bu firtinalardan etkileniyor. Yakinlarimiz da aci çekiyor. Ama alistik elbet. Baska çare var mi? Dostoyevski’nin Sibirya’ya sürgüne giden kahramaninin deyisiyle, ‘hayat her yerde hayattir’ ve önemli olan her durumda yapilabilecek olani, yapilmasi gerekeni yapabilmek, bunun için çaba göstermek. Bir rubaim’de söyle diyorum:

Mutluluk nedir, kendinle uyumlu, barissever ol,
Isinden esinden memnun, içtenlikli, candan ol
Zenginlik nedir, ekmegi ve türküyü kardesçe bölüs
Altin ve gümüs ki kuru taslardir, sen bilge ve ozan ol (*)

Bu yogun günlerde bana ayirdiginiz kiymetli zamaninizdan dolayi tesekkür ediyorum. Ben de kendi adima iyi yolculuklar diliyorum. Yolunuz açik, xizir yardimciniz olsun. Yolculugunuz halkimiza baris ve özgürlük getirsin.

Tesekkür ederim, hosça kalin.

——————————————————–
(*) Dörtlügün Kürtçe orijinali:

Bextewarî çi ye, bi xwe ra li hev bê, astîzan be bes
Ji kar û yarê xwe razî, rûges, bi dil û can be bes
Dewlemendî çi ye, parva dikî wek bira nan û kilaman
Zêr û zîv ku kevrê hisk in, lê tu zana û hozan be bes

Dengê Kurdistan

Balkêş e ?
Close
Back to top button