GAF
Mesud Tek
Türkiye'de resmi ideolojiye aykırı
her program, eylem ve söylem, büyük cezaları gerektiren
"bölücülük"tür, "devletin birliğine, halkın
beraberliğine kastetmek"tır, "vatana ihanet"tir.
Bu nedenle Türkiye bir siyasi partiler mezarlığıdır;
binlerce aydın işinden gücünden edilmiş, zindanlarda
çürütülmüştür. Yüzbinlerce kişinin tutuklanmasının,
işkencelerden geçirilmesinin, binlerce kişinin faili
devlet cinayetleriyle ortadan kaldırılmasının
nedenlerinden biri de, resmi ideoloji karşıtlığıdır.
Resmi ideoloji karşıtı
şeyler söylemek, yazar Orhan Pamuk örneğinde olduğu
gibi kitaplarının Nazileri andırırcasına
yakılmasını, hain ilan edilmeyi göze almayı
gerektirir.
AB kapısı önünde üyelik
için bekliyen Türkiye' de anadilde eğitim hakkını
savunduğu için Eğitim Sen'in kapatılmasının
bir sakıncası yoktur; çünkü böylesi bir talebin
resmi ideolojide yeri yoktur. Ve ayrıca resmi ideoloji
uyarınca çıkartılan kanunlar nezdinde, bu talep
suçtur...
"Gaf" sözcüğünün
literatürdeki anlamı ne olursa olsun, uluslararası
planda, resmi ideoloji karşıtı her söylem Türkiye'de
"gaf" olarak nitelenir.
Bu nedenle "Soykırım
gafı", "Ermeni gafı", "Kürdistan
gafı" vb. sözcükleri sık sık yetkililerin
ağzından duyar, basın yayın organlarında
okuruz.
Gafla başlayan Türk resmi
söylemine, son dönemde bir de "Lozan gafı"
eklendi. Ve bu gafın yaratıcısı Fransa
Kültür Bakanı.
Bakan Kan Film Festivali'nde
ödül kazanan Kürt yönetmene ödülünü verirken Kürdistan'ın
Lozan Antlaşması uyarınca Türkiye, Iran, Suriye
ve Irak arasında bölündüğünü söylemesi, resmi ideoloji
çevrelerince "Lozan Gafı" olarak nitelendirilmekle
kalmadı, Türkiye'nin Fransa hakkında tuttuğu
çeteleye bir çendik daha attırdı.
Bu Fransa çok olmaya başlamıştı!..
Ermeni soykırımıyla
ilgili olarak yaptıkları gaf yetmezmiş gibi
şimdi de "Lozan gafı"nı işliyorlardı!..
Resmi ideolojinin resmi, gayri-resmi,
üniformalı, kravatlı sözcülerinin elinden gelse,
bu ve böylesi gaf yapanları bir kaşık suda
boğarlardı!.. Ama gücleri buna yetmiyordu.
O halde başta Fransa olmak
üzere Ermenilerin soykırıma uğradıklarını
kabul eden 14 devletin kirli çamaşırlarını
ortaya dökmek gerek!..
Onların da tuzu kuru değildi!..
Bu devletlerin sömürgeci ve yayılmacı
dönemlerde gerçekleştirdikleri katliamları açığa
çıkarmak, onları mahkum eden kararlar aldırmak
için devlet çaba sarfetmeliydi!..
Ben kendi adıma Türk devletinin
bu doğrultudaki çabasını destekliyorum, çünkü
bence sömürgeci ve emperyalistlerin birbirlerinin kirli çamasırlarını
ortaya dökmelerinin biz Kütlere hiç bir zararı yok...
Ayrıca Türk devletine naciz
bir önerim var. Hazır başlamışken tüm
devletlerin geçmiste gercekleştirdikleri katliamları
ortaya çıkartkmak gerek, cünkü öyle anlaşılıyorki
Ermeni Soykırımını kabul eden devletlerin
sayısı giderek artacak..
"Lozan gafı"na
dönersek.
Ne yani, Lozan Anlaşmasıyla
Kürdistan bir kez daha parçalanmadı mı? Ki Fransa
Kültür Bakanı'nın söyledikleri "gaf" olsun?
Türkiye neden yıllarca "Lozan'ı
deldirtmem, Sevr'e dönüşe izin vermem" diye yırtınıyor?
Kültür Bakanı'nın söyledikleri
malamun ilanıdan öte bir şey değil.
Oysa Fransa ülkemizin bölünüp
parçalanmasındaki sorumluluğundan, malumu ilan etmekle
sıyrılamaz.
Kürdistanı parçalayan antlaşmaların
altında Fransa'nın da imzası var. Fransa Kürt
halkının ulusal demokratik mücalesine karşı
sessiz kalmakla yetinmedi, sömürgeci devletlere sağladığı
siyasi, ekonomik ve askeri destekle halkmıza uygulanan
baskı ve zulüme ortak oldu.
Bu nedenle malumun ilanı
yetmez. Fransa'nın, Kürtlere karşı işlenen
suçlardaki ortaklığının yol açtığı
zararları bir nebze de olsa gidermesi için "gaf"
yapmaya devam etmesi, Kürt sorununun eşitlik temelinde
çözümü için çaba sarfetmesi, Kürt ulusal demokratik hareketine
daestek sunması gerekiyor.
------------------------------------------
Yazarın
önceki yazılarından
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar
û Newroz
AB
Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”
|