Soykırım ve Yüzyıllık
Nazizm
Kemal Burkay
Başbakan Erdoğan, İsrail ziyareti sırasında
Soykırımı Anma Müzesi’ne yaptığı
ziyarette, deftere şunları yazmış:
“Yahudi soykırımı insanlığa karşı
işlenmiş en akıl almaz suçtur. Bir daha asla
benzer bir olayla karşı karşıya kalınmamalı…"
Bunlar ne güzel söz!
Peki, sayın Erdoğan, Ermenistan’ı da ziyaret
edip ordaki Soykırımı Anma Müzesi’nde de (ki
mutlaka böyle bir müze Erivan’da da vardır) böyle sözleri
deftere yazar mıydı? Elbet “Yahudi” sözcüğü
yerine “Ermeni” koyarak…
Üstelik bu “insanlığa karşı en akıl
almaz suç”, Yahudi soykırımından çok daha önce
işlenmişti..
Yoksa Yahudi soykırımı ile ilgili olarak
cömertçe söylenen bu sözler, ilkesel ve gönülden olmayıp,
tam tersine, Amerika’daki Yahudi lobisinin desteğini
alarak Ermeni soykırımına ilişkin tasarının
Amerikan Kongresi’nden geçmesini engellemeye yönelik taktik
bir çabanın eseri midir?
Başkasının suçundan söz etmek kolay, önemli
olan kendisininkinden, kendi selef ve murislerinin işlediğinden
söz edebilmek..
Almanlar işte bunu yapıyorlar. Bugünkü Alman halkı,
Alman yönetimi ve aydınları, Hitler faşizminin
bu “en akıl almaz” suçunu açıkça belirtiyor, mahkum
ediyor ve bundan dolayı özür diliyorlar.
Bu yüzden Almanların alnı açık.
Ama Türkiye’yi yönetenler ve bu ülkede aydın geçinen
pek çok kişi, Ermeni soykırımını
inkar etmekle, olayları çarpıtmakla kalmıyor,
bir de yapılanları haklı buluyorlar, soykırımın
kurbanlarını, yani Ermenileri suçluyorlar. Kitleleri
de yıllar yılıdır bu doğrultuda şartlandırdılar.
Bu ülkede, Ermeni halkının kıyılıp
sürülmesi yetmezmiş gibi hala da bu halka karşı
büyük bir kin ve nefret duyulur. Bu da baylarımızın
“milliyetçi” kültürünün bir parçasıdır..
Ama yalnız Ermenilere karşı mı? Rumlar
da 1. Dünya Savaşı sırasında ve bunu
izleyen yıllarda benzer şekilde göçertilmedi mi?
Anadolu, Kızılırmaktan Ege’ye, Trabzon’dan
İstanbul’a bir zamanlar Rum yurdu değil miydi? Ne
oldu onlara?..
Ya iki yüzyıldır Kürtlere yapılanlar, birbirini
izleyen sürgünler, kıyımlar?..
Eskileri bir yana, şu son yirmi yılda Kürdistan’ın
yerle bir edilen 4 bin köy ve mezrası, onlarca kasabası,
sürülen 3-4 milyon insan?.. Bu köylerin öyküsünü Osmanlı’nın
veya Türkiye’nin küflü arşivlerinde aramaya gerek yok;
onlar yıkıntıları ve kömürleşmiş
yapıları, ağaçlarıyla hala oradadır;
kendi sahiplerine ve dünyaya kapalıdır. Sürgünler
ise metropol kentlerin varoşlarında, sokaklarında;
birçoğu işsiz, evsiz, okulsuz, perişan…
Sadece bu değil, ya yüz yıldır Kürt diline,
kültürüne yapılanlar? Şu anda Ortadoğu’da 40
milyon insanın (ki 20 milyonu Türkiye sınırları
içinde) kullandığı, kökleri binlerce yıla
dayanan zengin bir dil ve kültürün, göz göre göre yasaklanması,
yok sayılması, yok edilmek istenmesi?..
BM normlarına göre bu tipik bir “kültür soykırımı”
değil mi?.
Evet, Kürt halkına karşı yüz yılı
aşkın süredir ki hem fiziki soykırım,
hem kültür soykırımı uygulanmakta..
Türk Başbakanı Erdoğan buna ne der? Neden
o yufka yüreği Kürtler için de çarpmaz, dili birkaç gönül
alıcı söz etmez?
Hitler faşizmi, ya da Nazizm, Almanya’da bir dalgaydı,
gelip geçti. Alman halkı onu mezara gömdü ve hortlamaması
için uyanık biçimde, başında bekliyor.
Ya bu ülkedeki yüz yıldır süregelen ve bir türlü
hızını yitirmeyen yerli faşizm ve nazizm?..
Kaymakam buyruğuyla kitap toplayıp yakan, 12 yaşındaki
çocukları “terörist” diye evlerinin önünde kurşuna
dizen, 12 yaşındaki kızların ırzına
geçen, 11 yaşındaki çocukları aylarca hapseden,
bildiri dağıtanları linç etmeye kalkan, 20
milyonluk bir halkın ülkesini yakıp yıkıp,
dilini kültürünü yasaklayan, yok etmeye çalışan
bir rejimin acaba Nazi Almanyası’ndan çok mu farkı
var?
Peki tüm bunlar yüz yıl boyunca olup biterken dünyamız
neredeydi?
Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletler, ısrarla,
kulağına bez tıkamış gibi susmuyor
muydu?
NATO, üstelik Türkiye’nin sırtını sıvazlamıyor
muydu?
Birçoklarınca, “örnek demokrasi” diye gösterilmiyor
muydu ve hala da gösterilmiyor mu?
AB kapısından içeriye buyur edilmiyor mu?
Ya Saddam zorbasının Kürt halkına yaptıkları;
Halepçe kıyımı, “Enfal” de çoğu kadın
ve çocuk 185 bin Kürdün kurşunlanarak, ya da düpedüz
canlı olarak toplu mezarlara gömülmesi karşısında
söz konusu insanlık ne tepki gösterdi? Şimdi toplu
mezarlar bir bir meydana çıkarken aldırış
ediyor mu?..
Evet, suçlu ne yalnızca İttihat ve Terakki, ne
Kemalistler, 12 Martın, 12 Eylül’ün faşist darbecileri,
ne Saddam Hüseyin’in vahşi diktatörlüğü, ne de
bütün bunlar karşısında aydın geçinip
susan Türkiye’nin ve Arabistan’ın ırkçılıkla,
şovenizmle yoğrulmuş kafaları.
Yapılanlar insanlığa karşı suç;
ama o insanlık nerde?
Nerde o uluslararası kurumlar; BM, NATO, AB, AGİT
ve ötekiler?..
İnsanlık, kendisine karşı işlenen
bu suçlarla ilgili neden suskun, neden bu kadar korkak, ikiyüzlü
ve sorumsuz?..
Gerçekte ateş düştüğü yeri yakıyor değil
mi?..
Ama “bu en akıl almaz suçlar” karşısında
suskun kaldıkça onlarla yeniden ve yeniden karşılaşmak
da şaşırtıcı değildir.
----------------------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı
ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha
laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M
A R I K…
Kürt Devleti
ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon
û Prowokasyon
|