Irak yol ayriminda

Son birkaç gündür Irak’ta önemli gelismeler yasaniyor. ISID (Irak-Sam Islam Devleti) adli örgüt Irak’in ikinci büyük kenti Musul’u ele geçirdi. Musul’daki 60 bin kisilik Irak ordusu savasmadan, bozgun halinde kenti terk etti. Ardindan Kerkük’te bir tümen gücündeki Irak ordu birlikleri de burayi terk etti.
ISID adli radikal Islamci örgüt adini önce Suriye iç savasinda, en çok da basvurdugu dehset saçan siddet yöntemleriyle duyurdu. Öyle ki kisa sürede öteki muhalefet güçleriyle, hatta El Kaide yanlisi El Nusra ile yolu ayrildi. Örgüt Suriye’de Dêra Zor’dan Rakka’ya, Türkiye sinirina uzanan bir serit üzerinde etkin durumda.
Örgüt Irak’ta Musul’un ardindan, Sünni Arap nüfusun yogun oldugu Tikrit’te ve diger bazi kent ve kasabalarda da denetim sagladi. Bazilarinda (örnegin Felluce ve Ramadiye’de) daha önceden de zaten oldukça etkindi.
Irak ordusunun panik halinde, hatta silahlarini da birakarak Musul’un yani sira Kerkük’ten de çekilmesi üzerine, Kerkük’ün denetimi Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin askeri güçlerine, yani pesmergeye geçti. Pesmerge Duzhurmatu, Hanikin ve Musul’un Sincar bölgesi gibi Kürtlerle meskün diger kent ve kasabalara da konuslandi ve ISID’in muhtemel saldirilarina karsi buralarin güvenligini saglar oldu.
Bütün bu gelismeler hem Irak hem de bölge için önemli degisikliklere yol açacak görünüyor.
Irak’ta degisim daha 1990 baslarindaki Birinci Körfez Savasi ile baslamisti. 2003’te 2. Körfez Savasi ile Irak’in ABD tarafindan isgal edilmesi Irak bakimindan yeni bir durum olusturdu. Yeni anayasa ile Irak federal bir ülkeye dönüstü. Ancak, önce iktidarini yitiren Baas unsurlarinin baslattigi, ardindan El Kaide gibi radikal Islamci örgütlerin devreye girmesiyle ABD isgal güçlerine karsi baslayan direnis, ABD’nin güçlerini Irak’tan çekmesinin ardindan özellikle Sünni ve Sii Arap kesimi arasinda, yipratici bir mezhep kavgasina, ölçü ve sinir tanimaz terör eylemlerine dönüstü ve Irak’in barisa ulasmasina, yeni sistemin oturmasina firsat vermedi.
Irak Kürdistani (Güney Kürdistan), terörden zaman zaman etkilense de, Arap bölgesinden farkli olarak oldukça sakindi ve ekonomik-kültürel alanlarda oldukça hizli, örnek bir gelisme gösterdi. Ancak Dihok, Erbil, Süleymaniye kentlerini kapsayan Kürdistan Federe Bölgesi Irak Kürdistani’nin tamamini kapsamiyordu. Kerkük, Hanekin gibi güneye düsen Kürt kentleri ile Musul’un Kürt bölgeleri bunun disinda kalmisti. 2005’te kabul edilen Irak Anayasasi’nin 140. Maddesine göre Kerkük için referandum yapilacak, böylece kentin gelecegi (Kürdistan Federe Bölgesi içinde yer alip almayacagi) belirlenecekti. Ama Bagdat’taki Maliki yönetimi de, aynen Saddam rejimi gibi buna yanasmadi, anayasanin bu maddesini isletmedi. Çünkü kentin nüfusunun büyük çogunlugu Kürttü ve referandum halinde Kürdistan bölgesi ile birlesmeyi seçecegi belliydi.
Maliki yönetimi bununla kalmadi, Kürdistan bölgesiyle baska ciddi sorunlara da yol açti. Örnegin Anayasa’ya göre Kürdistan Federe Bölgesi’ne taninmis olan % 17 petrol payini bile sürekli aksatti. Irak ordusunun bir bölümünü olusturan pesmergenin maaslarini ödemedi.
Tüm bunlar Kürdistan Bölgesel yönetimi ile basinda Maliki’nin oldugu merkezi Bagdat rejimi arasinda ciddi sorunlara yol açti.
Tüm bu sorunlar büyüyerek son üç-dört gün içindeki hizli gelismelere yol açti ve Irak’ta on yil önce kurulan dengeleri yerle bir etti.
ISID’in 8-10 bin kisilik askeri gücü ile Musul ve çevresinde sagladigi hizli basari ve Irak ordusunun savasmadan panik halinde bölgeyi terk etmesi beklenmeyen bir durumdu ve çogu insani sasirtti. Ama ISID’in bu basariyi Sünni Arap bölgesinde sagladigi açik. Bu bölge ise geçmiste Saddam rejiminin, Baas Partisi’nin en büyük dayanagi idi. Onyillar boyu devleti yöneten ve kendilerini Irak’in asil sahipleri olarak gören Sünni Araplar, ABD isgali ile gelen degisimi ve yeni dönemde ortaya çikan Sii hakimiyetini içlerine sindirmediler. Direnis de zaten hep söz konusu Sünni Arap bölgelerinde taban ve destek buldu.
Sonuçta olaylar varacagi yere vardi. Irak’in üç bölgeli durumu (Sii Arap, Sünni Arap ve Kürt bölgeleri) zaten basindan beri vardi. Ama yeni sistem bir türlü oturmayinca, hele Sii ve Sünni Arap kesimleri arasindaki mezhep kavgasi dayanilmaz boyutlara varinca, birlikte yasamanin mümkün olmadigi, bu durumun eninde sonunda Irak’in üçe bölünmesiyle sonuçlanacagi belli olmustu.
Simdi iste bu bölünme süreci baslamistir. Irak ya üç bölgeli (üç devletli de diyebiliriz) bir konfederasyon olacak, ya da ortaya tümüyle bagimsiz üç ayri devlet çikacak. Kanimca en büyük ihtimal de bu sonuncusudur. Artik bu asamadan sonra hiçbir yapistirici Irak’i bir arada tutamaz.
5-6 yil öncesi Güney Kürdistan’da yapilan bir anket, halkin ezici çogunlugunun ayri devlet istedigini ortaya koymustu. Ama o dönem kosullar bagimsizlik ilanina uygun degildi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi bölgesel dengeleri de göz önüne alarak Irak Anayasasi’na sadik kaldi. Ne var ki bu anayasaya sadik kalmayan en basta Bagdat’taki Maliki yönetimi oldu. Hem Kürtlerle, hem Sünni Araplarla uyumu saglayamadi ve islerin bu reddeye varmasina yol açti.
Bölgede durum giderek Güney Kürdistan bakimindan bagimsizlik ilanina uygun hale gelmektedir. Bu saatten sonra birlesik bir Irak artik olanaksizdir. Birinci Dünya Savasi’nin ardindan Ingiliz ve Fransiz emperyalistleri tarafindan masa basinda çizilen sinirlar artik hükümsüz hale gelmektedir. Gelismeler bir bakima, Bagdat’la bir savasa gerek kalmadan, de fakto olarak Güney Kürdistan’in birligini de saglamis, Kürdistan askeri güçleri Kerkük’ün ve KBY’nin halihazir sinirlari disindaki öteki Kürt kent ve kasabalarinin denetimini eline almistir.
Öte yandan Irak’in bu kaçinilmaz bölünmesi, sinirlarin belirlenmesi öyle bir çirpida ve kolayca olmayacaktir. En zoru Sünni ve Sii Arap bölgeleri arasinda bir sinirin belirlenmesi ve Bagdat’in durumudur.
Keske Irak halki, Kürdü ve Arabiyla, Siisi ve Sünnisi ile bir arada baris içinde ve özgürce yasamayi basarsaydi. Yine eger ayrilma olacaksa, bunu da iyilikle basarabilseler, kan dökülmese, bunca aci çekilmese, ülkeleri daha fazla yanip yikilmasaydi. Ne yazik ki bunu basaramadilar. Önce Baas diktatörlügü buna yol vermedi. O çöküp gittikten sonra ortaya çikan durumda da özgür ve demokratik bir toplumu birlikte kurup yasatmayi basaramadilar. Simdi dilegimiz o ki, eger bir arada uygarca yasamayi basaramadilarsa, hiç degilse uygarca ayrilmayi basarsinlar. Böylesine bir uzlasma ise ne yazik ki mümkün görünmüyor. Belli ki bölünme ve taslarin yerine oturma süreci oldukça acili olacak.
Elbet tüm bu gelismelerde Irak’in yillarca ulusal haklarindan yoksun tutulmus, hak ve özgürlügü için direndigi zaman da çok büyük baskilara, enfallere, soykirimlara ugramis Kürt halkinin bir suçu ve günahi yoktur. Kürt halki her zaman kendisi için özgürlük, Irak’in bütünü için de demokrasi istedi; otonom ya da federal biçimde bir arada yasamaya evet dedi. Ama bu olmadiysa ve Kürt halki bugün kendi kaderini özgürce belirleyip bagimsiz bir devlet kurmanin esigine gelmisse bu da her halk gibi onun en dogal hakkidir.
14 Haziran 2014
————————————————–
NOT: Son gelismelerle birlikte bölgenin ve dünyanin gündeminde ön plana çikan ISID adli örgütün hangi kosullarda ortaya çiktigi, niteligi ve bundan böyle Irak’ta ve diger bölge ülkelerinde nasil bir rol oynayabilecegi üzerinde durmadim. Bu ayri bir yazi konusu olabilir.
Kemal Burkay