PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Türkiye’nin Kürt Politikası:
Döverek Islah..

Kemal Burkay

Uluslararası politikada olsun, iç politikada olsun zor ve tatlı dil, ya da baskı ve “ihsan” bir arada –zaman zaman biri, zaman zaman öteki- kullanıldığında, buna “sopa ve havuç politikası” deniyor.

Bir başka deyişle, zorbalar bazen sopayı kullanıyor, bazen, ilişkileri yumuşatmak, karşı tarafın gönlünü almak için, havucu uzatıyorlar.

Köylünün eşeğini bazen dövüp bazen de havuç vermesi gibi.. Zavallı eşek, dayağı ne çabuk da unutur, havuca atılır…

Türkiye’nin Kürt politikası bu türden sayılmaz. Baylarımız yalnızca sopanın gücüne inanıyor, Kürtlerin gönlünü almak için arada bir havuç uzatmaya bile gerek duymuyorlar.

Peki sonucu ne bunun? Bazı sonuçlara bakarsan bu politika bekleneni vermiyor; aksine, ona başvuranların başına belalar açıyor. Örneğin 12 Eylül sonrası faşist rejim, bu sopayı Kürtlere karşı en acımasız biçimde kullandı. Diyarbakır Askeri Cezaevi işkencenin, zulmün kalesi oldu. Ama sonuçları ortada..

Gerçi, bazı Türk aydınlarının sandığı ve dediği gibi, PKK’yı, onun silahlı eylemini bu yaratmadı; PKK daha önce zaten bir provokasyon örgütü olarak, Apo’nun kendi deyişiyle, “diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmak üzere” yaratılmıştı. Ama Diyarbakır Askeri Cezaevi’nden geçen pek çok insan öyle bir kin ve nefretle beslendi ki, bu onların, sonradan sahibine yönelen, yani ters tepen PKK’nın silahlı eylemine destek vermesine, birçoğunun dağa gitmesine yol açtı.

Türk devleti, yine 12 Eylül sonrası,  Kürtlerin köy ve kasabalarını yerle bir ederek onları kitleler halinde Kürdistan’dan sürdü. Bu politikanın ürünleri de şimdi Türkiye’nin batısında, metropol kentlerinde ürünlerini veriyor. Rejim yangını oraya taşıdı…

Demek ki sopa politikası, beklenen sonucu vermedi, vermiyor.

Öte yandan, bazı başka sonuçlara da bakarsan, tam tersi bir kanıya varabilirsin.

Örneğin, Apo’yu yakalayıp kafese koyunca, adam bir kez daha her istediklerini yapar oldu. Kraldan çok kralcı, Kemalistten çok Kemalist kesildi…

Ya bazı eski DEP milletvekilleri?. Onları enselerinden tutup cezaevine götürdüler. “Terör örgütü üyesi” olmakla suçlayıp, sekiz-on yıl orada tuttular. Çıktıklarında nerdeyse yaşlanmışlardı.. Şimdi bu bayan ve baylar da aynen, kendilerine bu zulmü yapan Türk devletinin yetkilileri gibi konuşuyorlar. Türkiye’nin devlet ve toprak bütünlüğünü bir savunuyorlar ki, deme gitsin!

Ama bu yetmemiş, kutsal rejim onların bazı sözlerinden, federasyon isteyen bildirilere imza atmalarından işkillenmiş olacak ki, yine de üstlerine gitti. Onlar da hemen çark ediverdiler, aynen Apo gibi, “federasyon filan kötü, çağı geçmiş!” dediler…

Daha da değişim ve başkalaşım geçirip, AP Başkanına yemek verirken “biz Türkler!” dahi der oldular…

Türk rejimi ve memetçik basının kalemleri, Irak’ta Türkmen Cephesi kurar, bunu savunur, Kıbrıs’ta yüzbin Türke federasyonu bile az bulup, onları ayrı  devlet yaparken, bir İmralı projesi olarak “ılımlının ılımlısı” bir parti kurmaya çalışan bu eski DEP’lilerin yakasını bırakmadılar, “etnik parti olmaz, Türkiye partisi kurun!” dediler.

Onlar da “elbet, ser seran, ser çavan!” diye cevap verdiler, “biz Türkiye partisi kurmaktayız…”

Bu yetmemiş olacak ki, Mersin’de, iki gariban, masum Kürt çocuğu eliyle bir bayrak provokasyonu tezgahlandı. Ardından fırtınalar estirildi, bayrak asma ayinleri düzenlendi. Kürtlere dönüp, “öyleyse bayrağa sahip çıkın!” dendi.

Aynı Kürtler, “tamam dediler, bu bizim de bayrağımız, kanımızla kızarmış!..”

Kısacası, bunlara da bakarsan, sopa politikası bayağı tutuyor… Zorbalarımız, en azından Kürtlerin bir bölümünü iyi test etmiş görünüyorlar. Onlar dövdükçe bizimkiler dublöre dönüyor…

Bu nedenle olacak ki, zorbalarımız sopa politikasını alternatifsiz kullanıyorlar, havuca hiç gerek duymadan…

Türk rejimi Kürtleri sopayla ıslah etmeyi seçmiş. Sorunu böyle çözebileceğini sanıyor…

Ne var ki, her şeye rağmen, bu politika sonuçta tıkanmaya, iflas etmeye mahkumdur. Kürt toplumunun saflarında zulüm rejiminin bu dayatmalarına evet demeyen yığınla onurlu, yürekli insan var. Kürt halkının özgürlük potansiyeli ve enerjisi tükenmez. Sonuçta teslimiyet değil, onur kazanacaktır.

Irak’ta da Saddam sopa politikasına pek güvenmişti, yıllarca Kürt toplumuna nice zulüm, nice kıyım uyguladı. Ama sonuç ortada.

Saddam şimdi, halkın kanı, sefaleti pahasına yaptırdığı yüzlerce saraydan birinde değil, zindandadır ve ona karşı onurla direnen bir Kürt devrimcisi Celal Talabani de federalleşen Irak’a devlet başkanı olmuştur.

Herkesin bundan çıkarması gereken dersler var, zalimlerin de onursuzların da.

Yazarın önceki yazılarından:

PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

 
 
PSK Bulten © 2005