Kusatmayi kirmak için
Muhalefet kirk yilda bir dogruyu söylüyor.
Gündemdeki MIT Kanunu degisikligi hem kisiye özel yasa çikarmak yanlis oldugu için hem de MIT gibi denetime son derece muhtaç bir kurumu tamamen Basbakan’in koruma kalkani altina alip yarginin hiçbir sekilde uzanamayacagi bir konuma tasiyacagi için yanlis.
Güncel bir krizi “çözme” adina, gelecekte daha büyük krizlere yol açacak, yapisal bir bozukluga yol açacak olan bir yasa düzenlemesi yapmak, siyaset yapma denen seyi çok kisa vadeli ele almak olur.
Kriz anlari, ilkelerin geçici olarak devre disi birakildigi anlar degil, tam tersine ilkeli davranmanin en hayati oldugu anlardir. Nedir bu kritik anda sarilinmasi gereken temel ilke? Demokratik bir hükümet ne olursa olsun, yarginin önünü tikayici bir rol oynamamalidir. Eger yargida yolunda gitmeyen bir seyler varsa, bunu halletmenin yolu hukukun islemesini engellemek degil, hukukun iyi islemesini saglamak olabilir ancak.
Daha somut konusalim:
Diyelim ki MIT’e karsi baslatilan operasyonun ardinda siyasi bir komplo var. Operasyonu yönetenler esas olarak hükümeti hedef aliyor. Ama ayni zamanda ortada MIT’le ilgili son derece vahim suç isnatlari bulunuyor.
Siyasi komplonun varligi, isnat edilen suçlarin varligini ortadan kaldirabilir mi? Ilkeli davranan bir hükümetin böyle bir durumda izleyecegi rol, siyasi komployu bosa çikarmak için suç isnatlarini bastirmak, sorusturulmasinin önüne dikilmek olabilir mi?
Ne yazik ki, hükümetin su ana kadar izledigi yol bu… Ve farkinda mi, degil mi bilmem ama tuttugu bu yanlis yol yüzünden, var oldugu söylenen komplocularin elini güçlendiriyor. Ana muhalefet partisinin son bir haftadir olan bitenler karsisinda zil takip oynamamak için kendini zor tuttuguna sasmamak lazim. Zira hükümetin MIT krizinin patlak vermesinden bu yana yargiyla ilgili olarak aldigi “önlemler dizisi” ve Meclis’te görüsülen bu kanun degisikligi ile nice zamandir pompalanan “hükümetin otoriterlestigi ve yargiyi avucunun içine aldigi” iddialarini güçlendirmekten baska bir ise yaramiyor; dünya çapinda yürütülen yipratma kampanyasina malzeme veriyor. Ve böylece korktugu “siyasi kusatmayi” kendi kendine gerçeklestirmis oluyor.
Bu resmen tuzaga düsmektir.
Oysa hükümet, MIT’e kayitsiz sartsiz kefil olan bir tutum yerine, iki seyi birbirinden ayirabilseydi; yani bir yandan Oslo sürecine sahip çikip bu konudaki politika tayininin sadece ve sadece hükümetin yetkisinde oldugunu net bir biçimde ortaya koyarken, bir yandan da MIT’te olup bitenler konusundaki bütün iddialarin özgürce sorusturulmasina zemin yaratan bir tutum izleseydi; bundan hiçbir sey kaybetmezdi; tam tersine kazanirdi. Çünkü bu yolla hem komplocularin malzemesini elinden almis hem de Kürt meselesinde siyaset belirleme hakkini korumus olurdu.
Ayrica hükümetin genisletilmis bir MIT sorusturmasindan kendi iktidari açisindan da ögrenecegi çok sey olabilirdi. Erdogan, MIT krizi etrafinda gelisen olaylari iktidarina karsi bir kusatma harekâti olarak algilamakta hakli olabilir ama kusatanlarin bir kisminin da MIT içinde olma ihtimalini düsünmesi gerekmez mi?
Unutmayalim ki, sözünü ettigimiz örgüt, yarim yüzyildir içinde farkli kliklerin fink attigi, birbirlerine karsi darbeler yaptigi, Yesil gibi adamlarin istihdam edildigi, infaz timlerinin görevlendirildigi, gelen darbelerden bagli oldugu hükümeti haberdar etmeyen, Ergenekon Terör Örgütü ile aldigi istihbarati bile tam bir buçuk yil hükümetten gizleyen bir örgüt… Bu örgüt “derin PKK” ile iliskileri konusunda sayisiz iddianin yillardir ortalikta dolastigi bir örgüt…
Böyle bir örgütün basina kendi adaminizi getirdiniz diye o örgütün bugünden yarina “temizlendigini” zannetmek olacak is midir?
—————————————————
Bugün-15 Subat
Gülay Göktürk