İstanbul sorunu artık Kürdistan
sorunudur
Kemal Burkay
Şu ara İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin
metropolleri, Batı’daki büyük kentler alarm veriyor.
Hırsızlık, yankesicilik, gasp, yaralama, cinayet
gibi kriminal olaylarda büyük bir yükselme var. İnsanlar
yalnız sokakta değil, evlerinde de güvende olmamaktan
yakınıyorlar. “Yangın var!” dercesine…
Eskiden de elbet, örneğin istanbul’da bu tür olaylar
az değildi. Ama şimdi kat kat arttı.
Bunun kaynaklarından biri ise kimsesiz, kendi haline
terk edilmiş sokak çocukları. Bunların sayısında
son yıllarda büyük artış var. Çoğunun
“Doğu ve Güneydoğu”dan, yani bay ve bayanlarımızın
dilinin söylemeye varmadığı gerçek adıyla,
Kürdistan’dan geldiği söyleniyor. Doğrudur da.
Bu nedenle bu ülkenin ırkçı-şoven harsında
zaten bol miktarda var olan Kürt düşmanlığı
da artıyor, Kürtlere karşı tepkiler çeşitli
biçimlerde yüze vuruyor.
Kimi siyasiler, kimi köşe yazarları polisi suçluyor,
yeter tedbir almadığını ileri sürüyorlar.
Kimileri ise son yıllarda yapılan şu göstermelik
reformları gerekçe gösteriyor. “Bunlar polisin elini
kolunu bağladı” diyorlar.
Yani polis rahat işkence yapamıyor, dilediği
gibi vurup kıramıyor…
Böyleleri eskiye özlem duyuyorlar. Oysa eski pek de fazla
değişmiş değil. Karakolda işkence,
sokakta ise kafa göz yarma, tekmeleme, saçından tutup
sürüme bugün de günlük olaylardan…
Kimileri ise kendi kent ve köylerini Kürtlere yasaklamaya
çalışıyor…
Geçtiğimiz yıllarda Karedeniz yöresinde yer yer
fındık işçileri kentlere sokulmadı. Ege
köylerinde soyutlanan, türlü şekilde saldırıya
uğrayan, horlanan Kürtlerin öyküleri basına yansıyor.
Kimi belediye başkanları, “Kürtleri geldikleri
yere gönderelim” diyorlar… Ama bu da olmuyor; buna da en başta
Kürtleri yurtlarından sürüp göçmen durumuna düşüren
devlet kurumları, MGK, Ordu, MİT karşı…
Kısacası, Batıdaki kentlerin rahatı fena
bozuldu. Belediyeleri, mal mülk sahibi, basını ile
Kürtleri, bunca işsiz güçsüz, evsiz insanı, bunca
sokak çocuğunu ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Onlara ev ve iş veremiyorlar. Onları eğitemiyorlar.
Onları gerisin geri köylerine gönderemiyorlar. Onları
toptan cezaevine doldurmaları, yurt dışına
sürmeleri de mümkün değil!
Peki bu durumu kim yarattı? Bütün bunlar bir anda ve
kendiliğinden mi oldu? Kürtler binyıllardır
yaşadıkları baba dede topraklarından neden
böyle birkaç yıl içinde kitleler halinde koptular; Diyarbakır’ın,
Van’ın, Urfa’nın yanı sıra, Batı’nın
büyük kentlerinin, İstanbul’un, İzmir’in, Adana,
Mersin ve Antalya’nın varoşlarına sığındılar;
buralarda işsiz, evsiz, ekmeksiz kaldılar; çocuklarına
bile sahip çıkamıyacak duruma düştüler?..
Bu duruma rejimin kendisi 1980’den bu yana, Kürt halkına
karşı yürüttüğü kirli savaş boyunca sistemli
olarak yol açtı. Binlerce Kürt köyünü, onlarca kasabayı
ordusu ve polisi eliyle yakıp yıktı, boşalttı;
insanlarımızı milyonlar halinde sürdü.
Amaç Kürdistan’ı Kürtlerden boşaltmaktı. Bunu
“Kürt sorununa bir çözüm” gibi uyguladı.
O zaman, rejimin sorumlularını ısrarla ve
dilimizde tüy bitercesine uyardık, bu çözüm olmaz dedik.
Kürt halkına yapılan bu zülmün, aynı zamanda
Türk halkı için de ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel
alanlarda ağır sonuçları olacağını
söyledik.
Türkiye’nin gelir kaynaklarını bu kirli savaşta
tüketiyorsunuz, dedik. Böylece ülkede demokrasi ve insan
hakları güdükleşirken, şovenizm ve militarizm
güçleniyor dedik.
Kürdistan’ı yakıp boşaltmakla sorun çözülmez,
siz yangını batıya taşıyorsunuz,
dedik. Topraklarından ve üretimden kopup metropol kentlere
sığınan bunca evsiz, işsiz, umutsuz ve
acılı insan, ilerde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlara
yol açacak dedik.
Ama tüm bu uyarılarımız, rejimin şoven
ve militarist sorumlularını etkilemedi. Kendileri
de durumun farkında olan ve bu uygulamalara karşı
çıkan çok az sayıda demokrat insanın dışında,
Türk basınını, aydın gaçinenleri, sendikaları,
sözde sivil toplum örgütlerini de etkilemedi.
O gün ekilenler işte bugün biçiliyor. Buyrun baylar
cenaze namazına! Çözün şimdi bu sorunu!
Hürriyet gazetesi yazarlarından Ferai Tınç, birkaç
gün önceki bir yazısında, “İstanbul sorunu
bir Güneydoğu sorunudur” diyor. Doğru elbet. Ferai
hanım, geç de olsa doğru teşhisi koymuş.
Gerçek adıyla dersek, “İstanbul sorunu artık
bir Kürdistan sorunudur”… Bir başka deyişle İstanbul’un
sorunlarını çözmek için Kürt sorununu da çözmek
gerekir! Ama sürgünle kırımla değil, uygar
yöntemlerle… Eşitlik temelinde ve adil biçimde… Kürt
halkının tüm temel haklarını tanıyarak…
Şimdi eğer bu ülkeyi yönetenlerde, bu ülkenin kamuoyu
oluşturmakta, politikayı etkilemekte belli bir rolü
olan yazar çizerlerinde birazcık sağduyu kalmışsa,
hiç değilse bu aşamadan sonra suyu yokuşa sürme,
ipe un serme çabalarına son verip sorunun çözümü yönünde
akla ve çağa uygun adımlar atmalılar.
Bu adımlardan biri bu insanların köylerine dönmeleri
için uygun bir ortam ve zemin oluşturmaktır.
Elbette, yıllar önce sürülen ve bir bölümü büyük kentlere
şu veya bu ölçüde uyum sağlayan, iş bulan,
yerleşen bu insanların, bu kez de yine zorla, gerisin
geri topraklarına sürülmesini önermiyoruz. Yapılması
gereken bu değil. Ama gönüllü dönmek isteyen birhayli
insan var. Şimdiye kadar bunlara yol açılmadı.
Bazı denemeler ise ya köy korucuları, ya da doğrudan
güvenlik güçleri tarafından engellendi. Çünkü Kürdistan’ı
yıllar önce bilerek boşaltanlar, Kürtlerin tekrar
topraklarına dönmesini istemiyor.
Şimdi öncelikle bu gayri insani politikayı terk
etmek lazım. Bugünkü hükümet ve bir bütün olarak Türk
devleti, bu alanda iç ve dış kamuoyunu aldatma,
oyalama politikasına, bu ikiyüzlülüğe son verip
bu insanların dönüşüne yolu açmalı. Onların
topraklarından sürülmesi bir insanlık suçu idi,
dönüşlerini engellemek de bir suçtur.
Kaldı ki bu dönüş yalnız bu insanların
değil, büyük kentlerin ağırlaşan sorunlarını
çözmeye de hizmet edecektir.
Bu insanların dönüşlerini kolaylaştırmak
için onlara aynı zamanda ekonomik destek vermek, belli
bir tazminat ödemek ve yaralarını sarmak gerekir.
Bu alanda Türk devletinin sırtına fazla yük binmeyecek;
çünkü Avrupa Birliği dönüş projesini finanse etmeyi
kendisi teklif etmekte.
Şimdi gözler bir kez daha Türkiye’nin sivil-asker yöneticileri
üzerinde: Bu insanlara dönüş yolunu açacaklar mı,
yoksa bir insanlık suçunu işlemeye devam mı
edecekler?..
İstanbul ve benzeri kentlerdeki yangının söndürülmesi
de buna bağlı. Yoksa ilerde varoşlar daha çılgınca
patlayabilir.§
-------------------------------------
NOT: Yurt içinde ve yurt dışında Kürt halkı
Newroz Bayramı’nı bir kez daha coşkuyla kutladı.
Güney Kürdistan’daki gelişmelerin etkisiyle bu yılki
kutlamalar daha da kitleseldi. Dost ve arkadaşlarımın
yanı sıra tüm halkımızın Newroz bayramını
kutlarım. Gelecek Newrozları tümüyle özgür bir ortamda
kutlama dileğiyle…
-------------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
Ermeni Soykırımı
ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha
laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M
A R I K…
Kürt Devleti
ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon
û Prowokasyon
|