Cumhur Reisini Seçiyor
10 Agustos 2014 günü halk cumhurbaskanini seçmek üzere sandik basina gidecek. Bu seçim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk. Yenilikler üretme ve toplumsal yenilenme bakimindan oldukça ketum olan bir toplum için ilkler büyük firtinalarla, çalkantilarla yasanir. Ancak, 10 Agustos seçimleri öncesinde büyük bir çalkanti yok. Toplum oldukça sakin bir biçimde oy kullanacagi günü bekliyor.
Bu sakin seçim sürecinin çesitli nedenleri var. Bu yazida birkaç nedeni üzerinde duracagiz.
Birincisi; Cumhurbaskanin halk tarafindan seçilmesi meselesi, yüz yildir süren kisir cami – kisla siyasi çekismesinin yaratigi büyük çalkantilar ve çekismelerin sonucunda, iktidarin gerçeklestirdigi döneme özgü bir politik hamlesinden sonra gündeme geldi ve ardindan yasallasti. Bu süreç biliniyor.
Adalet ve Kalkinma Partisi’nin, demokratik açilimlari! bir dönem toplumun genis kesimleri arasinda büyük bir yanki olusturdu. Ülkeyi agir açmazlara sürükleyen yüz yilik agir sorunlarin (Kürt sorunu basta olmak üzere) adini koymasi, söz konusu sorunlarin çözümleri için adimlar atmasi, Avrupa Birligi üyeligi açisinda heyecan yaratan siyasal dil kullanmasi, demokrasi vurgusunu üst perdeden dilendirmesi, yeni bir anayasa yapimi konusunda vaatte bulunmasi vb.. Özelikle büyük bir seçim vaadi olarak öne çikan yeni anayasa yapma sözü herkesi umutlandirdi. Ardindan, 12 Eylül fasist anayasasinin çesitli hükümlerini degistirmek üzere referanduma gitmesi, tolumun degisim arzularinin umuda dönüsmesine neden oldu. Hükümet bu süreçte, demokrasi güçlerinin, ‘Yetmez ama Evet’ cephesinin büyük destegini aldi. Bu tutum, hükümetin demokrasi ve degisim konusunda samimi oldugu yönündeki algilari güçlendirdi.
Ardindan ‘Yeni Anayasa’ hazirlama çalismalari basladi. ‘Yeni Anayasa Çalisma Grubu’ adi altinda olusturulan sivil bir anayasa çalisma grubu, toplumda yeni anayasa için talep toplamak üzere yogun bir çalisma baslatti. Ben de büyük bir heyecanla bu grubun çalismalarina katildim, gücüm oraninda katki sunmaya çalistim.
Ancak süreç ilerledikçe, sivil ve demokratik çevrelerin büyük bir heyecanla katildigi yeni anayasa çalismalari, iktidar ve muhalefet partilerinin bu konudaki karsilikli isteksizlik ve samimiyetsizliklerinin süreç içinde iyiden iyiye anlasilmasi bu kesimlerde büyük bir düs kirikligina neden oldu. Yeni, çagdas, 12 Eylül fasist anayasasinin yaratigi sorunlari çözme gücü olan demokratik anayasa, bir kez daha tatli bir hayale dönüstü.
ESKI KÖYE YENI ADET
10 Agustos seçimlerine, eski köy yeni reisini seçiyor da diye biliriz.
Zira bu seçim ‘eski köye yeni adet’ özdeyisinin tezahürü. Hâlbuki eski köyler yeni adetleri pek sevmezler. Yeni adetlerin hayat bulmasi için eski köyün kendisini tepeden tirnaga yenilenmesi gerekir.
Iktidarin 10 Agustos seçimlerinde öne çikardigi slogan Yeni Türkiye! sloganidir. Yeni Türkiye genis toplum kesimleri bakimindan büyük bir degisim arzusunu kimildatan çagrisimlar içerir. Bu nedenle de büyük bir toplumsal destek görmüstür. Genis toplum kesimlerini heyecanlandirmasi bundandir.
Ancak 12 Eylül anayasasinin yürürlükte oldugu, Milli Güvenlik Kurulu gibi, YÖK gibi, 12 Eylül fasit cuntasinin demokrasiyi yok eden kurumlari isler durumda iken, demokratiklesme hamleleri sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bu, AKP’nin iktidari boyunca gerçeklestirilen yasal degisiklikler, çürümüs bir bohçaya, acemi terzilerce yapilmis özensiz yamalari andirir. Çürümüs, köhnemis, çagdisi 12 Eylül anayasasini yamayarak yeni bir anayasa yapilamaz. Bu süreçte gerçeklestirilen kimi kismi iyilestirmeler de anayasal zeminden yoksundurlar ve büyük bir risk altindadirlar. Mesela TRT Ses halen anayasal güvenceden yoksundur. Bu nedenle, iktidarin degismesi ya da mevcut iktidarin bu konudaki niyetinin degismesi, TRT Ses’i bitirebilir. Keza, ‘ Çözüm Süreci’ de öyle.
Yani köy eski ancak adetler yenidir. Bu durum kalici bir degisime denk gelmiyor. Oysaki yeni adetlerle eski köylerin yönetilemeyecegi açiktir.
Günümüz çagdas demokrasilerin en belirgin özelikleri seffaflik, topluma hesap verebilirliktir. Yani, iktidarlarin, yerel ve genel yönetim organlarinin bir bütün olarak toplumun demokratik denetimine açik olmalaridir. Bu, çok iyi isleyen bir güçler ayriligi ilkesi ile toplum adina yönetimleri denetleme yetkisine sahip güçlü, ilkeli, kararli ve bagimsiz anayasal kurumlarin yaratilmasi ile mümkündür. Bu da yepyeni demokratik bir anayasayi gerektirir. Ne yazik ki Türkiye bu gerçeklikten oldukça uzaktir. Mevcut iktidarin baslatmis oldugu demokratiklesme süreci önemlidir. Ülkenin gelecegi bu sürecin basarisina baglidir. Bu sürecin basarisi ise yukarida sözünü etigimiz demokratik bir zemine, yepyeni bir anayasaya baglidir. Ne yazik ki bu yönde ne iktidar kanadinda, nede muhalefette yeterli bir istek ve salih bir niyet, bir çaba yok.
Simdi, eksi Türkiye’nin bütün demokrasi düsmani kurum ve kuruluslarinin yerli yerinde durdugu bir süreçte cumhur reisini seçiyor. Özgür toplumlarin, çagdisi anayasa ve yasalardan, denetim mekanizmalarindan yoksun genis yetkilerle yetkilendirilmis büyük reislere, büyük seflere gerçekten ihtiyaci var mi?
Simdi, 12 Eylül fasist darbesinin görevlerini, yetki ve sorumluluklarini belirledigi bir cumhurbaskani eski Türkiye’nin reisi olmaktan öteye gidebilir mi?. Bu reisin Recep Tayyip, Ekmeleddin ya da Selahattin olmasi neyi degistirebilir?
Mevcut cumhurbaskani seçim sistemi, 12 Eylül fasist cuntasinin yaptigi çagdisi anayasaya uygun isleyen ve onun en önemli kurumu durumunda olan siyasi partiler kanununa göre seçilmis parlamentonun topluma cumhurbaskani adaylarini dayattigi çagdisi bir sistemdir.
Antidemokratik bir anayasanin, bir seçim yasasinin, bir siyasi partiler kanununun ve %10’luk ucube bir seçim barajinin elverdigi oranda demokratik! Mecliste grubu bulunan siyasal partilerin gösterdigi adaylar disinda hiç kimsenin aday olma hakkinin bulunmadigi, toplumun bütün kesimlerinin mecliste grubu bulunan partilerce dayatilan adaylara oy vermeye mecbur birakildigi bir seçim aldatmacadan öteye ne anlama gelir?
Bu eski köyün yeni adetlere gerçekten ihtiyaci var mi?
10 Agustos seçimi bu bakimdan, eski köye yeni adetler bulmak yoluyla toplumu oyalayanlar ile eski köyü tepeden tirnaga yenilemek isteyen demokrasi güçlerini ayristiran turnusol kâgidi islevini yerine getirecektir.
Mazhar KARA