Eşik
Aşındırmak
Mesud Tek
TC Başbakanı
Erdoğan’ın ABD gezisiyle ilgili olarak yerli,
yabancı basında yer alan haber ve yorumlara göre,
görüşmelerde PKK’nin “Kuzey Irak’daki varlığı
önemli bir tutmuş. Zaten gezi öncesi, konuyla ilgili
olarak yapılan yorumlarda da, görüşmelerde PKK’nin
önemli bir yer tutacağı dile getiriliyordu.
Beklendiği gibi Erdoğan görüşmede ABD’nin, PKK’nin “Kuzey Irak”tan
çıkartılması için insiyatif almasını,
aktif müdahalede bulunması istemiş. Buna karşılık
olarak ABD Başkanı Bush da bilinenleri tekrarlamış:
“PKK teröristtir, Irak’da meşru bir hükümet vardır,
konu Türkiye, Irak ve ABD arasında görüşülmelidir”,
vs...
Gezi
sonrasında basına yansıyan haber ve yorumlardan
anlaşıldığı kadarıyla PKK
konusunda “bir arpa boyu” kadar bile yol alınmamış.
“Eski tas eski hamam.”
Oysa PKK’yi “Kuzey Irak”tan çıkartmak için öyle okyanusları aşıp
Beyaz Saray’ın eşiğini aşındırmaya
gerek yok. Bir genel af pekala bunu sağlayabilir.
Öcalan avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde ABD’nin “Kuzey
Irak”daki PKK’yi Türkiye, İran ve Suriye’ye karşı
kullanmak istediğini dile getirdi. Genel af çıkartılması
halinde gerillaların silahlarını bırakıp
sivil yaşama katılabileceklerini defalarca söyledi.
Mısırdaki Sağır Sultan’ın bile duyduğu Öcalan’ın
bu ve benzeri görüşlerini, Türk devleti yetkililerinin
duymaması mümkün olmadığına göre ortada
bir “MİT Yeniği” mi var acaba?
Örneğin, Türk hükümeti niye bir genel af çıkartıp PKK’nin Kuzey
Irak’taki varlığına son vererek, “Türkiye’nin
güvenliğini tehdit eden” bir unsuru ortadan kaldırmıyor?
Öcalan’ın söylemiyle, PKK’nin ABD tarafından Türkiye
ve bölgenin öteki –hem de müslüman olan- ülkelerine karşı
da kullanılmasına engel olmuyor?
“Zina” yeni TCK ve benzeri sorunlarda olduğu gibi, meclisdeki ezici çoğunluğunun
verdiği gücü kullanarak istediğini yapan Erdoğan
ve hükümeti, niye bu ve benzeri konularda aynı gücü
kullan(a)maz?
Benzeri soruları çoğaltmak mümkün.
Oysa oynanan oyunu görmek için “allemeyi cihan” olmak gerekmiyor. Görmek isteyen
gözler için herşey apaçık, gün gibi ortada.
Bilinenleri tekrar da olsa, gelişmeleri anlamak için bir iki noktayı
hatırlatma da yarar var. Malum, hafızası
“nisyan ile malul” olanların ezici çoğunluğu
oluşturduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.
Öcalan’ın avukat görüşmelerinde de itiraf ettiği gibi, gerillaların
Kuzey Kürdistanı terkedip “Kuzey Irak”a yerleşmeleri
bir “Genelkurmay yetkilisi”nin önerisi üzerine gerçekleşti.
Amaç ise PKK eliyle Güney Kürdistan’daki gelişmeleri
engellemek, PKK bahanesiyle Güneyli güçlere baskı yapmak,
vs...
Zaten PKK de o güne kadar Güney Kürdistan’da yaptıklarıyla, Kürt örgütlerine
karşı savaşmakla, yeniden inşa edilen
köyleri yakıp yıkmakla, köprüleri havaya uçurmakla
imtihanını başarıyla vermiş, bu
konuda Türk devletinin güvenini kazanmıştı.
Elhak,
PKK “Genelkurmay yetkilisinin önerisi, Öcalan’ın emriyle
“Kuzey Irak”a çekildikten sonra da kendisinden istenileni
yaptı. Başta YNK olmak üzere Kürt örgütleriyle
çatıştı. Güney Kürdistan’da gerginlik yaratmak
isteyen Türk hükümetinin eline gerekli bahaneleri vermekle
kalmadı. Aynı zamanda bir taraf olduğunu
iddia ederek bu parçanın işlerine karıştı,
kendisiyle Güneyli güçler arasında da gerginliğe
neden oldu.
Tüm
bunlar gün gibi orta iken, KADEK-KONGRE GEL-PKK yetkililerinin
sık-sık “Güney Kürdistan’daki varlığımız
aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki çıkarları
için bir güvencedir” yollu açıklamalarda bulundukları
bilinirken, Türkiye’nin PKK’nin “Kuzey Irak”tan çıkartılmasını
gerçekten istediğine inanmak mümkün mü?
Besbelli ki Türkiye bu isteğinde samimi değil, aksine Güney Kürdistan’da
gerginliklere neden olan bir PKK’nin ilelebet “Kuzey Irak”da
kalmasından yana.
Sivil
ve askeri tüm Türk yetkilileri, fırsat buldukça ABD’den
böylesi bir talepte bulunmakla, ABD’yi PKK ile çatıştırarak
Kürtlerle, özellikle de Kuzey Kürtleriyle karşı
karşıya getirmek istiyorlar.
Türkiye başta olmak üzere onlarca ülkeyi kendi çıkarları için
kullanan ABD bu zokayı yutar mı, ya da çıkarları
için yutmuş gibi görünür mü? Bilinmez.
Ama
Kürt sorununun ABD’nin PKK’yı “Kuzey Irak”tan çıkartmasıyla
çözülemeyeceği, çözümün okyanusların ötesinde
değil, bizzat Türkiye’de olduğu biliniyor.
Erdoğan hükümeti, sorunu daha da karmaşıklaştırmak
öte bir işe yaramayan ABD’ye zoka yutturma ve benzeri
nafile çabaları bir yana bırakıp, Kürt sorununun
çözümü doğrultusunda adım atarsa, örneğin
bir genel af çıkartarak toplumsal yumuşamayı
başlatırsa daha hayırlı bir iş
yapmış olur.
Erdoğan hükümeti eşik aşındırmayı bir yana bırakıp,
Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme alanında
adım atmalıdır. Hükümetin bu doğrultuda
atacağı adımlar AB üyeliğini yakınlaştırmanın
yanısıra, sorunun eşitlik temelinde, barışçıl
çözümüne yardımcı olur ve her iki halkın
çıkarına olan da budur.
Derin devletin, militarist, ırkçı-şoven ve faşistlerin saldırıları
karşısında geri adım atan, sinen, özellikle
Kürtlerin özgürlükleri sozkonusu olduğunda onlarla
aynı dili konuşan AKP iktidarından bu ve
benzeri adımları atmasını beklemek aşırı
iyimserlik olur. AKP olsa olsa iç ve dış dinamiklerin
baskısıyla bu adımları atmaya mecbur
kalır; ya da bırakılır.
AKP’nin
adım atmak zorunda bırakılması, “askeri
operasyonlar çözüm değil, siyası, ekonomik ve
kültürel adımlar atmak gerekir” diyen ABD ve AB’den
gelen baskıların ürün vermesi, herşeyden
önce iç dinamiklerin örgütlenmesine, Kürt ulusal muhalefetinin
ulusal ve demokratik bir temelde birliğine bağlı.
“Kuzey Irak”daki PKK’ye (yoksa KONRA-GEL mi demem gerekiyordu?) düşen ise
Kürdistan Federasyonu’nu, Irak Devlet Başkanı
Talabani başta olmak üzere Güney Kürdistanlı örgüt
ve liderlerini ne anlama geldiği belirsiz “Kürdistan
Demokratik Konfederalizmi“ne katılmaya çağırmayı
bir yana bırakarak, Federasyonu ve Bölge Hükümetini
tanıdığını, iradesine saygı
göstereceğini sağa-sola çekmeden resmen ilan etmelidir.
Ötesi laf-ı güzaftır!..
------------------------------------------
Yazarın
önceki yazılarından
Rüzgarı
Arkaya Almak İçin
GAF
Yapılacak
Başka İşler De Var
Bayrak Ve Ekmek
Endişe
Ar
Damarı
Kürdistan
Parlamentosu
“Sözde”
Darısı
Başımıza!...
Bayrak
ve Asimilasyon
Adar
û Newroz
AB
Ve “Bölücü Tilkiler, Koyunlar”